- 685 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YÜREĞİMİ BAĞIŞLIYORUM SANA
Sevimli,dolgun yüzlü,allı pullu bir güzelliği vardı Esra’nın.İnsanın içini ısıtan,görülmeye değer bir gülümseyiş...Gülerken yanaklarında gamzeler oluşuyordu.Bu kadar sevimli,cana yakın olabilir miydi insan?Yeşile çalan gözleri,beyaz teniyle uyum sağlayan,kestanemsi saçları bir tuvalin özenle çizimi gibiydi.
İlk öğrenimine yeni başlamıştı Esra.Tüm güzelliğine ve cana yakınlığına rağmen,derin acılar içindeydi.Büyük bir sağlık problemiyle karşı karşıyaydı.Üstesinden gelemiyordu bu sorunun.Her geçen gün yüreğini daraltıyor,kalbini zorluyordu.Uzun baygınlık nöbetleri geçiriyordu.Ölüm ile yaşam arasındaki o çizgide bazen kaybolup tekrar geri geliyordu.Herkeste derin üzüntüler yaratmıştı bu durumu.Çoğu zaman minnacık göğsünün ovulmaya,masaja ihtiyacı vardı.Bazende suni tenefüs yapılmak zorundaydı.Bu işi genelde annesi yapardı hemde saatlerce bıkmadan,usanmadan Esra’nın kalbine masaj yapar,göğsünü ovar dururdu yaşlı gözlerle...
Kızını iyileşmesi için neler vermezdi ki ama bu hastalığın hiçbir tedavisi yoktu.Tek bir çare vardı kalp nakli.Bunun için yazılmışlardı sıra bekliyorlardı.Kendi evlerini emlakçıya kelepir fiyata satıp parayı bir köşeye koymuşlardı.Uygun bir kalp bulma umuduyla bekliyorlardı.Ama zaman dardı.Bekleme umut ile umutsuzluk arasında kritik bir karmaşayı,korkuyu doğuruyordu.Geçen her zaman Esra’nın aleyhine işliyordu.Onda bayılma nöbetlerini ve krizlerini çoğaltıyordu.Bu kriz ve nöbetlerden birinde Esra bir daha gözlerini açmaya bilir,geri dönmeye bilirdi.
Başlarda bu rahatsızlığı fark edilmemişti taa yedi yaşlarına kadar.Kendi yaşıtları gibi sırt çantasını takıp okula gidene kadar,kalbinin gelişmediğini bir bebek kalbi olarak kaldığını kimse bilmiyordu.Kendi ifade edemediği bazı zorluklar yaşasada kimse böyle bir şey düşünmemişti.Esra geliştikçe,büyüdükçe minnacık kalbi bu gelişimine uyum sağlamıyordu,gelişemiyordu.Kalbi gelişen vücudunu taşıyamaz olmuştu.Yeterince kan pompalamıyor,atışları yetersiz kalıyor,nefes almakta zorlanıyordu.Bazen iyi oluyor,annesiyle okula gidiyordu.Annesi"Hızır Acil"gibi okulun kapısında adeta nöbet bekliyordu.Olası bir baygınlık anında hemen müdahele edecek kızının yanında olacaktı.Okul çıkışında elinden tutar,yürütür,bazen de kucağına alır eve getirirdi.
Son zamanlarda Esra okula gidemiyor,dışarıya dahi çıkamıyordu.Durumu iyice kötüleşmişti.Hepimiz için umudun tükendiği an yakın gibiydi.Oysa ben dahi Esrayı tanıyan herkes yüreğini ona bağışlamak istiyordu.Ona "Sana yüreğimi bağışlıyorum"demeyi o kadar çok istiyordum ki...Keşke böyle birşey olabilseydi.Kimsenin elinden birşey gelmiyordu.Bu hastalık Esrayı kemirip bitiriyordu.Esra’nın dönülmez sona biraz daha yaklaşmasını izliyorduk.
Acı olan Esraya göre bir kalbin bulunmayışıydı.Çünkü yaşadığımız ülkede organ bağışı yok denecek kadar azdı.Hergün çevremizde değişik nedenlerden ötürü farklı yaşlarda hayatını kaybeden onca insan vardı.Bu insanların organlarıyla nice ölümlerin önüne geçilebilir,nice acılara son verilebilirdi.Bunu herkes yapmalıydı,herkes organ bağışında bulunmalıydı.Bu insanlarda bir kültür,bir zorunluluk haline gelmeliydi.Esra’nın durumu bizleri böyle düşünmeye zorlamıştı.İnsanın yapabiliceği en büyük eylem buydu.Yapacağı en değerli bağış belkide organ bağışı olmalıydı.
Sabah ambulansın siren sesleriyle uyandım,pencereyi açtığımda Esra bir doktorun kollarında ambulansa konuyordu.Kolları yana sarkmış bedeni cansız gibiydi ne olduğunu herkes tahmin ediyordu.Bizlerin ve tüm komşuların bekleyişi gün boyu sürmüştü.Annesi
akşama doğru geldi.Ona ilk "Esra yaşıyor mu?" dedim.Mağrur bir bakışla "Yaşıyor "dedi
Sesi ağlamaklıydi "Esra yaşıyor.Yeşile çalan gözleri yaşıyor.Karaciğeri,böbrekleri...
Bunlarla yaşıyor.Kendinden yeni yaşamlar yaşatarak yaşıyor"dedi.Evet "Kendinden yeni yaşamlar yaştarak yaşamak" Esra’ya da bu yakışırdı