- 1452 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
RÜZGAR ILIK ESERKEN
Proje raporunun son kısmının yazım aşamasındaydık. Üç yıl süren araştırmanın sonuçlarını, iki gurup şefi olarak yavaş ve özenli bir şekilde kağıda döküyorduk. Akşamın ilerleyen saatleriydi, bölümdeki bütün arkadaşlar dışarı çıkmışlardı. Benim odamda Nihan ile çalışıyorduk.
-“ İzin verirsen bir sigara içebilirmiyim abi” dedi Nihan.
- Hayırdır kız, sen sigara içmiyordun.
- Öyle de, son günlerde arada bir içiyorum, şimdi de izin verirsen içmek istiyorum.
- Tabiî ki.
Nihan ile aynı hocanın doktora öğrencileriydik, benzer konuları çalışıyorduk. Dört yıl önce bölümde doktora yapmaya başlayınca tanışmıştık. Son iki yıldır çoğu çalışmayı birlikte yapıyor ve araziye birlikte çıkıyorduk. Hep 35.5 olmakla övünen, iyi yetişmiş, terbiyeli ve akıllı bir araştırıcıydı. İlk günden beri hep “abi” diye seslendi bana. Bu küçücük hitap kelimesini öyle bir telaffuz ediyordu ki, yüreğim ve aklım karışıyordu. Adeta harfler bile bu güzel uyumun bir parçası olmak istercesine mutlulukla dökülüyordu, şirin Karşıyaka güzeli dostumun dudaklarından. Ben bir önceki yıl doktoramı tamamlamıştım, bana en çok yardımcı olanda oydu. Sonuç raporlarını yazdığımız projenin önemli bir kısmı onun doktora teziydi ve yardımcı olma sırası bendeydi. Proje ile birlikte Nihan da doktorasını tamamlayacaktı.
Nihan sigarasını yaktı, derin bir nefes alıp kocaman bir duman üfürdü dışarıya. Sıkıntısı var gibiydi, koltuğa iyice yaslandı, bir kocaman duman daha üfürdü. Yüzü kızardı ve titrek bir sesle;
- “Abi sana bir sırrımı verebilirmiyim?”
- Tabiî ki dostlar ne içindir? Nihan, koltuğu bir sağa bir sola döndürdü, yanakları daha bir al al oldu ve
- Abi, ben bir başkasını seviyorum.
- Ne, ne o kız bu gün beni şaşırtma günün mü? Kızım kıdemli nişanlı olarak sen evlenme arifesindesin?? Diye kelimeler istemsiz bir şekilde dudaklarımdan dökülürken benim de bütün duyularım ani bir şok dalgasına girmişti. Sesim daha titrekti, allak bullak olmuştum. Fakülte de okuduğum süre içerisinde sınırlı ve sonuç getirmeyen arkadaşlıklarım olmuştu. Son sınıfta hocanın “oğlum bak bu şekilde çalışmaya devam edersen seni asistan alacağım” sözüyle başlayan yaşamımın yeni safhasında gözüm bilimden başka hiç birşey görmez olmuştu. Sanki tercihimi hiç evlenmeme üzerine yapmış gibiydim. Soranlara da entel bir hava içerisinde evliliğe karşı olduğumu söylüyordum. Ta ki bu kız gelene kadar. Nihan bizim bölümde doktora yapma hakkını kazanıp, hocanın da kıdemli asistan olarak benim yanıma vermesiyle bu sözde bağnazlığım o dakika bitmişti. Nihan ile günün birçok saatinde birlikte oluyorduk. Ona karşı önlenemez ve sürekli büyüyen bir sevgi seli oluşmuştu içimde. Bu platonik aşkın anaforunda zavallı ben, umutsuz çırpınışlarımı sürdürüyordum. Çünkü daha önce sergilediğim entel duruşum ve gururum her hangi bir açıklama yapmamı engelliyordu. Ne var ki çok sürmemişti kararsız bekleyişim. Nihan bir Cuma günü;
- “Abi titrasyon yapılacak örneklerim var, maalesef yetiştiremedim. Eğer yardım edersen öğleden sonra izin almak istiyorum.” demişti. Bende,
- “Tamam olurda, rahatsız filan değilsin değil mi” diye sormuştum.
