- 721 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUP
“”Gül deme gülüm…Sen gül değilsin.Bir başka hayalin yarattığı, zamanın ve mekanın varlık dışı boşluklarından birinde kaybolduk seninle.İnsan olmanın hiç bu kadar güzel , hiç bu kadar yaşanılası ve hiç bu kadar anlamsızca eğlenceli olduğunu bilmezdik.Bilirdik belki de birbirimize söylemezdik.Çelik mavi okyanusların fırfırlı dalgaları olmalı bizi buralara sürükleyen.Yada matem dolu bir ağıtın son dizeleri olabilir diyorum.
Susuyorsun , neden?
Bakışların ruhumu delip geçerken susuyor, bu dayanılmaz anı daha da sonsuz kılıyorsun.Bırak beni geleyim.Bırak, sana ulaşmak için kahrolup sürüneyim.O zaman yine susacaksın biliyorum.Ve biliyorum ki bunu isterdin…
Düşünüyorum da bu karanlıkta sana bakmaya nasıl alışacağım bilemiyorum.Her zaman sıcak , her zaman parlak olan sen nasıl oldu da ışığın durak kurmadığı bu ıssız istasyona geldin…
Düşünmek şu sıralar pek bana göre değil ve ben şimdiden fazlasıyla yoruldum.Çabalamadan , sonunu bekleyen bir ihtiyar gibi öleceğim.Tek bir söz söylemeden ayrılacağım bu istasyondan.”Ne bir mendil ne de bir el” uğurlayacak beni.Belki birkaç damla gözyaşı düşecek pis mermerlerin üzerine, belki de kısık bir hıçkırık yankılanacak alçı kaplı duvarlarda , o kadar…
Neler söylüyorum ben, neler saçmalıyorum.Bilmiyorum.Ve birden karanlık çekilmeye başlıyor.Gözlerimi yakarak güneş doğuyor…
Günaydın “gülüm”.
Sabah olmuş.Yine kötü bir geceydi.Bitmek bilmeyen kabuslarla dolu kaçıncı hafta bu , hatırlayamıyorum.Her zamanki gibi sakinleşip rahatlamalıyım.İlaçlarımı almalı ve iyi bir kahvaltı etmeliyim.Sonra her şey düzelecek.Ta ki bir sonraki geceye kadar.Ne vakit sen gittin, her yalnız gecem ve sabahım bir başka kötü geçiyor.Alışılası değil bu ayrılık…
Kapı çalıyor.Ağır adımlarla ilerlerken aklımda bunlar var.”Kim o?” demek gelmiyor aklıma.Kapıyı açıyorum….
Sen…karşımda…”
Evet kadın, bütün bunlar sadece bir rüya.Her sabah kalktığımda gerçekten uyandım mı diye soruyorum kendime.Sana gel demeyeceğim.Sadece ilk ve son kez bil istedim.Hani gittikten sonra bir mektup atmıştın, “Seni isterken kendime kızıyorum.” demiştin hatırlar mısın.Bu da en az onun kadar saf, en az onun kadar içten ve cevap alınamayacak bir mektup.Aynen onun gibi ,
ilk ve son…” Yaman…
Mektubu katlayarak zarfa koyarken göz yaşlarım bana işkence ediyordu.Zor olmuştu ancak tamamlamayı başarabilmiştim.Hemen ondan kurtulmalıydım.Avucumun içinde kaldıkça kararım her an değişebilirdi.Aceleyle giyinirken zihnimde en yakın postanenin yolunu çiziyordum.Mektup elimde kapıya doğru yöneldim.Anahtarı hızla çevirirken diğer elimde kolu indirdim ve kapıyı açtım…
…
…
…
Önce yüzünü göstermeyen kızıl bir perde-dümdüz ve parlak saçların-,
…
…
sonra yavaşça bana dönen gözlerin-çelik mavi okyanuslar kadar derin-, ağlıyordun kadın,
…
ve boynuma kollarını dolarken ciğerlerime dolan kokun-dünyanın en güzel bahçesinden gelen bir tutam gül gibi-…
…
…
…
Gözlerimi bir hastane odasında açıyorum.Başımda sen varsın.Kalbim bedenimden sökülüyor gibi hissediyorum.Mektup halen ellerimde.Kriz geçirdin diyorsun ve ellerin kaskatı kaldı.
Bir sana bir elimdeki buruş buruş zarfa bakıyorum…
“Se…seni,seni…se…sevi…yorum…”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.