BİR ŞAİRİN BİR GECESİ
Şarkının nakarat bölümü olmak kadar zor bir görevi yıkmışlardı omuzlarına. Unutulmuş Babil’in asma bahçelerinde dolanır hissi veren yanık sesli çığırıkçının gaz lambalarını söndürerek; adımlaması karanlığı arkasında bırakarak.
Uzaklardan “beni unutma” diyen sesin. Hüzünlü, bir o kadarda neşeli tınısı; yağmur bulutlarına heyecanlı anlar yaşatıyordu.
Hangi şair, giden sevgilinin hicranlı günlerine dökmüyordu sayfalarına satırlarına…
Tutuşan yürekler miydi o demlerde, yoksa alev saçmamak için gömütlere saklanan lav parçacıkları mıydı?
Uzun bir seferde değil miydi şair? Gemilerini yakıp; küllerini rüzgara hediye eden, geri dönüşü ölüm sayan.
Uzun yolların darmadağın düşleri miydin sen? Zerrelerini bırakan topraklara, her şeyi yaptığına inanarak,karanlıkları yararak giden? Ölmüş müydü o gece? Sevenlerin gece ölmesi gibi.
Gül aşıktı bülbüle ya, ona her sarılmak için koştuğunda dikenleri batıyordu aşk ile atan bağrına. Aşk, belki de buydu ne dersin? Acı olgunlaştırırdı ya hani insanı,insan-ı kâmil olmanın yolu 1001 çileden geçmekti.
Serv-i revan, amber saçlı, ahu gözlü yârlar gitmişti dünyamızdan ya onlara rahmet okutan afişte sevdalar dolmuştu kucaklarımızı. Ser-i kuyunda bile oturmayı bırakın, hane-i kuyunda dolanmaktan bile âr eden âşıklar; gül mâşuklar neredeler?
Kendimi mutluluğun üvey çocuğu gibi görüyorum.
Gidiyorsun, öyle olsun. Sen söyle unutulmaktan mı korkuyorsun? Seni unutmak; kendimi bilmediğim bir şehrin kuytu köşelerinde bırakmaktır…
Her kendimi, her seni bulduğumu düşündüğümde “Tantalos işkencesini” yaşayacak hayatım…
Ben böyleyim bu gece. Ya sen? Hangi halet-i ruhiye içerisindesin giden, yiten sevgilim? Beni unutmakla nicesin, safaca mısın?
Bazen seni Esu Akbara’ya benzetiyorum. Yanlış anlama. Hiç kimsenin siyahı ya da beyazı yoktur. Her insan gridir. Sadece ton farkı vardır; az açık, az koyu.
Ahfeş’in keçisi gibi sallıyorum kafamı. Güven, güven, güven…
Kaybetmemin sebebi bu mu dersin?
Aşk-ı ilân edebilirdim ya da ilân-ı aşk ilan etmeni isteyebilirdim.
Fatih’in İstanbul’u fethi nasıl cihanda Rönesans’a neden olduysa, derebeylikler yıkılıp, imparatorluklar, devlete döndüyse; senin gidişinde bende öyle yankı buldu…
YORUMLAR
Anlatımın cezp edici, anafor gibi kuşatıyor lâkin hikayenin konusuna taktım ben. Bu konu binlerce hatta milyonlarca kez işlenmiştir. Bence daha baştan çıkarıcı bir şeyler yazabilirsin. Buna muktedir görünüyorsun. Sakın yanlış anlama; bu öyküyü de beğendim. Her yazar işlenmiş bir konuyu işleyebilir, kendi yorumunu sunabilir... Diğer hikâyeni de en kısa sürede okuyup yorumlayacağım. Saygılar..
Şarkının nakarat bölümü olmak kadar zor bir görevi yıkmışlardı omuzlarına. Unutulmuş Babil’in asma bahçelerinde dolanır hissi
BİR KERE ÖYKÜNÜN GİRİŞ BÖLÜMÜNÜ GÜZEL YAPMIŞSINIZ
SONRA SU GİBİ AKIP GİTMİŞ ÖYKÜ
KUTLARIM...YAZMANIN HER ÇEŞİDİ SİZE YAKIŞIYOR
BİZİM KÖYÜN DELİSİ/TARİHÇİ SÜLEYMAN
GEÇ KALDIN ONBAŞIM
SON DUT MEVSİMİ
BİR ÖLÜYE MEKYTUPLAR...gibi
Pekçok yaşanmış öykü var gönül soframda
Bir göz atarsanız mutlaka beğeneceğiniz bir lezzet
bulacağınızdan emin olabilirsiniz...
MEMLEKETTE O KADAR ŞAİR MÜSBEDDESİ VARKİ
Siz bu ünvanı mümkün değil hak edemezsiniz ?
Siteye SANA ŞAİR DİYENİN
adı altında bir şiir yükleyeceğim..bekle
Beğeneceksin....