- “Hayır, hayır. Erkek arkadaşım askerlik iznine geliyor, bu günde beni ziyaret edecek” dediğinde başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. O yangın içerisinden zorlukla sorabilmiştim.
- Senin erkek arkadaşın mı var?
Şaşırma sırası Nihan’daydı. Ne yani benim erkek arkadaşım olamaz mı gibisinde bir tavır oluşmuştu yüzünde, hiçbir şey söylemedi sadece hayretini gizleyemez biçimde gülümsedi.
-“ Şimdiden sağol abi, hoşcakal” dedi ve benim bu saçma sorumun mantığını anlamak istercesine, dalgın dalgın yürümüş gitmişti.
Yürüdü gitti, bu iki kelimeyi yazmak ne kadar kolaydı. O anı yaşamak ne kadar zordu. Platonik anafordaki çırpınışımda tutunabilecek olarak kabullendiğim tek dal hiç beklemediğim bir anda kırılıvermişti. Çırpınışım bundan böyle daha da umutsuz olacaktı. Ne kötü, o bunların hiç birinden habersiz yürüdü, gitti. Yürüdü gitti, tüm umutlarımı yıkarak, kurguladığım hayallerimi bozarak, çekti gitti. Gitme Nihan diyemedim, bak seni deliler gibi seven, ama bunu bir türlü sana belli edemeyen bir insan var karşında, entel cilalı, modernist tavrımı değiştirdim diyemedim. O yürüdü gitti. Gitme hayallerimin prensesi, gitme geleceğimi ve sevgimi paylaşmayı düşündüğün insan diyemedim. Sana kimsenin veremeyeceği kadar büyük bir sevgi dolu yaşam sözü veriyorum, seni kimsenin sevmediği kadar seviyorum ve seveceğim de diyemedim. Asistanlığa başladığım günden beridir hemen her hafta sonu okula gelir ufak tefek işler yapardım. Hatta mesai psikolojisi olmadığından, hafta sonu çalışmalarından çok keyif alırdım. Hele son zamanlarda Nihan’da hafta sonları bana katılmaya başlamıştı. Artık hafta sonları daha bir hoş ve anlamlı olmaya başlamıştı. Ama Nihan’ın arkadaşı olduğunu öğrendiğim o hafta sonu bekar odamdan dışarı bakmadım bile, uzun süre yataktan çıkmadım. Elimde TV kumandası, programlar arasında anlamsız turlar attım durdum. Habersiz yakalandığım fırtınanın içinde alabora oluyordum şimdi. Bu ne kadar sürecekti bilmiyordum ama çok acı çekeceğim kesindi.
O günden sonra ben tüm sevgilerimi yüreğime gömerek, ona sadece bir iş arkadaşı tavrı sergilemiştim. Nihan’ın bendeki bu tavır değişikliğini fark ettiğini, ancak kibar davranıp bana sormadığını ve kabullendiğini düşünüyorum. Gün güzeli, ılık esen rüzgârım, ruhumda beyaz köpükleriyle çağlayan asi nehirim, tutamadığım pamuksu bulutlarım, kır çiçeğim, ben seni hep sevdim gönlüm güzeli… Nihan o yaz nişanlandı, önümüzdeki yaz evlenmeyi planlıyordu. Umutsuz sevgimin üzerine bir kat daha toprak örtülmüştü. Artık evlenme olayı benim için bütünüyle bitmişti.
