YORUMLAR
Biçer-döverler, patoz makineleri çıkmadan, benim köyümde de düven kullanılırdı. Çocukluk işte...Hep heveslendiğim halde, harman zamanlarında bir türlü düvenin üstüne binmek nasip olmadı. Şimdi o eski düvenler, sağda solda çürümeye terkedilmiş ya da turistik tesislerde, geçmişin birer hatırası olarak dimdik ayakta duruyorlar. Harika bir öykü, elinize sağlık.
Yine tarzınızda yazılmış bir öykü olmuş.
Nesir şeklinde yazsanız sanki daha hoş dururdu.
Yine de heyecanla okudum. Bilirim köy yaşantısını .Döveni bilirim, çakmak taşlarını bilirim.
Altında gıcırdayan sapları nasıl ufalayıp gacır gucur kestiğini, sap haline getirdiğini bilirim.
Buğdayın tarladan çıkıp da evlerimize un olarak gelinceye kadar yaptığı uzun yolculuğunu bilirim.
Rençberimin alın terini bilirim.
Şimdi bey olmak da kolay hanım olmak da.
Her işi makinalar yaparsa beylik hanımlık kendiliğinden gelmez mi.
geldi işte.
Döveni yeni nesle ancak resimlerden veya bazı tarihi binaların önünde antika süsler olarak gösterebiliyoruz.
Elinize emeğinize sağlık. Gerçekler dile getirilince her yazılan güzel oluyor.
bu da onlardan biriydi.
Kutlarım.
Saygılarımla.