- 605 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEN'DEKİ BEN
Güneş tepelerin ardından önce kızıl rengini, peşine de kendisini göstererek yükselmeye başladıkça, önce karanlıklar aydınlanmaya sonrada aydınlıklar parlamaya başladı. Bir ağaç gölgesinin karanlığı ağacın ardına saklanarak kaybolmamak için direndikçe direndi. Güneş yükselmeye başladıkça o da bahçe içindeki eve doğru uzatarak saklanacak bir yer aramaya çalıştı. Daha evin duvarına varmadan güneş çoktan evin içini de aydınlatmıştı. Gölgenin rengi soluklaştı ve yine dayanamayarak yok oldu.
Perdenin kenarlarından içeriye sızan ışık demetleri adamın gözünü kamaştırarak uykusunu böldü. Adam ne tarafa dönerse dönsün bir taraftan ışık demetlerine yine yakalanıyordu. Yorganı kafasının üzerine çekti, boğulacak gibi oldu vazgeçti. Uyanarak yatağın kenarına oturdu, esnedi, gerindi, gözlerini ovuşturdu, başını iki elinin arasına alarak düşünmeye başladı...
Yorgun ve uyuşuk hissediyordu kendini. İsteksizce yataktan kalkarak perdeleri sonuna kadar açtı. Odayı aniden dolduran aydınlık aynı hızda adamın içini de aydınlattı. Birden içini nedensiz bir dinçlik ve huzur doldurdu. Banyoya girdi ve elini yüzünü yıkamaya başladı. Aynaya baktı, yüzünün rengi soluk, gözleri şiş ve saçları dağınıktı. Islak ellerini saçlarına sürerek düzeltmeye çalıştı. Kapının arkasında asılı olan havluyu alarak yüzünü kurulamaya başladı. Birden;
“Üzgünsün, ne hal böyle?..”
“Pardon, bana mı sordunuz?”
“Herhalde. Burada ikimizden başkası var mı?”
“Haa, sahi yok!.. Hey sende kimsin?” Dalgın dalgın konuşmaya başlayan adam birden kiminle konuşmaya başladığını anlamadığından, irkilerek şaşırdı! Ses aynadaki görüntüsünden geliyordu! Sanki orada başka bir kendisi vardı.
“Hey, tanımadın mı beni? Benim ben...”
“Allah Allah... E,bende ‘benim’!..”
“Aptal, ikimizde ‘ben iz’... Sen dili olup konuşan ‘bensin’. Ben ise dili olmadan konuşan ‘benim’. Yani ikimizde ‘ben iz’.”
“Saçmalama yahu, dedi adam. Madem ikimizde biriz, öyleyse ikimizdeki bu ikilik nereden çıktı? Bak, bir gören duyan olursa adımı deliye çıkarırlar.”
“Haksızlık etme. Ben senin var olup görünmeyen yanınım. Hem ne diye delilik olsun... Onca yıl hep sen konuşup dururken, beni hep susturdun. Yo, artık susmayacağım. Beni fark etmemenin cezasını hep çektin. Yetmezmiş gibi bana da çektirdin. Şimdi fırsat bulmuşken bırakır mıyım hiç. Konuşacağım işte.”
“ama, ama...”
“Aması maması yok. -Sen benim bildiklerim, ben ise senin bilmediklerinim!-”
“Anlayamadım? Sen benim bilmediklerim misin? Hadi oradan. Bırak dışarıdan gören birisini, ben bile bana deliymişim gibi bakmaya başladım.”
“Ha, tamam... Bu işte, cevabı burada! Ben bile ‘bana’ derken, işte o Bana dediğin benim işte.”
“Yahu o sözün gelişiydi. Hem ben kendimi bilmez miyim hiç... Sahi senin ismin ne?”
“İbrahim...”
“Nee?... Be –be... nim de adım....”
“Hadi ama kabul et. Ben varım ve senin varlığın kadar gerçeğim.”
“Kes, yeter artık. Benim bir varlığım ve gerçeğim var. Bana gerçeklerden bahsetme...”
“Ya? Peki o gerçeği nasıl kabul ettin, hiç düşündün mü?”
“Elbette düşündüm. Gördüm, baktım, anladım, istedim ve gerçeğim olarak kabul ettim.”
“Peki neydi bu gerçeği diğerlerinden farklı kılan?”
“Tabii ki gözlerim, beynim, aklım ve hislerim.”
“İnan bana deli değilsin. Ama aptalın birisin. O ‘hislerim ve aklım’ dediğin benim işte. O gerçeği ben süzdüm, ben anladım, ve senden önce ben istedim, kabul ettim.”
“Şey... Ya seninle konuştuğumu bir gören olursa? Sonra ben nasıl...”
“Bak yine aptallık ediyorsun. Asıl kendilerindeki ‘kendilerini’ görmeyen bulamayanlar delidir. Bak sen şimdi buldun.”
“Yahu haklısın aslında. Hay Allah... Şuan konuştuklarımızı anlayamayacak kadar şaşkın, birazda üzgünüm.”
“Nedenini biliyorum. Bende öyleyim.”
“Neyi biliyorsun?”
“Her şeyi biliyorum... Asıl sevinen, mutlu olan veya acı çeken, şaşıran benim. Sen sadece elsin, dilsin, gözsün. Ben ise ruhum”
“İyice aklım karıştı. Bak bunları sonra konuşalım, olur mu? Hem var mısın sevdamıza efkâr dağıtmaya?”
“Helâl be... Şimdi oldu işte. Haydi, o zaman her şey sevdamıza...”
Akşam olmuş güneş diğer tarafta çoktan kaybolmuştu. Ama adamın evi ışıl ışıl aydınlıktı. Şimdi ikisi tek bir olmuş ve yalnızlığını artık unutmuştu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.