Nihan’ın “Abi, ben bir başkasını seviyorum” cümlesinin bende oluşturduğu duygu şokunun birinci nedeni, planlanan ve hazırlanılan evliliğe bir aydan bir süre kalmış olması ve daha önemlisi Nihan’a duyduğum sevgi için bir umut olasılığı doğurmasıydı. Benim için ne güzel bir andı. Bencil ruhumun okşandığı bir andı. Ne güzel çimen yeşili gözlerinde, dolu dizgin koşabilecektim. Siyah saçlarında bahar yeli gibi esebilecektim. Buğday rengi tenindeki kutsal tuzu alabilecektim. Onunda beni sevdiğini bilerek, onu bir ömür sevebilecektim.
- “Ne oldu abi sustun. Sırlarımla seni sıkmadım umarım. Birden düşünceli bir halin oluştu. Neler düşünmektesin abi” diye sordu Nihan. Daldığım düş dünyasından sıyrıldım bir an.
- Şey, ehm, raporun sonuç kısmını düşünüyordum. Son cümlelerimiz etkili olmalı.
- Abi, beni dinlemiyorsun ya da önemsemiyorsun galiba, ben yaşamımla ilgili bir kararımı seninle paylaşıyorum, sen rapordan bahsediyorsun.
Olur mu güzelim, olur mu sevda çiçeğim, hiç olur mu gönlüm güzeli. Seni önemsemezmiyim hiç. Bir cümlen bile beni alabora etmeye yetiyor. Seni dinlemezmiyim hiç. Bak yüreğimin atışını bir dinle, ellerimi tut bak nasıl titriyorlar. Ama bütün bunları sana söylemenin bir yolunu bulabilsem.
- Tamam abi, hadi raporu bitirelim, saat neredeyse gece yarısı oldu, saat onikide Gülşen beni almaya gelecek.
- Şey, yanlış anladın, seni önemsemezmiyim hiç.
- Boş ver abi nerede kalmıştık?
- Peki Nihan, kim bu şanslı insan, yani sesin şu minnacık kalbini çalan. Senin yaşama ait planlarını altüst eden kişi?
- Ya boş ver abi, benimkisi boş bir fantezi beklide, hem şanslı mı, şansız mı tartışılır.
- Hadi söyle Nihan kim bu.
Nihan yanıma geldi elimden tuttu,
- Tahmin et bakalım kim olabilir?
Minicik, yumuşacık elleri sıcacıktı, titriyorlardı.
- Nasıl tahmin edebilirim Nihan, özel yaşamını bilmiyorum ki?
- Yapma abi son bir yıldır özel yaşantımız mı kaldı, sabah akşam seninleyim.
- Peki o zaman bu kişi evli mi, bekâr mı?
- Tabiî ki bekâr abi, sen beni ne sandın.
Tanrım yardım et bana, nasıl bir oyun bu bir türlü çıkamıyorum işin içinden. Bir sobelik zaman kaldı.
- Kenan’mı?
- Kim Kenan, hadi abi.
- Botanikteki, tamam o zaman İlker ?
- Değil!
- Hakan?
- Değil!
- Kemal?
- Değil, değil!!!
- İsmail, Murat, Rüştü?
- Değil, değil, üff! Üfff!
- Tamam buldum.
Tanrım yardım et bana.
- Evet abi?
- Kazım?
- Üff, üff! Değil be abi. Beni hiç tanımamışsın.
O anda okulun önüne park eden bir arabanın sesi duyuldu. Nihan’ın ev arkadaşı Gülşen’di bu, Nihan’ı almaya geldi.
- Peki, şey mi?
- Kim mi?
- Ümit mi?
- Hayır. Bu oyunu bitireyim artık. Küçük bir şaka yaptım abi, dediğin gibi evlenmek üzere olan biriyim. Ben çıkıyorum abi, yarın görüşürüz, Hoşcakal.
