Öykülere benzemek isterdim.. Ya siz?
Anlatırdım sürekli. Kör gözlerle bakanları utandırmak için. Sırf farketsinler diye olan biteni ayrıntıları tek tek işlerdim beyinlerine. Yürekler nasırlaştı artık, dokunsa da hissetmiyor. Çünkü alıştık yarayaparmak basıpta çare bulmayanlara. Artık acıtmıyor tekrarlamak.
Yürekler çok dövülmüş bir köpek yavrusu gibi. Acı ağlatmaz artık. Bütün bu düzensiz düzene bu kadar kolay alet olmak bu yüzden.Rüyalara girmiyor artık kalem satan çocuklar ya da satacak kalemi olmayanlar.
Mutsuzluk yayan eminim tüm bu karalamalar, sizin tül inmiş gözlerinize ama gerçek buysa eğer sahte muhabbetlerin bir anlamı yok artık. Diyorum alışmak normalleştirir bu yüzden gülmek veya birileri gülsün diye bir şeyler yapmak ters gelir bu aleme
Sokak sokak bölünmüş insanları anlatırdım. Hani bir sınır vardır ama haritada görülmez ya. Hani biz yaratırız ve çizmeyiz yarattığımız için utanarak. Kimbilir kaç farklı sokak vardır kaç farlı şehirde. Aslında şehirden şehire değişen güneşin doğma süresi değildir elbet, insanı da değişir. Her şehri gezmek isterdim, yazardım size onları. Her şehir farklı bir insana benzer. İstanbul saçları sonradan sarıya boyanan esmere benzer. Erzurum hep karlıdır saçı ve herkesin evinde işçi tulumu vardır. İzmir geceleri çıkar sokaklara, kabuğu daha incedir, daha çok güler daha güneşli olduğu için mi acaba? Şırnak manikürsüz, çatlak elli kara kaşlı bir kızdır. Aslında çok güzel uzun parmakları vardır.
Hep anlatırdım size, insanı anlatırdım. Şehirleri, yolları ama hep insan gibi çünkü hepsi insana benzer.Dolaşırdım tüm sınırları olanları ya da olmayanları.
Ya biz neye benzedik Veya benzemeye özendik..!
Fatih EFE
Başka Öykü....
Şinasinin Yaşı 13 idi daha Orta okul 1. Sınıfta öğrenimini almaktaydı,
Uysal, utangaç efendi bir çocuktu,
Evden okula okuldan eve geçen bir günlük zamanı vardı.
Şinasi Her zaman yaptığı gibi okul sonrası kestirme olarak tayin ettiği Parktan geçmek üzere Yola koyulmuştu ve Yolun karşısına çapraz bir şekilde yol almaktaydı.
Yolun karşısına geçerken sempatik Yüzlü tatlı bir bakışı ile bir kız dikkatini çekti.
attığı adımı bilemez olmuştu. Birden süratle bir arabanın kıza doğru geldiğini farkeder etmez yolun karşısına koşaraktan bir kaç adım üstden aynı paralel şekilde karşıya geçmekte olan kızı bulunduğu tehlikeli durumdan kurtarmak isteyerek süratle çarparak onu cesaretle dışarı atdı. Atdı atmasına ama o şiddetle ve hızla çarpasından dolayı başını kaldırıma çarpmıştı ve yüzünde kollarında soyulmalar meydana gelmişti. ve kızında yüzünde soyulmalar burnunda kanaması olmuştu..
Kaza sonrası; hastaneye kadar olan bölümünü hatırlamamaktaydı Şinasi,
ve Hastanedeydiler,
Yüzü sarılı, sağ Kolu alçılı bir şekilde yarı açık bakan gözleriyle uyanabilmişti,
Etrafına garipser bakışlarını yüklerken, bir sıcak elin elini tuttuğunu farketti,
ve o eli kavradığında annesinin eli olmadığını anlamıştı şinasi.
Başını sola doğru çeviriyor yine bir yüzü sarılı bir kızın elini tuttuğunu şaşkın bir tavırla olanı biteni anlamaya çalışıyordu. Ama net göremiyordu. Yüzü sarılı yarı açık bakan gözlerle ona bakıyor Utanıyordu ama Kimse utandığını, yüzünün kızardığını farkedemiyordu.
Olayın şokunu atlatamamak birde böyle bir durumun içinde olmak şinasiyi şaşkına çeviriyordu. Rüyada gibi hissediyordu kendini.
Hiç uyanmamak istiyordu ve gözlerine hakim olmaya çalışıyor kapanacağı zaman rüyayın biteceğini sanıyordu.
Kızın annesi: Şükran, Babası: Sadrettin de yanı başlarındaydı oturmuş
Olayın şokunu atlatamakla birlikte Teşekkür yüklü bakışlarını Şinasiye yönlendiren
-Sadrettin bey: Oğlum nasıl hissediyorsun kendini, İyimisin?
Diye içtenlikle sorar..!
-Şinasi: İyim amca gayet iyim,
-Sadrettin bey: Oğlum teşekkür ederim sana benim canımı benim kızımı kurtardın borcumu bilemiyorum!
-Şinasi: Amca olur mu öyle şey ne borcu
-Sadrettin bey: Peki oğlum Peki,
diyerek şinasiye ibretle bakındı..
