- 856 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtarıcı
Sabah saatlerinde dört katlı bir binanın üçüncü katında büyük bir patlama oldu, patlamayla birlikte bina alev aldı.
Sonra diğer binalara sıçradı, itfaiye erlerinin gelmesi üç beş dakika sürmüştü.
Yalnız bu kadar zamanda bile alevler çok çabuk büyümüş, binayı yok etmeye başlamıştı.
Tam o sırada yaşlı bir kadın itfaiye erlerinin bulunduğu yere gelip; pardon oğlum, bir şey söylemek istiyorum. Evde kocam vardı, yaşlıdır kendisi, kalkıp yürüyebilecek durumda değil, bir bakabilir misiniz. İtfaiye erlerinden bir tanesi atıldı hemen, tamam teyzecim ben gidiyorum dedi.
Koca bir duman kütlesinin binayı içine aldığı dumanlara bakarak, ümitsizce bey amca yaşadığını sanmıyorum, ama yinede bakıcam sana, içimden bir his git diyor bana, amca muhakkak orada, ölü veya diri, amacıma ulaşmalıyım.
Yavaşça merdivenleri çıkmaya başladı. Dairelerin kapıları yanmış, kül olmuştu. Simsiyah bir bulut kütlesi vardı her yerde. Ölüm sessizliği bütün bir binayı kaplamıştı.
Üçüncü kata geldi, kapıya şöyle bir baktı, kapı yanmamıştı, peki ama nasıl oluyor da bütün dairelerin kapıları yanmış bu kapı öylece sapasağlam duruyordu. Anlamış değildi. Zile mi basmalıydı. Kırmalımıydı kapıyı, bir an kararsızlık yaşadı, ne düşünüyorum böyle, kızdı kendine. Ne zili içerde kimse yok ki, aman neler söylüyorum ben, yavaşça gerildi, hızla kapıya omzuyla sert bir darbe indirdi. Açılmadı kapı, bir daha gerildi, bir daha vurdu, bu sefer açıldı kapı, o kadar hızlı vurmuştu ki içeri girdiğinde düşüyordu nerdeyse, zor tuttu kendini, bütün odalar yanıyordu, dışarıdan itfaiye erlerinin püskürttüğü su geliyordu, amca amca diye bağırmaya başladı oracıkta, beni duyan var mı, sesimi duyan var mı. Bekledi. Odalara bir göz attı, ama girmek olanaksızdı, büyük odaya baktı, herhalde burası oturma odasıdır diye düşündü, odanın girişine geldiğinde içerden bir ses duydu.
Buyurunuz efendim, hoş geldiniz
İtfaiye eri oracıkta dona kaldı, ses duyduğundan emindi, hayal mi görüyordu ne, ses buyurun demiş, hoş geldiniz demişti, tanrım çıldırmak üzereyim ne olur yardım et bana.
Bakınız efendimiz, insan çaresiz kaldığında ne kadar aciz ve zavallı oluyor, gülünecek duruma düşüyor, tanrım tanrım diyor, o an imkan olsa, secde edip namaz kılacak, bilmese bile namaz kılmayı, o an isteyecektir, istemiş olduğu için yapacaktır, insanoğlu böyledir.
İtfaiye eri kimsiniz siz, ne istiyorsunuz benden dedi. Bunları söylerken sesi boğazında düğümleniyordu sanki, korkmuş, çaresizce etrafına bakıyordu, biraz daha yaklaştı sese doğru, dumanların arasında, gri bir koltuğa oturmuş yaşlı adamı gördü. Yaşlı adam gayet rahat, koltuğun kenarında kitabı, önünde sehpası, kahvesini içiyordu, itfaiye erinin şaşkınlığına içten içe gülüyor, dalga geçiyordu.
-bey amca yanıyoruz
Nasıl nasıl anlamadım, yanıyor muyuz, heh çok komiksin, yanıyoruz evet, farkındayım, baksana alevlere, şu dumanlara bak, nasılda emiyor her şeyi, nasıl da istiyor, bu ateşteki arzuyu, isteği gerçekten çok seviyorum.
-bey amca Allah aşkına kalkın yerinizden, birazdan bu bina yanabilir, kül olabilir, ölebiliriz, ne olur yardım edin bana.
Sana mı yardım edeyim, gerçekten tuhaf bir insansın, yardıma muhtaç olan benim burada, sense bana yardım edin diyorsun, gerçekten yardım etmek istiyorsan kendinden başla ilkönce.
Bey amca burada kişisel durumlarımızı konuşacak ortam yok, her yer yanıyor, görmüyor musunuz.