Küllenmiş zannettiğim aşkım bir küçük kıvılcımla yeniden tutuşmuştu ama boş bir hayalmiş benimkisi. Ertesi gün bir tahmin daha yapayım mı diye sordum ama Nihan “Abi şaka olduğunu söyledim ya” deyip kesip attı. “Sabah nişanlımla telefon konuştuk, nikâh işlemlerine başvuruyoruz. Bu gün de düğün tarihini kesinleştireceğiz”.
O yaz Nihan evlendi, benim nikâh şahidi olmamı çok istedi ama ben cesaret edemedim. Doktorayı tamamladıktan sonrada İzmir’de bir fakülteye atandı. Bende bir yıl sonra başka üniversiteye geçtim. Nihan ile önceleri haftalık mektuplaştık, sonra mektuplar arası zaman onbeş güne, sonra aya ve daha sonrada özel günlerde gönderilen kartlara dönüştü. Ben daha sık yazışayım istedim ama Nihan tempoyu sürekli düşürüyordu, bende bu tempoya uymak zorundaydı çünkü evli bir kadına o kadar sık yazılamazdı ki. Ama bağlantımız ağır aksakta olsa sürdü. Kongre, sempozyum ya da diğer bilimsel etkinliklerde bir araya gelir olduk.
Yıllar geçti. Kendi çalışma konumla ilgili olarak Eğe Üniversitesi’nce bir Kongre düzenleniyordu. Nihan’ı aradım, bende katılmayı düşünüyorsam o da katılacaktı. Katılmayı düşündüğümü söylediğimde
- “Hem dostluk tazeleriz” dedi.
İzmir eylülde bile çok sıcak. Kongrenin birinci günü akşamı açık havada katılımcılara yönelik kokteyl verildi. Hafif içki ve yiyecekler ağırlıktaydı. Sırada Nihan’ı gördüm. -Yiyeceklerini al bahçeye gel dedi.
- Sana içki alayım mı?
- Lütfen, kaliteli bir şarap varsa bende isterim.
Aynı bölümden birlikte geldiğimiz arkadaşlardan izin alarak bahçeye çıktım, Nihan’ı beklemeye başladım. Az sonra elinde birçok yiyeceklerle geldi. Çimenlerin üzerine oturduk, yiyecekleri hızlı bir şekilde tüketmeye başladık. Gün çok hareketli geçmişti. Yiyecekler ve şarap yorgun bedenlerimize tatlı bir uyuşuklu vermişti, oradan buradan konuşmaya başladık. Önce çocuklarını anlattı, sonra eşini ve akademik yaşamını. Tipik bir aile sohbeti sürüyordu. Yeni araba planları, çocukların okulları, yazlık vb. Nihan bir ara o tanımsız tatlı gülümseyişiyle
- Benim sevgili ağabeyimin gönlünü çelen olmadı mı hala, biz ne zaman yeğen seveceğiz?
- Batı cephesinde yeni bir şey yok Nihan. Kız arkadaşım var ama evlilik için bir adım yok.
- Lale ile mi çıkıyorsun hala?
- Yok, onunla çok oldu yolları ayıralı, son yıllarda Semra ile çıkıyorum.
- Bizim camiadan mı?
- Hayır, arkeolog.
- Peki neden evlenmiyorsun abi, bu gidişle evde kalacaksın. Bak kimse almaz sonra seni. Bu küçük dostunu dinle evlen, evlilikte bir çok keramet var.
- Nihan bu konuda tartışmayı sevmediğimi biliyorsun. Evlenmeyi de hala düşünmüyorum. Hiçbir zamanda evlenmemeyi düşünüyorum.
- Kız arkadaşın olmasa, hakkında şüpheleneceğim, abi ha ha ha!
Ardı ardına gelen şarap kadehleri boşaldıkça sohbetimiz daha da koyulaşıyordu. Her farklı konu sonunda mutlaka konuşma aşka ve evliliğe dayanıyordu. Kokteylin sonuna doğru geliyorduk. Bahçenin ortasında yer alan orkestra çok yavaş şarkılar çalıyordu. Gece, müzik, şarap ve hiç durmadan sorular soran, gülen yaşam dolu Nihan vardı, gece hiç bitmese keşke.
