- 585 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SONRA
Yağmur hafiflemişti ama ince ince yağmasını sürdürüyordu. İlk önce Şehir Tiyatrosu’nun elektrik direklerine asılı afişlerine baktı, sonra saatine, yürüdü. Oyun güzel olabilirdi…
Az ötede parkın içinde bulunan iğde ağacına uzandı gözleri. Dalları gibi meyvesi de yerlerde sürünüyordu iğde ağacının. Gülümsedi. “Önce yaşam sonra ölüm…Ama bu kanun değişmez mi hiç?” Ellerini ceplerine soktu. Adımlarını daha da ağırlaştırdı…Yürüyemedi, durdu asfalt yolun tam ortasında.
Yeşil gözlü, yağız bir delikanlı bir adam hızla ilerlerken ona çarptı. Döndü, hafifçe gülümseyerek özür diledi. Bir şey söyleyemedi, o da yürümeye başladı. Birkaç adım atmamıştı ki, tam o sırada kırmızı bir otomobil hızla hareket ederek çamur sıçrattı etrafa. Kız da nasibini aldı bu çamurdan. Çünkü, montu ve pantolonu çamurlanmıştı.
Neden sonra;
-O kadar dalgın yürüyordunuz ki, neredeyse çiğnenecektiniz!...
Genç kız, yüzüne sıçrayan çamurları cebinden çıkardığı mendiliyle siliyordu;
-Siz olmasaydınız ölecektim, araçların hep Madenci Anıtı tarafından geldiğini sanıyordum.
-Burası Zonguldak, dedi erkek, her iki tarafa da bakmalısınız…
Kız gülümsedi, elindeki mendil çamurlanmıştı, mendili öylece omzunda asılı siyah çantasına koydu, sonra kolunu sıkıca tutan ellerin farkına vardı, baktı;
-Bırakır mısınız kolumu? Artık güvendeyim.
-Afedersiniz şimdi de ben dalmışım.
-Ama beni kurtarmadan önce dalmış olsaydınız!…
Bu kez de adam gülümsedi:
-Zaten tesadüfen iliştiniz gözüme, görmeseydim belki de…
-Belki de ölmüş olacaktım değil mi?
-Evet, belki de…
Gülüştüler… Kız, bir an genç adamın gözlerinin içine baktı. Kaşla göz arası yüzünü süzdü…
-Ölseydim… Ama yaşamı çok seviyorum.Öyle bir yaşamak isteği var ki içimde… -Sahi mi ?
-Siz de böyle düşünmez misiniz?
-Belki de…
-Neden ? Yaşıyorsunuz ya işte!..
-Yaşamıyorum, tesadüfen yaşıyorum işte.
-Beni şaşırtıyorsunuz.
-Siz de meraklısınız…
-Hayatımı kurtaran adamı tanımak isterdim.
-Pekala öyleyse, karşıda İstanbul Pastanesi var, orada oturalım, ister misiniz?
-Memnuniyetle.
Pastaneye girdiler. Genç adam neskafesini yudumlarken düşünüyordu. “Ölümü bir gün daha gecikmişti, bir fark yoktu bugünle yarın arasında…”
Kız;
-Demek intihar edecektiniz, dedi.
-Evet.
-Ben intihardan nefret ederim.
-Evet, biliyorum yaşamı çok seviyorsunuz…
-Herkes sever yaşamı, bak dışarıdaki insanlara…
-Bütün insanlar sever elbette, bir ben bu gerçeği sindiremedim ki…
-Bütün insanların arasında sevdiklerini kaybedenler de var, ama onlar sizin gibi düşünmüyorlar, yaşamaya devam ediyorlar…
-Evet, çok doğru, ben acizin tekiyim. Hakkımda ne düşünürseniz düşünün, nasılsa değişmeyecektir…Ben daha önce ölseydim o da kendisini öldürürdü, bundan eminim…
-Ben emin değilim Fikret bey… Can çok tatlı.
Bir süre sonra pastaneden kalktılar, etraf iyice kararmıştı. Kız, erkeğe ertesi gün buluşmak üzere söz verdi. Kapuz tarafında oturuyorum, bu saatten sonra dolmuş bulmak zor, deyip hızlı adımlarla otobüs durağına doğru ilerledi.
Ertesi gün, İsmet Paşa Anıtı’nın bulunduğu parkta buluştular.
Görüşmeler, randevular, telefonlar…koca bir yıl bu buluşmalarla geçti…
Ve bir gün…
-Sevda
-Buyur canım…
-Bugün ayın kaçı?
-Baksana takvime, bak duvarda asılı…
-Ben de biliyorum…Bugün sana bir şey hatırlatmıyor mu?
-Ha, evet…
-12 Eylül…Sevdiğin kız öldüğü için intihara karar verdiğiniz gün… Sonra?
-Sonra, beni tesadüfen otomobilin çiğnemesinden kurtardığın gün…
-Sonra Sevda?
-Sonra tesadüfen tanışıp, sana aşık olduğum gün…
-Daha sonra sevgilim?
-Sonrası mı kaldı? Benim de senin hayatını kurtardığım ve…
-Ve canım!...
-Sana bir müjdem var!...
Yavaşca erkeğe sokuldu, erkek kadını kolları arasına aldı, burnunu sıktı,saçlarını dağıttı.
Kadın;
- Mutlu musun Fikret, mutlu musun sevgilim? Bir oğlumuz olacak, canım…Adı Yağız olacak…
-Evet, dedi bağırarak, baba olarak erkeklerin en mutlusu ben olacağım…
İbrahim TIĞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.