KİMBİLİR NE GÜZEL GÖZLERİ VARDI ONUN..?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
KİMBİLİR NE GÜZEL GÖZLERİ VARDI ONUN?...
( BÜTÜN SELZEDE ÇOCUKLARINA...)
Çoğu geceler böyle olmuşumdur...
Fırtınaya yenik düşmüş, yorgun, var ve yok arası gibi; yaşamaktan bile keyif almakta zorlandığım bir ruh haline dalarım böyle zamanlarda...
Zaman, her zamanki gibi ilerlemiştir.
Ve zaman ilerledikçe, sessizliğin daha da artarak, beynim ve düşüncelerimin; bir fırtına sonrası, bir denizin, durgun bir hale dönüşmesi gibi bir hale dönüşür sonra...
Sessizliğin; giderek, üstümü bir bulut gibi örttüğü ve duygularımın bir pınar gibi; akıp gitmesine benzeyen bir şey bu...
Sihirli bir şey sanki...
Hüzünlü bir duyguya kapılıp, başka yerlere odaklanır o anda sanki beynim.
Terkedilmiş, eski bir gecekondu mahallesinde bulurum kendimi mesela...
Yada, bir sokak çocuğunun düşlerinde...
Hüzün, benim ruhumun pusulası olur o anda sanki...
Sigaram, o anda başucumdadır.
Ve zamanı gösteren takvimler gibi; kül tablamda izmaritlerim çoğalır gece uzadıkça...
Kör bir gecenin koynunda bulurum kendimi.
Bir mum ışığında.
Bir ölümde...
Bu gece de öyleyim işte...
Bir kaç gün önce, selde zatürre olup, sonra da ölen çocuk geliyor aklıma şimdi...
Kim bilir ne güzel gözleri vardı onun...? Gündüz, beni telefonla arayarak bildirmişti bu ölüm haberini bir dostum.
Anlatırken; yıllar öncesi, buna benzer bir ölüme yitirdiğimiz ,ağabeyimin çocuğu geliyor aklıma o anda...
O da; o nun gibi gitmişti zamansız...
Hele son gece; öleceği gece, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi gülümsüyordu hayata...
O kadar sevimliydi ki...
Ölüm haberini alan dostumun dudaklarından kelimeler zorla dökülüyordu sanki...
Sesinden, ne kadar buruk olduğunu anlamak zor değildi.
"O bebek varya hani, selde hastalanıp, zatürree olan, o bebek, ölmüş... "
İkimiz de susuyoruz bir müddet telefonda...
Ahizenin sessizliği duyuluyor sadece...
Dostumun boğazınızın dolduğunu hissediyorum o anda.
Sesinde burukluk olduğu her halinden belli.
Sonra devam ediyor dostum:
"Çocuğun hastalandığını demişti babası.Ama öldü dediğini duyduğumda şok oldum sanki..."
" Aileye gıda yardımında falan bişeyler bulunurum diye aradım babasını, çocuğun öldüğünü tesadüfen öğrendim..."
Boğazında, bir kuruluk oluyor, bir ıslaklık...
Kelimeler, kopu kopuk çıkıyor dudaklarından dostumun.
" Daha bir buçuk aylıkmış ne..? küçüktü yani..." dedikten sonra kapanıyor telefon.
Küçüktü... ölüme direnemeyecek kadar hemde...
Sel’e yenik düşmüştü ve de ölüme...
Babası, selzedeymiş. Selden sonra, dostumdan başını koyacakları bir yer istemiş. Ve belki de çocuklarını tedavi edeceklermiş.
Ölüm işte...beklemiyor ki...
Kaç hikaye vardır böyle belki; selin savurup, acıklı hikayeler bıraktığı, kaç hikaye...?
bir tek düştüğü yeri yakan.
Ne zaman bir şeyler karalamak istesem, terkedilmiş, eski bir gecekondu evinde bulurum kendimi.
Ya da, bir sokak çocuğunun düşünde.
sigaram başucumdadır o anda.
Ve zamanı gösteren takvimler gibi; kül tablamda izmaritler çoğalır ben yazdıkça.
Kör bir gecenin koynunda bulurum kendimi.
Yada bir mum ışığında.
Bir ölümde...
Bu gece de öyleyim işte...
Bir kaç gün önce zatürreeden ölen çocuk geliyor aklıma.
Kim bilir ne güzel gözleri vardı onun?...
YORUMLAR
Çok ama çok güzel bir yazı... Ele aldığınız konu da anlatımınız kadar etkileyici...
Daha ne denir ki... Ateş düştüğü yeri yakıyor ve böyle toplumsal bilinci gelişmiş bireylerin gözüyle satırlarda unutulmazlığa doğru yol alıyor...
Gönül ister ki; yaşanılan felaketler hiç unutulmasın ve önlemler artırılsın.
Duyarlılığınızdan ötürü teşekkürler...
batmanda meydana gelen sel sonrası ,bir dostumun bana anlattıkları üzücü bir konuyu kaleme almıştım bu yazımda.
felaketler acıdır, nerede olursa olsun acıdır yaşayanlar için...
marmara depreminde yaşanan yürek dağlayan o felaket...
dinarda...
erzurumda...
dünyanın neresinde olursa olsun acıdır her zaman felaket...
hele işin içine çocuklar girince daha da acı...
gazeteci bir arkadaşımın, selin hemen sonrası elinde çamura bezenmiş çocukla yağmur sularının o acıtan karelerinde öyle bir pozu vardı ki, anlatamam...
yaşamak lazım ...
yaşamak...
ateş düştüğü yeri yakarmış...
eşyalar, evler, arabalar, kilometrelerce savrulmuştu...
ve belki de yüzlerce canlı...
acının vatanı yoktur dostlar...
yazdığım yazıda, bir nebze de olsa hayatı ve acıyı paylaşabildimse, ne mutlu bana...
allah kimseye böyle felaketler yaşatmasın...
canlar yanmasın...
çocuklar ölmesin, afrikada bile...
bu dileklerimle sevgili yöneticilere ve bu sitedeki değerli şair ve yAzar dostlara saygı ve sevgilerimi sunar, sonsuz teşekkürlerimi sunarım...
ZEKİCE....
zekice tarafından 4/14/2007 12:22:04 AM zamanında düzenlenmiştir.
Tamamen kendi düşüncelerimdir. Doğrudur/yanlıştır ve özellikle “kesindir” gibisinden bir düşünce kimselerde oluşsun istemem.
Öncelikle güzel içerikli ve bir o kadar da hüzünlendirici bir yazı okudum. Baştaki imla hatasızlığı sonlara doğru (sanırım yazının gidişatının yazmakta zorladığından olsa gerek/ki ‘yazılarda ağlamak’ deyimi budur galiba) birazcık yerini hatalara bırakmış.
Bunun dışında;
“Ve zaman ilerledikçe, sessizliğin daha da artarak, beynim ve düşüncelerimin; bir fırtına sonrası, bir denizin, durgun bir hale dönüşmesi gibi bir hale dönüşür sonra...”
Cümlesinde hafiften kulağımı tırmalayan bir problem var gibi. “ve zaman ilerledikçe” ve “sonra” ifadeleri çakışmış gibi. Bence aynı şeyi vurguluyorlar…
Tebrik ederim, güzel bir yazıydı.