y ü r ü y a k u l u m
Yürümek zor iştir vesselam.
İnsanoğlu kendini en çok bu yönüyle ele verir. Belki de son zamanlarda büyük şirketlerin iş görüşmelerine yürüyüş aşaması eklemesi bundandır.
Bana sorarsanız en iyi bizim İzzet yürür. Umarsız, hayatla dalga geçer gibi atar adımlarını. O ilerledikçe arkasından imrenerek bakanların sayısı çığ gibi büyür.
—Yahu adama bak ne kadar gamsız yürüyor.
—Şöyle yürüyüşüm olsun, uçan kuşa borcum olsun.
—Yürrü koçum ense tıraşını görelim!..
İzzet yürürken şoförlerin çoğu ona bakakaldığından trafik azar. Bu nedenle valilik yasak koymuştur bizim İzzet’in işe gidiş ve dönüş saatlerinde sokağa çıkmasına. Neme lazım İstanbul’un köprü trafiği zaten yeterince kalabalık oluyor.
Vapurlar ve martılar bile selama durur İzzet şöyle salınınca. Bir keresinde kör numarası yapan bir dilencinin yakalanmasına bile vesile olmuştu, arkadaşım bu hüneriyle. O gün bu gün belediye, dilencilerle veya seyyar satıcılarla başa çıkamadığında hep kendisinden yardım istemiştir. İlk “sivil zabıta” kadrosunun açılışının o demlere denk gelmesi de sanırım tesadüf değildir.
Valilikle belediyenin arasındaki anlaşmazlıkların başlangıcı da aynı döneme dayanır. Belediyenin kadrolu bir çalışanının yolların en işlek olduğu saatlerde sokağa çıkamaması, dilenci ve seyyar satıcıların şehri istila etmesi; İzzet’in bu zamanlarda boy göstermesi ise trafiğin içinden çıkılmaz hale gelmesi demek olunca resmî yazışmalar almış başını yürümüştür. Valilik hükümetin doğal bir uzantısı, belediye ise muhalefet partisinden olunca olay meclise kadar taşınmıştır.
Muhalefette olan soğan partisi (sağım sarımsak solum soğan, üzerinize afiyet karıştırıyorum da), sokağa çıkmanın bir insan hakkı olduğunu ve İzzet Salınır’a uygulanan bu yasağın düpedüz imzalamış olduğumuz “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ne aykırı olduğu tezindedir.
Diğer taraf ise (sarımsaklar) demokrasinin, çoğunluğun özgürlüklerinin başladığı yerde bireylerin kısıtlanabileceği bir sistem olduğu, insanların İzzet yüzünden evden erken çıkıp yuvalarına geç dönmelerinin düpedüz haksızlık olduğunu savunmaktadır. İki ucu çoklu değnek anlayacağınız.
Derken bugün itibariyle İzzet belediyedeki işinden sudan bir bahaneyle kovuldu. Güya neymiş efendim belediye çalışanları sabah akşam bu meseleyi konuşmaktan iş yapmıyorlarmış. Muhalefet eski gücünü yitiriyor sanırım.
Neyse ben ülke sorunlarına değil, arkadaşımın mutluluğuna bakarım. Bugün İzzet’le buluşup ona büyük planımı açıklayacağım. İlk size anlatıyorum, sıkı durun! Şehrin dört bir yanında, şöyle merkezî yerlere yakın bürolar tutacağız. Yürüme kursları açacağız. Paraya para demeyeceğiz sonra. Adını bile buldum: “Yürü Ya Kulum Etkileyici Yürüyüş Kursları”. Yırttık bu kez can dostum. Allah bize de “yürü ya kulum” dedi sonunda.
Yürümek zor iştir vesselam.
İSTİSNA (28 Kasım 2007, Atakent)
İstisnalar kaideyi bozar.