Sonra,
Doktor Cemal bey geldi, ve yelzi ve şinasiyi kontrol ederek Sadrettin beye Çocuklar gayet iyiler yarın taburcu edebiliriz..
Şinasi, Gözlerini Yelizin gözlerinden alamıyor taburcu olmak gibi bir düşüncesi olmuyordu
Çok güzel duygular yaşıyordu ve ne olduğunu bilemiyordu!
Ertesi gün; Şinasi ve Yeliz beraber taburcu oldular, Yelizin Babası sadrettin bey Doksan Model Şahiniyle hastaneden bir an önce uzaklaştırmak istercesine hızla sürmeye başladı,
-Yeliz: Baba yavaş sür Baba yavaş sür’’
Ürkek ve yüksek sesle babası Sadrettin beye seslendi.
-Sadrettin Bey: Kızının Bu seslenmesinin altında yatan ürkekliğini anlamıştı ve hemen yavaşlamaya başladı.
ve durdu..
birden başını arkaya çevirip kızına bakıp durumunu merak eden sadrettin bey,
Kızının Şinasiden ellerini farketmesi onu biraz kıskandırsa da,
Şinasiyi sevmişti. o nedenle ’’ Olsun’’ dedi içinden Olsun..
Yeliz ve Şinasi İki seneye yakın Öyle saf öyle temiz bir Çocukluk aşkı geçiriyorlardı,
On beş yaşına gelmiştiler artık ve o aşkın vermiş olduğu yetişkinlikle kıskanma tavırları iyice koyulaşmıştı yüreklerinde, birbirlerinin kalbini kıracak kadar katılaşmıştılar.
Bir Kırgınlık vardı aralarında ama ne kadar sürebilirdi.!
Şinasi kendi hatasını biliyordu, ama o da almış olduğu olgunluğa sığrdırdığı büyük gurur neticesin de özür dilemiyordu.
Yeliz, artık değişik buhranlara girip çocuksu saf aşkın ufak bir nefretini taşıyordu. Annesi ile birlikte memleketleri olan izmire gideceğini ve memlekete gitmeden önce istanbuldaki teyzesinin yanına uğrayacaklarını Üç beş gün önceden söylemişti şinasiye.
Yelizin Babası sadrettin bey kızında ki değişiklği farkedip aralarında ki aşk olarak değil arkadaşca görüştüklerini bildiği Şinasiyi Top oynarken görünce sormak ister.
-Sadrettin bey: Oğlum şinasi’’ diye seslenerek, şinasiyi yanına sesletir,
-Şinasi: Buyur Sadrettin Amca,
-Sadrettin bey ’’Gel bakalım oğlum’’
Koşarak gelir şinasi;
-Şinasi: Buyur’’ diyerek Elini öper..
-Sadrettin bey: ’’ kızım bişeler saklıyor, ve bir derdi var ama bena söylemiyor.
senin bildiğin birşey varmı şinasi?’’ diye sorar..
-Şinasi: Yok sadrettin amca bana da söylemiyor,
-Sadrettin bey: Peki oğlum Git oyununa bak sen..
diyerek, aklındaki ünlem işaretini gideremekle birlikte eve doğru yola koyulur..
-Sadrettin bey, Eve gelerek ’’Kızım neyin var? tatile gitmek istemiyormusun?
-Yeliz: Olur mu baba, Nerden Çıkardın?
-Sadrettin bey: Neden yüzün asık, kime kızgınsın, sorun nedir?
-Yeliz: Ya! baba şey, sınıfta sevdiğim bir kız arkadaşımın babası ölmüş.. ona üzüldüm, diyerek gerçek durumun üzerine uyduruktan bir bahane yükler..
-Sadrettin bey: Peki kızım, bütün derdin bu demek, ’’Allah rahmet eylesin’’ ecel kızım ecel üzülme..
Yeliz, kendi derdini düşürmekle birlikte söylediği yalanın günahınında muhasebesini yaparak, şinasiyi düşünür. Ondan Bir ayrı olmak ona hasret hüznünü yaşatırken yaz tatilini uzakta geçirmek ne kadar acı olabileceğinin hesabını hiç yapamıyordu.
Ertesi Gün..
Sadrettin bey, Yelize ve yelizin annesi sükran hanıma saatler öncesinden bilet almak üzere otogara yola koyulur,
Sükran Hanım ise, Tüm hazırlığını tamamlamış, sadrettin bey’e bir kaç gün idare edebileceği yemek yapıyordu..
Ve sadrettin bey Otogardan elinde İki Bilet ile Birlikte geldi..
-Sadrettin bey: Hadi bakalım kurtuluyorum sizden, al bakalım sükran biletleri..
-Sükran hanım: Ooo Sadrettin bey, bakıyorum da pek neşelisiniz..
-Sadrettin bey: Eee malum bekarlık sultanlık’’ Bekarlığı özledim sükran bekarlığı..
Diyerek biraz kızdırmak ister Sükran hanımı,
-Sükran Hanım: sus bakalım.. Ne karıştıracan yine’’ diye böbürlenir..
-Sadrettin bey: Aşk olsun Şükran, On altı yıllık kocanı tanımadın mı? Senden başkasına bakarmı gözleri,
-Sükran Hanım: Ne bilim, olur olur ya!
Saatler su gibi akıp geçti, yeliz odasından hiç ayrılmamış,
..........
Devamı Yarın