- Peki abi, çok özel bir soru soracağım. Yanıtlamayabilirsin.
- Sor bakalım?
- Biliyorum zaman zaman kız arkadaşların oldu, gerçek aşkı hissettin mi hiç? Birine tutuldun mu yani. Sırılsıklam aşık oldun mu?
- Peki sen oldunmu Nihan?
- Mızıkçılık yapma abi önce ben sordum.
Şarabın kanımdaki oranı, gece ve müzik, ve hala başımı döndüren Nihan… Konuşmalarımı ve duygularımı kontrol edebilmeden hızla uzaklaşıyordum.
- Aşık oldum Nihan, hem de o dediğin gibi, sırılsıklam yani…
- Bingo !!! peki abisi söyle bakalım kim benim ağabeymi böylesine sırılsıklam eden? Şaşırmadım desem yalan olmaz ben ağabeymin gerçek aşkı tatmadığını düşünürdüm hep.
- Tadtım Nihan, gerçekten bende sevdim ama platonik bir aşktı.
- Peki sonra?
- Sonrası yok Nihan ona asla söyleyemedim.
- Nasıl söyleyemezsin abi, kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz. Hem diğer kız arkadaşlarına söylüyorsun da niçin ona söyleyemedin?
- Söyleyemedim Nihan işte nedenini bilmiyorum.
- Kız ümitmi vermedi, cesaret mi vermedi?
- Öyle bir şey. Aramız çok iyiydi ama sanırım dostluk, arkadaşlık, kardeşlik düzeyindeydi. Kutsal bir büyüsü vardı. Onun duygularının düzeyinden asla emin değildim. Aslında beni sevdiğini biliyordum ama düzeyin ve çeşidinin ne olduğunu bilmiyordu. Ben içten yanan bir ağaç gibi seviyordum onu.
- Ne zaman oldu bütün bunlar abi?
- Yılla önce Nihan.
Karşıyaka’nın güzel kızı. Yaşanan yıllar hemen hiç değiştirmemişti onu. Sadece değişen, biraz daha oturan yüz hatları ve tavırlarıydı. Daha sevecen ve hoş görülü olmuştu. Sorgu müfettişi gibi sorduğu sorulardan çoktan bir çıkarsama yapmıştı. Dilimin altındaki baklanın, benim bir zamanlar sırılsıklam aşık olduğum kızın kendisi olduğunu anlamıştı. Cevapların nereye çıkacağını da biliyordu ama bir türlü bu kör bataklıktan çıkamıyordu. Bu kez konuşma sırası bendeydi.
- Evet Nihan, yıllar önce birini çok sevdim. En küçük bir ışık görseydim ona açılıp, kaynayan yüreğimden söz edecektim. Ama olmadı Nihan. O kızı sen çok yakından tanıyorsun Nihan.
- ……
- O kız sendin Nihan.
- …..
- Seni çok sevmiştim Nihan. Birazcık umut ışığı göremedim. Çünkü beni hep ağabey gibi, hep bir dost gibi gördün. Bense seni artan bir aşkla sevdim. Ama duygularına ihanet etmek istemedim
- Abi, ah abi. Ne yazık, ne kadar geç kalınmış bir açıklama. Bende başlarda seni, şimdi de olduğu gibi örnek aldığım bir bilim adamı ve abi olarak sevmiştim. Ama geçen zamanlar benimde duygularımı değiştirdi. Size aşık oldum, sevdim sizi. Sizinde bana ilginizin farkındaydım ama ne yazık ki ben nişanlıydım ve evlenme hazırlıkları yapıyordum. Bu sevgi benim içinde bir kâbus olmuştu ama yinede gücümü yitirmemeye çalışıyordum. Siz ise beni umutsuzca seviyordunuz biliyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Beklemeliyim diye düşündüm. Beni anlayıp, duygularını açıklamanı bekledim.