Evet görüyorum, ama seviyorum da, ben böyleyim, karım gönderdi değil mi seni buraya, heh manyak kadın, her gün ölmemi bekliyor, ölmüyorum ama, ne tuhaf değil mi, doksan yedi yaşındayım, hala zindeyim, hala yürüyorum sokaklarda, hala gözlük takmadan kitap okuyabiliyorum, sen sever misin kitap okumayı, ben çok severim, ama bu konuda yalnızım, kimseyle paylaşamıyorum okuduğum kitapları, bunak karım ben kitabı anlatırken, o bana dizilerden bahsediyor, dizi anlattığımı sanıyor.
Bey amca; yanıyoruz dedim, lütfen kalkın yerinizden ve benimle gelin, neden inanmak istemiyor musunuz.
İnanıyorum her zaman inanıyorum, inandığım için yaşıyorum zaten, ama görüyorum ki sen inanmıyorsun.
Evet efendim inançsız bir insanım ben.
Senin adına üzüldüm, insanlar adına üzüldüm, üzüldüm ya, şimdi senin adına üzülmek bile, nasıl desem bir çeşit haz verdi bana, seviyorum ben insanları, herkes iyi olsun, herkes mutlu olsun, böyle düşünüyorum ya, bende mutlu oluyorum.
Gerçekten ilginç bir hayat felsefeniz var, yada buna felsefe denebilirse, doğrumu yanlış mı ayırt edemiyor insan, ilkönce doğru diyorum söyledikleriniz, ama sonra diyorum ki hayır haklı değil, yanlış düşünüyor diyorum.
Evet bu senin hayata, insanlara olan inançsızlığından kaynaklanıyor.
Bakınız bey amca, son kez söylüyorum, dediklerinizi uygulayacağım, söz veriyorum, lütfen kalkın yerinizden, şöyle gelin.
Söz vermene gerek yok, bu senin hayatında yapman gereken bir şey, yaparsan varsın, ama yok yapmam diyorsan yaşamıyorsun demektir.
Bey amca aşağıdaki sesleri, binalardan çıkan çığlıkları duymuyor musunuz, herkes bağırıyor, karınız gözyaşı döküyor aşağıda, sevdikleriniz hep sizin yaşamanızı istiyor, sizse oturmuş, bana hayattan, inançtan söz ediyorsunuz.
Hiçbir yer yanmıyor aslında, sana öyle geliyor, boşuna üzülüp duruyorsun, git aşağıya söyle karıma, gelmiyorum, biraz daha seyretmek istiyorum alevleri.
Peki bey amca, nasıl isterseniz, gelmeyin, sizi burada bırakmak zorundayım.
İtfaiye erleri aşağıdan su püskürtüp duruyorlardı, sonunda alevler sönmüş, ortalıkta yalnızca gri bir bulut kütlesi kalmıştı.
Yaşlı adam itfaiye erinin arkasından tekrar seslendi; evladım çabuk git, hızlı in merdivenleri, dikkat et kendine, inancını yitirme.
İtfaiye erleri aşağıdan arkadaşlarına bağırıyordu, bir an dumanların arasından çıktı itfaiye eri, çıktığı odaya baktı tekrardan, koltuğun üzerinde kimse yoktu, kitapta yoktu üstelik, koltuk yanmış, kömür gibi olmuştu. Eğer orada bir adam vardıysa çoktan ölmüş olmalı dedi kendi kendine, peki nerde o zaman, nasılda konuşuyordu, ne kadar da kendindeydi. Üstelik hiç bir şeyi de umursadığı yoktu. Hayal mi gördüm yoksa, belki de çıldırmak üzereyim. Hızla merdivenleri indi, arkasına dahi bakmadan üçer üçer indi basamakları, arkadaşlarına baktı, o kadını aradı gözleri, bulamadı, oracıkta yere çömeldi, arkadaşları onu yerden kaldırdı.
Hepside işi bitirmiş olmanın verdiği memnuniyetle, çaylar benden arkadaşlar diye birbirlerine takılıyorlardı. İtfaiye erleri yangının içinden çıkmış arkadaşına bakarak; arkadaş yüzün sapsarı olmuş neyin var, söylesene, içerde hayalet mi gördün yoksa. Yukarı çıktın, ne oldu, kimseler yok muydu içerde.
Bir an daldı, düşündü, hayır zannedersem kimse yoktu.
Zannedersem mi, adamım sen iyi değilsin, bu kadar dalgınlık iyi değildir, gözlerin çıldırmış gibi bakıyor sanki, aynada kendine bir baksan iyi edersin.
Haklısın bakmalıyım, her zaman bakmalıyım.
İtfaiye erleri büyük bir sevinçle merkeze doğru gittiler, büyük bir yangını söndürmüş, insanları yanmaktan, ölmekten kurtarmışlardı, hepside huzurluydu, rahattı. Sürekli gülüyor, şakalaşıyorlardı birbirleriyle, bu işte böyle bitmişti, şimdi oturup dinlenme vakti arkadaşlar, hepinizi seviyorum hepinizi, kurtarıcı, büyük kurtarıcılarsınız siz .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.