- 1092 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ANNE DOTTOYA DİTTİ
Anne Dottoya Ditti..
Dört buçuk yaşında bir kız çocuğu babasıyla karşılıklı uyudukları küçük oturma odasındaki kanepelerden birinde,yerinden kalkmadan babasına baktı..Sanki güzel yüzü kocaman iki elâ gözden oluşuyor gibiydi.
Baba Cenk otuzlu yaşlarda,esmer ve yakışıklı sayılabilecek bir adamdı,iyi bir işi,hiç de azımsanmayacak bir maaşı vardı.Eşini kaybedeli bir yıl olmuş,küçük kızını ne eşinin,ne de kendi ailesinin yanına verememiş,yeni hayatını tamamen kızına ayarlı düzenlemişti.Kul sıkışmazsa Hızır yetişmez derler ya; doğrudur hakikaten ve bu genç adam kendisine dünyalar iyisi bir de yardımcı bulmuş,işleri yarı yarıya hafifletmişti.
Kadın elli yaşlarında,zamanında çok gün görüp geçirmiş,artık yüksek tansiyon ve şekerle cebelleşen tipik bir ’bakıcı teyeze’ydi.Cenk’lerde yatılı kalıyor,hem yemeklerini yapıp hem de Ceren’e bakıyordu.Gerçi Ceren’e ’bakmak’ pek mümkün değildi; buna Ceren’in kendisine zarar vermesine engel olmaya çalışıp,besliyor demek daha doğru olurdu.Bu çocuğa yetişmenin mümkünü yoktu,evdeki tüm eşyaların üzerinde gezinen,çıkabilse duvarlara tırmanacak kadar hareketli bir çocuktu.
Ceren yatağından çıktığında,beline kadar uzun,kumral kıvır kıvır saçları,minnacık,çok güzel yüzü ve nohut gibi burnu,üzerindeki yazlık,barbi desenli geceliğiyle küçük bir periye benziyordu.Yürürken parmak uçlarına basar,salınırdı; bu yüzden annesi hep ona ’’prenses olunmaz prenses doğulur’’ derdi.Mutfağa gidip bakıcı kadının kendileri için hazırladığı kahvaltı sofrasını bir ev hanımı edasıyla kontrol ettikten sonra uyumakta olan babasına seslendi.
-baba geeeellll..
Bir-iki çağırmadan sonra babası kalkmayınca babasının başına gidip ısrar etmeye başladı.
-hadi babiiişşşş,acıktııımmm.
Cenk gözlerini açmadan,el yordamıyla başında dikilmekte olan kızına sarılıp kokusunu iyice içine çektikten sonra..
-tamam,babiş şimdi kalkıyor..
Dedi ve üzerindeki yorganı atıp zıplayarak yataktan çıktı.Kahvaltısını edip günlük koşuşturmasına başlamak üzere yine kızının kokusuyla evden çıktı.
Cenk,büyük bir aşkla sevdiği eşini kaybettiğinde beş yıllık evliydiler..Kendi kullandığı arabayla kaza yapan eşi –ki yanındaki Ceren’in burnu bile kanamamıştı- başından aldığı kötü bir darbeyle ölmüştü,yirmi beş yaşında güzeller güzeli,akıllı,gelecek vadeden bir banka memuresiydi.Ceren’e hamileyken,bebeklerinin kız olduğunu öğrendiklerinde çok geceler ‘’kızımız olacaktı’’şarkısı eşliğinde danslar edip,romantik anlar yaşamışlardı.Çok mutluydular ve yemyeşil umutları vardı...
Ceren doğduğunda ise o tarifi imkansız hazzı birlikte,en sonuna kadar yaşamışlardı,ta ki o ‘’anlamsız’’kaza olana kadar.Kazadan sonra Cenk’in acı çekmeye pek fırsatı olmamış,bütün sevgisini,acısını,hayatını Ceren’e yığmıştı.Altı ay kadar işe gitmeyip-eş dost doktorlardan aldığı raporlar ve patronun desteğiyle-tamamen kızıyla kalmıştı.
Ceren o ilk günlerin kalabalığından amcası tarafından uzak tutulmuş,meşhur ‘’annen doktora gitti’’yalanıyla avutulmuştu,ama korku dolu bakışlarından,huysuzluğundan,kaprislerinden,içinde bir boşluk ve yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissettiğini hemen anlayabilirdiniz..Her ne kadar ara sıra amcasının paçasını çekiştirip’’anne dottoya ditti’’ dese de bu yalana kendisinin de inanmadığı belliydi.Cenk telaşlı ve kalabalık günlerin ardından kızını alıp eve ilk getirdiğinde Ceren deli gibi bütün odaları koşarak kontrol etmiş ve annesini bulamayınca evin içinde ağlayarak saatlerce dolanmıştı..
