bar kedisinin anıları 2
görülen o ki yine birlikteyiz... bu eski ve her daim sabah gibi kokan barın en sevdiğim yanlarından biri de loş ışıkta boş bakışlarla dumanların arasında oturan tek tük insanlar... bu insanların evi yok mu? henüz akşam bile olmadan barda ne işleri var? ellerindeki birkaç parça kağıdın üzerinde yazanları okuyan, çenesini sarkıtmış sadece düşünen, bazen telefonla hararetli konuşmalar yapan, bazen kısık bir sesle neredeyse uyuyacakmış gibi konuşan...
portakal aromalı bir öğleden sonra yine. portakal aromalı çünkü işletmeci portakal seviyor. portakal ve limon... bazen portakalları diziyor raflara rastgele, bazen limonları. sürahilerin ağızlarını da ya portakalla ya da limonla kapatıyor, kendi kapaklarını kullanmıyor. böylece suya da hafif bir turunç aroması karışıyor. orijinal ve hoş bir yaklaşım. benim gibi 2. sınıf mama yiyor olsa da varlıklı bir istanbul beyefendisi gibi salına salına yürüyen ve kimseleri beğenmeyen bir kedi için bile... oldukça orijinal.
bu aralar hava oldukça soğuk. seyrek ve bakımsız tüylerim de korumuyor gereğince... hafif üşüyorum arada. insanların yanlarına yanaşıyorum hemen üşüdüğümde. bazen sevimli bir gülümseme ile başımı okşuyor, bazen de dudaklarını büküp dirsekleriyle ittiriveriyorlar. ama kediler böyle şeylere çok da aldırmaz aslında. kendi keyfini düşünür sadece. bir köşeye kıvrıldıktan sonra bir süre sonra sizi istemeyen insanlar bile varlığınızı unutuverir ne de olsa...
ve yine uyku vakti.