- 1041 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hazan Ve Umut
Karanlık bir şehirde eski bir ağacın altında can çekişen umutları ölüyordu kucağında. Menzili yoktu sevdalı gözlerin, bir damla yaş olur akardı mevsimlerin sonbaharı. Saatler hüznü vururken sevdaya hazırlanan bir kadındı hazan.
Zamansız gidişlere ağıtlar yakar, yalnızlığında elleri üşür, ulu orta salar hüzünlerini geceye, efkarlanırdı. Baş belası bir yürek sol yanında, ne yapsa yar olmuyor başkasına güz. Gece düşlerinde bir damla süzülürdü yanağından. Yürek atışları sevinci ıskalarken, tarihlemezdi sızlayan günleri.
Avaz avaz bağırırdı cehennem suskunluğu. Her gece ağlarken kadın aynı evin üzerinde, kanarken yaraları dört duvar yıkılırdı ahından. Dönüm dönüm karıştırırken yılları hep aynı düş gözlerinde. Dertten başka bir şey görmese de inadına kocaman gülücükler bırakıyordu aynalara. Minik mutluluklarıyla hayatı sevmeye koyuluyor, katı bir yürekle bedeli çoktan ödenmiş yıllara dayanıyor kraliçe hazan.
Uyanamadığı uykulara yatmak ister her akşam, hayallerin derinine düşer çıkmak istemez. Anılar gibi bir gece çöker omuzlarına. Mavi dalgalara kavuşur özlemli bedeni, akşam sefalarının hanımeli kokusunda uzanır saçları. Gecenin tülleri alevlenir, düşünen gözleri her bakışta yıldızlara, sevdalanır aşka… Siler yaşlarını ve dayanır vurgun bakışlara. Kaybederken gerçeklerini düşlerin peşinde, ne kadar uzaktır hayat ve ömür geçer gider avuçlarından. Bildiğiniz sonbahar değildir bu hazan, bitmez çilesi bu dünyadan göçmeden… Şarkılarda söylenen yalnızlığa alışır aşka sevdalı kadın.
Saatler hüznü vurdu yine. Yağmur ertesi, karanlık bir güne uyandı gözlerindeki gülümseyişle. Sevme vakti gelmişti saatlerde; geç kalmamalıydı gece saçlı, sonbahar gözlü kadın. Boynuna hüzünle bezenmiş özlemlerini taktı hazırlandı çok sevmeye. Nankör yolculukları bıraktı zamana, alnındaki karayazıyı ve hayata borçlarını sildi bir kalemde. Gecikmişlik sarsa da tomurcuklarını, gülümsedi karanlık bir güne. Derken, güneş doğdu birden bire öptü sevdalı hazanın yanağından, öyle umut doldu ki anlatamam size. Bir başka gülümsüyordu tomurcuklarına artık üşüyen elleriyle.
Savurdu kendini uçurum rüzgarlarına, yalnız harflerdi dokunduğu ama üşümüyordu artık elleri. Güneş öpüyordu dokunmaya kıyamadan, sevdalı kadın her gün batımı gitmek isterdi sevdiğinin ardından, lakin gidemez. Günebakan çiçeği gibi bükerdi boynunu.
Geceler bitmek bilmez işkence olmuştu güneşin özlemiyle. Sabahları ümitle beklerdi. Özledikçe suyla konuşur, yağmurlara sarılırdı sevdalı hazan. Bir yudum bakış değinceye kadar dudaklarına, yanardı suyun karşısında… Damla damla kanar biterdi geceler, kısalan günlerde hasret çarmıha gerilir, her sabah sevgili güneş yanağından öper, sonra bedeninde gezer, ayakuçlarında boynu bükük terk eder hazanın hüznünü. Özlemleri yarına ertelerdi, sevdadan yana susuz kalmış çiçekler. Hiçbir yangı yakmazdı bu kadar sevdalı kadını.
Umut fidanları büyürdü gecelerde boy boy
Sahilde çıplak ayakla gezer kraliçe hazan
Gelecek umuduyla güneşi bekler
İki yağmur damlasıdır düşler
Sevdayı yazar bakışlara
Her günbatımı hüzün değer kirpiklere
Gece haince dokunur tetiğe
Sonsuzluğa kapanır sevdalı kadının gözleri
Üşür umut hazanın hüznünde
Umudun üşüdüğü yerde ölüm vardır.
04/11/2007
Ayşegül TEZCAN