-anne dottoya dittiiiii…anne dottoya dittiiii..
Cenk,mutfakta buzdolabının kapağına sesizce yumruklar atarak ağladı,ağladı..Ertesi gün eli şiştiğinde ve buzdolabının eğilen kapağını gördüğünde bastırmak zorunda olduklarının ne denli çok ve ağır olduğunu fark etmişti.Ceren o günden sonra ne ağladı,ne de huysuzluk edip babasının işini zorlaştırdı.Altı ay kadar her an birlikte ve baş başa oldumaları ikini hem birbirine daha çok bağlamış hem de acılarını göğüslemelerini kolaylaştırmıştı.Neredeyse eve bir tek yatmaya geliyorlardı,o park senin bu film benim,anneanne,babaanne,dedeler,teyzeler,amcalar,dayılar...Herkes,herkes onları avutmak için seferber olup,bu çok önemli bir parçaları kopmuş iki insanın kırık hayatlarına alışmalarına yardımcı oldular.Cenk’in işe başlamasına yakın bakıcı kadın bulunduğunda,onlar artık bu ‘’önemli parça’’sız yaşamayı öğrenmişlerdi.Cenk yatak odasında uyuyamasa da,annenin giysilerini sakladıkları dolabı zaman zaman açıp eşinin giysilerini koklayarak-Ceren uyurken-
-anne dottoya dittiiii..anne dottoya dittiiii..
Diye ağlama nöbetleri geçirse de,hayat yaşanacaktı.
Ceren bakıcı kadını hiç yadırgamadı,ona Ceren’in yatağını verdiler çünkü babasıyla ikisi oturma odasındaki kanepelerde uyuyorlardı,Cenk kendisini kızına öyle vermişti ki akşama kadar onu deli gibi özlüyor,her akşam eve koşarak geliyordu.Ceren bıcır bıcır bir dakikada babasına binlerce şey anlatıp,tekrar kendi içine dönüyordu.Televizyonun sesi,kanepenin birinde oturup uyuklayarak örgüsünü ören bakıcı kadın,salonda bilgisayarında çalışan baba,evin içinde koşturan Ceren..
X X X X X X X X X X X X X X X X
Cenk’in işte olduğu bir öğleden sonra; bakıcı kadın oturduğu yerde uyuya kalmış,Ceren’se bebeğiyle koridordaki yolluğun üzerine oturmuş,kendi kendine konuşarak oyun oynuyordu.Gözü ayakkabılığın bir köşesinde epey uzun süre unutulduğu üzerinin tozlanmaya başlamasından belli,bir kibrit kutusuna takıldı ve çocukça bir merakla gidip alarak oynamaya başladı.Önce kibrit çöplerini yolluğun üzerine döküp sıraladı ve sürekli kendi kendine mırıl mırıl o küçük kız çocuğu sesiyle bir şeyler konuşuyordu.Bir süre sonra mutfağa doğru yürürken kibrit çöplerinden birini yakmayı başarmış,eli yanınca da çöpü yere atmıştı,boş kutu hala elindeydi.Allah’tan çöp yere düşünceye kadar sönmüş halıyı tutuşturmamıştı.Eğilip yerden bir kaç çöp daha alarak ocağın yanına geldi ve kısa bir uğraştan sonra bütün ocakların düğmelerini açmayı başardı; bir taraftan da kibriti yakmaya çalışıyordu…
Kibriti yakmayı başardığında ocaklardan epeyce bir gaz sızmış,anında küçük vücudu bir alev topunun içinde mahsur kalmıştı.Elbisesi,o kıvır kıvır saçları..Ceren yanıyordu,çığlığa uyanan kadın yerinden kalkmaya bile kalmadan bir alev topu halinde yanında beliren Ceren’i görünce çılgına döndü.O da çığlıklar atıp,panikle Ceren’i itip kakarak,sağına soluna vurarak söndürmeye çalıştı,kadın çocuğun üzerine bir şeyler atıp söndürmeyi başardığında ise,Ceren kimi yerleri kıp kırmızı,kimi yerleri kömürleşmek üzere garip; morumsu bir renk almış; derisi ve yer yer de etleri lime lime sallanır halde yerde cansız yatıyordu.
X X X X X X X X X X X X X X X X
Cenk; küçük tabutun etrafında toplanan,çok derin üzüldükleri belli perişan haldeki yakınlarının yardımıyla güçlükle ayakta durarak sayıklıyordu..
-Ceren dottoya dittiiiiii..Ceren dottoya dittiiiii…
Seher Duman