- 1076 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
FEDAKAR KEDİM YUMAK
Çocukluğuma dair gözümün önünden gitmeyecek sahnelerden bir tanesiydi ilk beslediğim kedimden ayrılmak.Mütevazi bir mahalle içinde kendi halinde ailelerin gündelik yaşamlarını sürdürdüğü bir müstakil evde hayatıma girmişti ilk kez Yumak simsiyah tüyleri ve minik patileriyle.En güzel yeri siyah tüylerinin içinde hemen göze çarpan yemyeşil gözleriydi anlamlı anlamlı bakan körpecik bedenine inat.
Annesinden her ne kadar ayırmaya kıyamasak da yanımıza sokulup da bacaklarımızın arasında gezinince ne kardeşim ne ben onu almadan gitmek istememiştik eve.Annemin kızgın bakışlarının ise ’NEDEN OLMASIN’ bakışlarına çevrildiği anda kucaklayıp koşa koşa getirivermiştik evimizin küçücük bahçesine..Hummalı bir çalışma başlamıştı yeni kedimize yatacak yer ve süt hazırlamak için. Yumak’sa kendisine gösterilen itibarın keyfini çıkartıyordu sevimli mırıltılarıyla ve şımarık misafir edalarıyla.
Bizim kahkahalarımız ve heyecanımız karışıyordu onun süt içerken çıkardığı ağız şapırtılarına.Midesini tıka basa doldurduğu sütün ağırlığına dayanamayan karnını yere koyup bir o yana bir bu yana yuvarlıyordu renkli minderinin üstünde.Öyle doymuştu ki önüne attığımız ip yumağının ardından değil taklalar atacak,yerinden kalkacak hali bile yoktu.Biz daha isim düşünürken bu kapkara sevimliye YUMAK deyivermişti kardeşim 6 yaşının verdiği hareketlilik ve zeka ile. O gün bugün Yumak aşağı,Yumak yukarı evimizin üçüncü haylazı haline gelivermişti.O da halinden gayet memnun gözüküyor ve sokak kedisi olmaktan çıkıp bir evin ve iki küçük haylazın gözbebeği olmanın her gün tadını çıkarıyordu.
Kim sabah erken kalkarsa daha yüzünü yıkamadan yanında alıyordu soluğu bizden önce davranıp da annemin gözünden kaçıp yattığımız sobalı odaya aleleacele girmezse eğer.
Kar yağıyorsa sobanın dibinde ,güneşli bir hava varsa bahçede ağaçların tepesinde ya da çocukların peşinde vaktini geçiriyor bu arada büyük bir hızla da büyüyordu Yumak.
Her hafta sonu kardeşim ve ben banyo yaptıktan sonra işi şımarıklığa vuruyor banyonun kapısında sırasını bekleyerek annemin titiz gönlünü fethediyordu.
’Ay ben bu kediyi yerim.Şuna bak.Bir de banyo sırası bekliyor’ deyince annem biraz daha yükseltiyordu sesini rica minnet banyo için.Saç kurutma makinasının sesine dayanamasa da sıcak sobanın başında minder üstünde tüylerini yalayarak kurulanmak en büyük keyfiydi biz annemin pazar kurabiyelerinden çizgifilm eşliğinde atıştırırken.
Yıllar geçiyor biz kardeşimle müstakil evimizin küçük bahçesinde birlikte oyun oynayamayacak kadar büyüdüğümüzü hissediyorduk.Yumak da bunu bilmiş olacak artık arada bir evin yolunu unutuyor,ancak çok acıktığında bahçe kapısını bulduruabiliyordu.
Ya da mahalleden bizim kedimiz olduğunu bilen biri tutup da getirene kadar geziyordu mahallenin diğer kedileriyle.
Günler geçtikçe kilo aldığını zannettiğimiz Yumak’ımızı bir öğleden sonrası odunlukta yerde yatarak minik henüz sesi çıkmayan,gözü görmeyen yavrularını şefkatle yalarken bulmuştuk.Büyük bir heyecanla kardeşimi fotbol sahasından çağırmak için koşuyor,bir yandan da şaşkınlığımı gizleyemeyerek bağırıyordum ’ KOŞ! KOŞ! TORUNLARIMIZ OLDU ’diye. Çocuk yüreğimizde biz Yumak’ın ebeveynleriydik ve eğitip hayata hazırlıyorduk ya onu.Hani bir de sahiplenmiştik.Bir anormallik yoktu fikrimizce bir kediye annelik ya da babalık yapmakta.Feryadım komşuların gözünden de kaçmamış olmalı ki artık bizi her gördüklerinde ’SİZİN TORUNLAR NASIL?BÜYÜYORLAR MI?’ diye sormaktan kendilerini alamıyorlardı.Biz kardeşimle o güne kadar onun cinsiyetinden bile habersiz sahiplenivermiştik Yumak’ımızı.
