YALNIZLIĞIN BAŞKENTİ
SESSİZLİĞİN BAŞKENTİ
Dün oradaydım, sessizliğin başkentinde. İnsanlar sus pus olmuştu çok şaşırmıştım. Her gün çarşıda, pazarda, evde, sokakta bas bas bağıranlar bunlar değil miydi sanki? Halla halla ne olmuştu da böyle toptan sus emri verilmişti insanlara?
Hani simsar Zeki’nin; ”(İ)S(t)enboool” diye terminali yakan yıkan cızırtılı sesi? Hani bu cızırtılı sese frekans ayarı yapıp uğultulu bir şekilde hareket eden güruh? Hani;”benim biletimi başkasına satmışsınız.” diye hır gür çıkaran beşer ki hemen beş dakikada şaşar.
Yolculuğa devam dedim başkentin topraktan ve tümsekten yollarında pür dikkat bir halde.
Simsarın ekosunda kalmış meğer kulağım.”İstanbul bir iki, İstanbul bir iki..”diye yankılanıp duruyordu beyimde cızırtılı ve ayarı kaymış bir seda. “Konuşsanıza” diyordum her rast geldiğim isme hitap ederek. “Allah aşkına konuşun, yalvarırım konuşun” diye harap ediyordum kendimi. Nafileydi oysa.
Pazardaki eşhas aklıma geldi:”İlimoooon, patatesss, tometos, isott, lazut” diye bağıran ve müşteri kaçırtan sesler. Burada kimse bağırmıyordu. Burada çıt yoktu. “Taze bunlar, taze” diye çığıranlar yok.
“Affedersiniz bu ilçenin adı; “YOKİSTAN MI?”
Yok be gacı burası; “VARLIKİSTAN(!!)”
Hayır hayır bu ilçenin adı; “HİÇİSTAN.”
“Hindistan’ın kardeşi mi?”
Ne dersin bre! Dalganı mı çakarsın benimle.De git işine, de git işine.Dünyayı yeseniz tümden, sığmaz bir çürük dişine.” Yokluk aleminin ebedi istirahatgahı burası, varlık dünyasından bir poşet çay gibi süzülüp gelen yokluğun demli çayını içen. Hiçliktir; ten, et ve kemik. Elbette surete aldanmayın a dostlar diye fonda insanı korkutan bir gaybi ses duydum. Az kalsın ‘hayatı kaybi’ olacayazdım.
Omuz atan dahi yoktu. Herkes muntazam bir şekilde imar planına uygun bir vaziyette yan yana duruyordu. Herkesin kıblesi birdi.Onca insan yan yana idi, fakat çıt yok.”Olamaz bu” dedim lakin oluyordu hayatta.”Mümkünü yok” dedim ama var imiş. “Bir hile hurda gizlidir.” dedim, aldanmışım. Sessizliğin başkenti olsa olsa burası olur diye düşündüm. Bütün insanlar lal olmuş, sanırsınız ki bir efsanede rol alıp taş kesilmiş. Ah aklımı kaçıracağım.
Hani bu mahallenin okulu yok mu? Cıvıltılı çocukları, oynayan, koşan, düşen, ağlayan çocukları. Onları da göremiyorum sokağında bu mahallenin.Tehcire zorlanmışlar acaba başka bir diyara.Çoluk çocuk toptan bir yolculuğa mı çıkmışlar? Tutup her ismi sarsıyorum betondan omuzlarından. ‘Sen falanca kişi, nedir bu halin?’ diye sarsıyorum. Tık yok. Kolundan çekiyorum bir diğerinin; ‘kardeş hu, baksana.’diyorum ses yok. ‘Bacım bari sen konuş ya!’ hayır o da konuşmuyor. Delleneceğim valla!
‘Dedikodunuzu bile özledim ya sizin.’ İki kadın yan yana onlara hitaben sesleniyorum. ‘Bir kısırınız eksik.’ diye de espri yapıyorum. Gülen yok. ‘Düğün var ablalar, bu akşam hepiniz davetlimsiniz?’ diye çağırıyorum. Hiç kimsenin umurunda değil. Kadınlar ki düğünden geri kalsın, şaşarım valla! Gökyüzünde dahi düğün olsa bir duvar yazısı ağzıyla kadınlar merdiven kurmaya kalkar. Kıyamet mi bu? Kısır var dediğim halde yan yana gelmezler, kahve var, fal var. Bu işte bir iş var a dostlar!
