- 776 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YAĞMURLA GELEN
Elinde bastonu,ağır ağır ilerliyordu kahveye doğru.Tam kahvenin önüne geldiğinde biraz durdu ve içeriyi süzdü,bir sandalye çekip oturdu.Bastonunu sağ koluna astı,sol cebinden bir tabaka çıkardı;sigara tüttürmeye başladı.Uzun uzun içine çekiyordu dumanları.Birden gözleri titreyen ellerine ilişti.Gözleri doldu birden;sigaradan sararmış parmaklarının,zangır zangır titreyen ellerini görünce.
Başını iki elinin arasına alarak sessizce usulca ağlamaya başladı.kasketinden siyah beyaz bir fotoğraf çıkarıp iki eliyle sıkı sıkı tutmaya başladı.Güzel bir kadının fotoğrafıydı ve altında 3 haziran 1980 yazıyordu.
Sigarasını yere atıp daha bir dikkatlice incelemeye başladı fotoğrafı.Fotoğraftaki kadın;belkide onun için hayatının anlamı olan,güzel insan zeynep hanımdı.Birbirlerini severek evlenen bu iki insan şimdi ayrı dünyadalar.Ahmet bey,Zeynep hanımı ilk gördüğünde ’işte evleneceğim kadın’ demiş içinden.Ara sıra tenha yerlerde buluşan çifti köyde duymayan kalmamıştı.Köyde lakap bile takmışlardı ’2. kerem ile aslı’ diye.Ahmet bey uzun flörtün ardından kız evine gitmişler ama Zeynep hanımın babası bu birlikteliğe sıcak bakmamış ve evlenmelirine engel olmuş.Bir kaç gün görüşemeyn aşıklar ’arık buna katlanamayız’ diyerek köyden kaçmışlar.Büyük şehire gelmişler ’taşı toprağı altın’ İstanbul’a...Evlenmişler çok mutlu bir yaşantıları varmış.Zeynep hanım bir akşam üstü çarşıya gitmiş ve uzun bir süre haber alamamış Ahmet bey.Evlerinin telefonu,sanki acı bir haberi verecekmiş gibi uzun uzun çalmaya başlamış.Ahmet koşarak telefona sarılmış,arayan bir polismiş.Kötü bir kaza olmuş ve Zeynep hanımın çantasından çıkan telefon rehberinden evin numarasını bulan polisler hemen Ahmet beyi aramış.Acil bir şekilde hastaneye gelmesini istemişler.Ahmet bey bir hışımla hastaneye varmış,kapıda iki polis Ahmet beyi karşılamış.Hastanenin bodrum katına götürmüşler,uzun bir koridordan geçmişler ve ’MORG’ yazılı bir odanın öünde durmuşlar,Ahmet bey birden yığılıp kalmış oracıkta.
Ahmet bey,Zeynep hanımı 28 yaşında kaybetmiş ve geçen 30 senede eşine olan aşkı ve sevgisi hiç eksilmemiş.Evlerinin hemen önünde bulunan,meyva ağaçlarıyla dolu bahçeye bakan oda Ahmet bey ve Zeynep hanımın en çok sevdiği odaymış.Ahmet bey,onun için hayatının anlamı olan,sevgili eşini kaybettikten sonra her sabah ve her yağmur yağdığında bu odaya gelir,perdeleri sonuna kadar açıp u8zun süre dışarıyı seyredermiş.Ve her yağmur yağdığında,her yağmur damlasında aşkına olan sevgisi daima artmış çünkü yağmurla birlikte eşide onun yanına geldiğine inanana Ahmet bey 30 yıl boyunca bunu her defasınde tekrarlıyormuş.
Saat ikindiyi çoktan geçmişti Ahmet amca fotoğrafı kasketine tekrar düzenli bir şekilde koyarak kasketini kafasına geçirdi.Gözyaşlarını eski bir mendille silip burnunu çekti.Yavaş yavaş oturduğu yerden doğrulmaya çalıştı ve başararak ağır ağır evinin yolunu tuttu.
Uzun zamandır Ahmet amcadan haber alamıyorduk.Komşuları içeriden gelen kötü kokulara üzerine polisi çağırmışlar ve çilingir yardımıyla eve girdik.Teker teker odaları gezdik ama yoktu Ahmet amca.Kapısı kapalı bir oda kalmıştı geriye sadece ilk önce polisler açtı kapıyı,Ahmet amca koltuğunda oturuyordu ve hiç kımıldamıyordu.Perdeler sonuna kadar açılmıştı,yanında kasketi,yerde elinden düşürdüğü fotoğraf vardı.Ahmet amca yağmurlu bir günde oturduğu koltuğunda bir daha hiç kalkamamıştı.
Yağmurlu günleri sabırsızlıkla,görmek için beklediği eşini,yine yağmurlu bir günde çıka gelen eşiyle birlikte,ölümün tatlı şurubunu tatmıştı Ahmet amca.