- Aman tanrım ben… Keşke, bir şekilde söyleseydin.
- Saçmalama abi, bir kız bir erkeğe sevdiğini nasıl söyler ki ben sana hissettirmek için çok uğraştım. Bir düşün. Evlenmek üzere olan bir kız olarak birde sana duygularımı söyleseydim kim bilir ne düşünürdün hakkımda. O nedenle ben de hep senden bekledim. Bir akşam hatırlıyor musun, her şeyi göze alarak sana duygularım konusunda çok yaklaştım. O gün bir dönüm noktası olacaktı, nişanı bile bozmayı düşünmüştüm.
- Proje raporunu yazdığımız akşam mı?
- Evet o akşam. O akşam “birini seviyorum abi” derken seni kast ediyordum. Bunu da birçok şekilde sana gösterdim ama sen bu tabloyu görmüyordun. Raporu düşünüyordu. Gözün beni hiç görmüyordu.
- Hayır Nihan, doğru o gün ben sana açılamadım ama rapor filan değil en az üç aydır sana sırılsıklam tutulmuştum ama sana bunu açıklayamıyordum. O gün bende sona yaklaşmıştım ama senin duygularından bir türlü emin olamamıştım. Korkum vardı, ya sen gerçekten beni ağabey gibi sevi yorduysan. Sana duygularımı söyleyince benimle çalışmaktan vazgeçersen korkusu hep frenledi beni. Çünkü seni seviyordum ve kaybetmek istemiyordum.
- Olur mu abi ne yazık…
- Evet, çok yazık.
- Bu aşamada yapacak bir şey yok artık…
- Olabilir Nihan. Ben hala evlenmedim, sen iste hemen evlenelim. Seni hala çok seviyorum.
- Saçmalama abi. O fırsat çoktan kaçtı. Kaç yıllık evli bir kadınım, iki çocuğum var. Evlilik bazı şeyleri azaltsa bile evliliğimi ve eşimi seviyorum.
Şarap ve müzik ve Nihan kanım kaynatıyor, pembe bulutlar üzerinde geziyordum. Nihan’ın sözcükler dökülen tatlı dudaklarını görüyordum en çok son anlarda, ama ne dediğini duymaz olmuştum. Bir ara ellerini tuttum Nihan’ın küçücük, pamuk gibi elleri benimkilerin aksine buz gibiydi. Kendime doğru çektim. Kısılmış, duygulu birkaç kelime döküldü dudaklarımdan, onun minik dudaklarına eğilirken
- Nihan, canım, sevdiğim.
Bir şırak sesi ardından, yüzümde küçük elin çarpmasıyla oluşan acıyı hissettim. Sonra minicik yumruklar geldi yüzüme gögsüme.
- Kendine gel abi. Sana evliğimi her şeyin üstünde gördüğümü ve bu evliliği sürdürme niyetimi söyledim. Ne cüretle bunu yaparsın. Şimdi defol yanımdan sana karşı duygularımı tamamen kaybetmeyeyim.
- Özür dilerim Nihan, ben şey…
- Tamam abi, iyi geceler ben ayrılıyorum. Yarında lütfen görüşmeyelim. Lütfen bu konuda ısrarcı olmayın, sizi bir abim gibi davranmaya davet ediyorum. Lütfen kendinize yakıştığı gibi davranın.
İzmir eylül ayında gece onbirde serin oluyor mu bilmiyorum ama serin bir rüzgar esiyormuş gibi geldi bana çünkü içimde ürpertiyle dolu bir üşüme hissi oluştu. Hızlı adımlarla kalacağım yere yürüdüm. Şarabın büyülü hissi gitmiş, ayılmıştım…
YORUMLAR
Benim kirik asklarin gazisi arkadasim, yüreginize saglik:-)