Dün oradaydım, yalnızlığın başkentinde.Yüreğim burkuldu onca ismi görünce. Kimse de çıt yok, kimsede tık yok. Bu hallere düşecek insanlar mıydık diyeceğim geldi, meğer düşermişiz. Hani bayatlamış da olsa esprileriniz, sert de olsa kızmışlığınız, otuz iki diş kahkahanız hani? Tartışmalarınız hani eften püften bir vaziyet için. Kırdığınız kalpleri hayal ettim ufacık, ceviz içi kadar bir hal için. Değer miydi be canlarım? Cevizin kıymeti yok bari bizim olsun nazarınızda öyle değil mi?
Kaç insan darılmıştır kim bilir size? Kendinize yük etmişsinizdir şimdi küstüklerinizi? Kaç kalp sizden taraf mesut değildir, kendinize dert etmişsinizdir şimdi. Değer miydi be! Alt tarafı üç günlük dünya. İnsanlara beş kuruşluk değer bile vermemişsiniz şu beş kuruşluk dünyada. Faturanız ağır şimdi. Vergi indirimi de yok. Ne yapacaksınız, melül melül bakmayın bana. Dosyanız kabarık valla. Hem susma hakkınız kullanıyorsunuz şimdi. Sonsuza değin susun öyleyse.
Birbirini çekiştiren yok bu meskende. Birbirini kötüleyene rastlamadım. Küfür eden onca insan sanırsınız ki kocaman bir buldozer ile dünyanın dışına, uzayın boşluğuna atılmış. Hayret, her gün kulağımızın pasını alan o güzelim, o zarif küfürler kalkmış ortadan. Bu işte bir iş var a canlarım! Biz bu değiliz. Bunlar sakın bir pandomimden kaçan insanlar olmasın. Yok yok siz bizim bildiğimiz tanıdığımız siz değilsiniz. Başka bir hal var bugün sizde.
Hani yaş günleriniz, düğünleriniz hep böyle sessiz mi burada?Ya sünnet olan çocuklarınızın ahhhları da mı yok? Söz, nişan vb. özel günleriniz. Hani göbek atanlarınız, nara atanlarınız, çığlık atanlarınız? Hani sevinçleriniz nerede? Göbeğinizi çatlatıncaya dek attığınız kahkahalar, duyamıyorum. Affedersiniz ama yeryüzünde var mı başka bir mekan sizinki gibi? Futbol takımınızda mı yok? Bir tribün dolusu küfür duyamayacak mıyız sizden? Ah ne büyük bir haksızlık. Araçlarınızı da göremiyorum. İlçenin dışına mı park ettiniz acaba? Dört tahta koldan oluşan araçlarınızı merak etmiyor musunuz artık? Kornasına asılan ve kırmızı ışığı gördü mü kırmızı pelerini görmüş bir boğa gibi saldıran Toros Canavarları nerede? Hızlı yaşa genç öl, yakışıklılarınız nerede ey sakinler!
Bahçeniz gayet geniş ve güzel.
Sahi mahallenizin adını sormayı unuttum canlarım:
“Bir film repliği gibi olsun istedim final:”
Martaval okuyan şahıs :“Mahallenizin adı ne?”
Yeraltından bir ses : “Gültepe Mezarlığı” diye haykırır.
Martaval okuyan şahıs : “Neeeeeeeeeeeeeeeeee!!!!!!!”diye çığırıverir.
Martaval okuyan şahıs : “Ben ölülerle mi konuştum şimdiye değin.”diye
soruverir.
Yer altından bir ses : “Evet bizimle konuştun.”diye duraksamadan
cevaplayıverir.
Martaval okuyan şahıs : “Ama beni nasıl duyuyorsunuz, aklım almıyor.”diye
şaşkınlığını itiraf ediverir.
Yer altından bir ses : “Aklın almayacağı ne var ahmak, sen zaten yaşayan ölüsün. Haaa haaaaaaaaaa….”diye iğrenç ve kulak
zarı patlatacak kadar ekolu sesi ile gülüverir.
Martaval okuyan şahıs :”Yapma be!”der ve korkudan ölüverir.
Oradan naklen, öldüğünün farkında olmadan yazıverir bu yazının üst tarafını.
Alt tarafını da siz anlayıverin bir zahmet.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.