HAYAT VE AŞKTIK
uzun bir aradan sonra kağıdı kalemi aldı eline.bir sayfaya baktı,bir dolu gözlerine,bir sayfaya,bir….ürkek bir bekleyişin son buluş anında koyu kahve gözleri kapanmak istedi uzun bir müddet,olmadı.ince belini saran sarı,dar kazağını çıkardı.bembeyaz ve daracık atleti güzel bedenini cesaretle sergilerken aynaya bakmaya başladı ve bedenini bir tek kişiye saklamak için verdiği sözü hatırladı kendi kendine.ne kadar zor bir gündü..birçok karesini hatırlamıyordu bile.karanlık,sis…kötü bir günden arta kalan tekbir görüntü vardı zihinde.yaşından dolayı gözçeperlerinin kenarları kırışmış, saçları kalbinin aksine bembeyaz olmuş,nefesi kokan bir adam…”düşünme” dedi beynine.”yazmak istiyorsan sil at onu kafandan..”
bedeniyle olan muhakemesini bitirince masaya döndü ve sayfalara baktı dakikalrca yeniden.ne yazacağını bilmiyordu.belki itiraf edeckti gerçekleri, belki de her şeyin göründüğü gibi kalmasını isteyecekti.peki ama neydi görünen,bilinmeyen? sorgulamalardan uzaklastı ve soluk esmer teninde bir ürperiş hissetti.minik bir yumurta çatladı kalbinin tam ortasında.damarları büzüştü,midesine hafif bir kıramp girdi,bıraktı elindeki her şeyi ve tek odalı evinin açılan tek divanına attı kendini. gri üstüne kırmızı işlemeli battaniyesini kısa sayılmayacak bacaklarına örttü,divanın üstünde duran eski bir hırkayı kenetlenmiş kollarının üstünden boynunadan beline kadar örttü.kalbi..
çatlayan yumurtadan ne çıktığını anlamamıştı, soluk yeşile çalan nemli duvarlar gözbebeklerinde dans eder gibi dönüyorlardı.gözleri kapandı yavaşça…
ertesi gün duşunu almış, kahvaltısını yaparken tanımadığımız genç bir adamın telefonu çaldı.kocaman kulaklarının yanında küçücük kalan telefondan gelen sesi dinledikçe suratındaki ifade değişti. gökyüzünden yağan umarsız çığlıklar istedi bedeni,yapamadı..şirin,bebeksi yüzü yaşıyla örtüşmeyen bir ifade aldı.kalbinde bir yumurta çatladı,sustu…
elinin içinde bir sıcaklık hissetti genç kız.küçük,vücuduna oranla oldukça dolgun parmaklarında bir sıcaklık vardı.vücuduna takılı bir yığın aletin,kokusundan nefret ettiği o hastanenin ve diğer faktörlerin hiçbir anlamı yoktu o an için.elinden tüm vücuduna yayılan bir elektrik vardı,kalbindeki yumurtaya hayat veren ve içinin nefes almasını sağlayan bir lodos gibi büyüyordu kalbinde bir şeyler.beyninden şimşek gibi bir şey geçti o an…”iyiki o kalemi elime almışım.”
hastaneye giderken gözyaşları sel oldu adamın.hiç beklemediği bir anda duymuştu aşık olduğu kızın durumunu.son dönemde hep yazıları sayesınde takip ediyordu değer verdiği bu kızı ama hiç bu durumunu fark edememişti.merak ettiği neden kendisini aramışlardı?beynindeki bu sorulara yanıt alamamanın verdiği dinginlikten uzak bugünde,sevdiği kızın yattığı odaya adım atmıştı sonunda…..
gözlerinin içine baktılar hiç konuşmadan tam bir saat.kıza, omuzlarını açıkta bırakan beyaz bir çarşaf giyindirlmişti.saçları en doğal haliyle göz kırpıyordu genç adama.o an hiç olmadığı kadar güzeldi gençler için her şey.yeniden yalnızlardı,yeniden göz bebekleri birbirlerine küçük kalplerinde taşıdıkları kocaman çatlakları haykırıyordu aşkla,sevgiyle..merak etti genç adam ne zamandan beri sevdiğinin kanser olduğunu,sordu. “tanıştığımız gün öğrendim” dedi kız masumca. elinden geldiğince sıktı sevdiğinin elini ve haykırdı fısıldarcasına: “seni sensiz bıraktıysam ümidim bittiğindendir…seni sensiz bıraktıysam bu aşk içindir..seni sensiz bıraktıysam ikimiz içindir…”
gözyaşlarını kirpiklerinden geri çevirdi genç adam,dayanamadılar.ağladılar.büyük balık gibi denize sokulmak istediler,nemo gibi okyanuslara açılmak,v gibi parlementolar yıkmak….içlerindeki ateşi söndürmemek için bırakamadılar birbirlerini.hafifçe sokuldu genç adam kızın yanına.arkasından,ince beline zarar vermeden sarıldı masumca ve bir öpücük kondurdu yanağına. “gurur…gurur olmamalı derlerdi,neden inanmadık….”
genç kız rüyadaymışcasına sıçradı yatağının içinde.inanamıyordu.aylar sonra karşısındaydı rüyalarından çıkmayan adam.her gece saatlerce uğruna yazılar yazdığı adam tam karşısında şirin ve dolgun yanaklarıyla onu izliyordu.hafif pusluydu gözleri,zayıflamıstı bıraz ama karsısındaydı kızın değişsede genç adam.günlerce sıfıra eşitlemek istedi genç adamı,saatlerce yalan yazılar yazdı uğruna,hülyalara dalmadı onu hatırlamamak için.uyku saatleri ıkıye ındı,uğraşları arttı unutmak uğruna.yapamadı….karşısındaydı yine işte ve kalbinde uçan kocaman bir şahin vardı yeniden.uyuyan bir dev uyanmışcasına hareket halindeydi bütün hormonları..aşk tam karşısında onu izliyordu.
kapıyı çaldığında genç kızın nasıl tepki vereceğini bilemediği için tereddütlü yaklaştı kapıya.fırtınaları bir dakikalıgına dındırdı yüreğinde ve başını yavaşça hastane odasının içine uzattı.gözgöze geldiler ve….kelimeler yetersiz kaldı o an.hayalindeki karşılaşma bu değildi belki ama yinede “o” bir adım kadar yakınındaydı.eski günlerini hatırladı.kollarında uyuyan genç kızın,saçını okşadığı,ellerini ovduğu,gözbebeklerinde dans ettiği bu hayalin güzel gamzelerinde boğulduğu günleri…hayat,belinden kavradığı bu kızda gizliydi…
bir sabah uyanamadılar sabaha el ele.cansız bır beden morga gıdıyordu ve uzerınde bır çift göz.son kaderın ta kendısydı.
toprağın üstünde bir filiz vardı artık.koca bir gök kubbeyi andıran mezar taşının üstünde yazan tek bir cümle..
“hayat ve aşktık…aşksız hayatı,hayatsızlığa gömdük işte…”
elinde bir demet gül,gözü yaşlı mezar taşını temizleyen bir hayat kaldı geriye…
NANAL(15,02,2008-01,30)