- 841 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SESSİZ Dİ HEP ÇIĞLIKLARIM -2-
Büyük kapının açıldığını, onu uyandıran sesten anladı..
"günaydın çocuklar, haydi bakalım kalkın, sabah oldu. Kahvaltı sizi bekliyor" diyordu ses. Gözlerini açtı, yanında yatana baktı, usulca dokundu. "Anne" dedi. Ama, ona bakan gözler annesi değildi. Yavaş yavaş hatırlamaya başladı. Annesi getirmişti onu buraya Öksürdüğü için, sonra da bırakıp gitmişti, hiç bir şey söylemeden. Ayşe’nin ellerini tutup uyumuştu annesi diye...
"Uyandın mı?" dedi Ayşe..."iyi misin"... Gözleriyle gülüyordu, sesi sıcacıktı. El ele tutuşup banyoya gittiler, yüzünü yıkarken aynada kendini gördü. Yabancı biri vardı karşısında. Korkmuş, ağlamaya hazır, şaşkın bakan biri... "Elimi bırakma " dedi, yavaşça Ayşe’ye,sakın bırakma..."Ne yapacağımı bilemem ben, eğer bırakırsan."...Ve hastanede geçirdiği üç ay boyunca hiç ayrılmadı, iki küçük el ..
Bir hafta sonra geldi annesi onu görmeye. O bir hafta ne uzundu. Günler bitmek bilmemişti. Öylece kalakaldı annesini karşısında görünce. Şaşırdı, koşup sarılmak istedi. Sarılmaktan korktu. Sarılırsa ayrılamamaktan korktu. Aynı acıya bir daha dayanamazdı … Onun için korktu ...Annesi uzattı ellerini, "kızım,bak ben geldim" dedi.."seni özledim, biliyorum bana kızdın, seni öylece bırakıp gittiğim için, ama başka türlü ayrılamazdım ki senden…
Sonraki ayrılışlar kolay oldu. Ağlamıyordu, acımıyordu içi. Hatta gelmediği haftalar da bile üzülmüyordu. Ayşe vardı, hemşire ablalar vardı. Bir de onu iyileştireceğine inandığı Dr. amca vardı. Ve diğer çocuklar, ama Ayşe’nin yeri ayrıydı. O tekti kan kardeşi olmuşlardı. Bir ağaç dalı ile bileklerini çizip; kanlarını karıştırmışlar ve birbirlerini hiç unutmamak için yemin etmişlerdi. Nerede olurlarsa olsun. Daha kolay tükenmeye başlamıştı günler. Gecenin karanlığına daha kolay katlanıyordu. Ve en güzeli artık öksürmüyordu ....
Üç ayın sonunda Dr. amca ( adı Orhan’dı öğrenmesine rağmen o hep Dr. amca olarak kalacaktı onun için ) odasına çağırdı ve "artık iyileştin, annene haber verdim, yarın evine gidiyorsun" dedi. İnanamadı. Evine dönecekti. Kedisi Uğur’u çok özlemişti. Ne kadar sevinecekti onu görünce. Siyah beyaz tüyleri yumuşacıktı Uğur’un. Evdeki tek arkadaşıydı, ona kavuşmak çok güzeldi. Biliyordu ama, ya Ayşe denayrılmak.. Sevinsin mi, üzülsün mü bilemedi. O gece sımsıkı sarılıp yattılar. Uyumak istemediler hiç. Sabah olsun istemediler..
Ama zaman akıyordu. Güneş pencerelerden içeriye ışıklarını göndermişti bile. Kalktı yatağından, eşyalarını toplayıp o küçük valize koydu. Son defa gitti banyoya ve yüzünü yıkarken kendine baktı. İlk geldiği günü hatırladı, ne çok korkmuştu ne çok ağlamıştı. Gözlerinin içine baktı aynada; Kendi gözlerinin üç ayda ne çok büyüdüğünü gördü. Henüz yedi yaşındaydı ama yüzlerce yaş büyümüştü üç ayda......
* * * * * * * *
Hala terastaydı kadın... Gerilere gitti bir daha; Çok uzaklarda kalan yıllara, hafifçe ürperdi. Bu yüzden çocukları çok seviyordu. Onlarla oynamayı seviyordu.Onların sevgisini hissetmeyi seviyordu. Hep bir el özlemişti yüreğinde bir yerlerde. Kimsenin bilemediği, saçını sevgiyle okşayacak bir el. Çocukların saçlarına dokunurken, annesi olup, kendi saçlarını okşuyordu sanki. O günlerden, bu günlere taşınmıştı sevgi özlemi; her gün biraz daha büyüyerek. Bir damlayı bile deryalar sanması bu yüzden di. Yalan olduğunu bile bile inanmıştı bazen sevgi sözcüklerine. İçinde bir yerlerde umut hep var olmuştu sevgi adına. Sevmişti karşılıksız, hiç düşünmeden. Kırsa da insanlar onu, üzülse de, zaman zaman yaşamaktan bile vazgeçse, hiç geçmemişti sevmekten...
Yedi yaşında büyümüştü ….
Hiç çocuk olmamıştı ki zaten...
08.02.2008 Kızıltoprak nursen ateş
YORUMLAR
Ne diyeceğimi, ne yazacağımı bilemiyorum?Öyle etkilendim ki...O çocuğun ruh halini, yaşadıkları bana ayrı bir acı verdi.Sessiz çığlıkları yüreğimi dağladı.Offffffffffffff, offfffffffffffff.............Sanki bnedim o çocuğun yerinde ki, sanka kendimi yaşadım bir anda...Zor ayrılık hem de çok zor.Anlam veremeyince daha da karmaşık oluyor dünyası...
Tebrikler Ozan'ım harika paylaşımın için.