Yıllar geçti üstünden...
Ne kedimiz bizi,ne biz onu bırakmaya niyetli değildik elbet.Ama her 6 ayda dünyaya gelen 6’şar yavru mahallelinin korkulu rüyası haline gelmişti.Yaramaz yavrular insana alışık olunca nerde açık kapı bulsalar giriyorlar,nerde insan görseler sokuluyorlardı yanına.
Annelerini eğitmiştik ama sürekli doğan yavruların hepsine aynı eğitimi vermek artık bizi aşar olmuştu.
Bir akşam üstü babam işten elinde kocaman bir mukavva kutuyla geldi.Taşınmıyorduk.
herhangi bir eşya da almamıştı eve.
boştu kutu.
Hissetmişcesine huysuzlandı Yumak.Yavrularını divan altlarına sakladı o akşam.Bulamadık.
Kardeşimle ben bir yandan ağlıyor,bir yandan yalvarıyorduk babama komşularımızı rahatsız ettiğimizi bile bile...
Evde bir ölüm yası hakim,babannem dahil kimse göz göze gelmemeye çalışıyordu Yumak’la .
Önünüze koyduğumuz çok sevdiği ciğerden bir parça dahi almıyor adeta protesto ediyordu kendisine yapılan haksızlığı.Anlamıştı...
Ayrılık çanları çalıyordu yıllar süren bir sokak kedisi olarak dünyaya gelip bir evin baştacı haline gelen destansı öyküde.
Ve ertesi akşam teslim olmuştu gitmelere.
Hiç saklanmadı.Yavrularını emzirdi.Getirip babamın ayakları dibine bıraktı hepsini tek tek.Gözlerinin içine uzun uzun baktı yemyeşil gözleriyle.’HAYDİ ABBAS.VAKİT TAMAM’ diyordu.’GİDELİM’
Yavruları tek tek yerleştirdik mukavvaya ve altına ilk geldiği gün uzandığı renkli minderi.
KEndisi girmedi kutuya.Başı dik yürüdü arabaya doğru ve bir hamlede oturdu aşina haliyle iki koltuk arasına.
Bir yandan gözyaşalrımızı tutamıyor,bir yandan simsiyah tüylerini okşuyorduk son kez kardeşimle.Soğuk bir Kasım akşamı onu Eskişehir’in eski balık pazarının girişine bıraktık öylece.
Önce ardımızdan gelecek gibi oldu.Arabaya oturacaktı yine eski aşina edasıyla.Dayanamayacaktı ayrılığa.Besbelliydi.
Ve ince,cılız bir ses geldi mukavvadan şefkat dileyen.
Döndü baktı ardı sıra.YAvrularıydı ve ona ihtiyaçları vardı.
Hiçbiri onun kadar şanslı olamayacaktı bir evin üçüncü haylazı olacak kadar.
VAzgeçti bizimle gelmekten.Döndü,
Yürüdü,
Ve gitti yavrularına...
Her seçim bir vazgeçiştir biliyordu.....
kendi rahatından geçmiş,yavruları için yeni bir hayata yol alıyordu.
YORUMLAR
daha öykü girişte sarıp sarmalıyor,sade sıcak bir dil,konuya çok yönlü hakimiyet.
ben yazardan bir cinayet ,bir ölüm, yada okuyucuyu sarsacak bir şok anını okumak isterdim.konuya hakimiyet ve bu güzel resmedişi irdelemek,aynı canlılığı ve heyecanı hissedilecekmi diye.yada hayal gücünün genişliği;
tebrikler
...
Bir yandan gözyaşalrımızı tutamıyor,bir yandan simsiyah tüylerini okşuyorduk son kez kardeşimle.Soğuk bir Kasım akşamı onu Eskişehir’in eski balık pazarının girişine bıraktık öylece.
...
Duyarlı yüreğinize sağlık. Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum efendim. Kaleminiz daim Rabbim yâr ve yardımcınız olsun.