Düş Defteri I
Karaağacın gölgesi gibi bulanık sularında yüzümü görmeyeli ne çok zaman oldu… Ne çok zaman oldu sesinin yüreğimde ki közleri karıştırıp, canlandırmayalı… Şu hüzünler gibi, yokluğunun yarattığı ilham gibi sende geliversen yanıma, sersefil dolaşmasam şehrin kaldırımlarında…
İçimin en güzel yanı… Bir damlaydın demek, onun için su gibi akıp gittin zamandan, ellerimin arasından. Kaygan sabun misali anıların karmaşasından. Seni özlemek mürekkebime kan taşıyor, kanıyor yazdıklarım baştan aşağıya. Seni giyinmiyor gece nicedir, gözlerin yok artık yıldızların ışık oyunlarında. Hep aynı melankolinin intihar saatlerinde aşkı somutlaştırdın, düşürdün adımlarıma. Yerden toplamaya mecalim yok be adam, anla…
Aklımdaki kritik pencereler kapanmadan, yenilerini ekliyorsun ruhtaki dalgalanmalarıma. Kahredişi susuşu bile yakıştırıyorsun dudaklarına. Sen değmedikçe canlanmıyor günün efendi vakitleri, sen koklamadıkça açmıyor bahçemin yediverenleri. Can veriyor umutlarım, sarhoş naralarında. Soluyor geleceğim, gözümü kafamın arkasına yapışık bıraktıkça…
Sınıfta kalmış bir öğrenci havasındayım, elimde kalp kırıklarıyla dolu ömür sonu karnesi… Yokluğundan hesap sormuyorum, bilirim yoktur vazgeçmişliğin bahanesi. Bam teli koptu gönlümün, kendini suskunluk toprağının altına gömdüğün gün… Ama söyle, ne olur söyle… Bu keder fazla değil mi ikimize?
Ah, düş masalım, bana deli de, ne istediğini bilmiyor de, ama sende gitme!
Kızımız doğmadı daha…
10/2003
Elif SEZGİN