- 925 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Şehir Kopyaları
…Yüksel Caddesi,bu gece de her zamanki gibi…
Bugün de tanıdık misafirlerinden başka kimseler yok etrafta:Okulun bahçe duvarını kendilerine mesken tutmuş birkaç okul kıyafetli kalabalık,gitardan çıkan melodilere eşlik etmekte…Bayındır Sokak’ın köşesindeki bankı içki masasına çevirmiş ,önlerine doğradıkları birkaç meyveyle üçüncü sınıf şaraplarını yudumlayan ayyaşlar ve onlara eşlik eden kızlı erkekli üniversite öğrencileri. Geceyle birlikte biten şaraplarını yenilemek için kaldırımdan gelip geçenden para isteyen kızlar..
Sokağı aydınlatan ışık, caddedeki çöp dağından sızan suyu parıldatıyordu.Şehrin olmayan denizine inat ,suyun içindeki yağsa balık gibi kıvrılarak suyu yakamozluyordu.İliklere işleyen sert bir rüzgarda mekana ayak uydurmuş ağaçların dallarında oynaşıyor,dallar da sonbaharın emanetinde duran üç beş yaprak da çıkan müziğe kulak vermiş dans ediyordu.
Genç adam ise az ışıklı kaldırımda yürüyor,bahçe duvarından etrafa yayılan liseli kızların baygın kokularını kuvvetli soluklarla içine çekiyordu.
Yürüdükçe ona yaklaşan bir ses duyuyordu.Kimsesiz geceye misafir gibi akan bu ses ,sanki Yüksel Caddesinin; yalnız, zamana şahitlik eden, mekanın şahitsiz tanığı dilsiz kaldırımlarından, ağaçlarından, binalarından geliyordu.Bu ses aslında kalabalıkların içinde üşüyen caddenin insanlarının sesinden başka bir ses de değildi.Yaşayan yaşamayan herkesin sesiydi bu ses.
- “ Kalabalıkların içinde üşüyorum ne kadar yalnızım!”
Kalabalığa karıştığında genç adam, ses kayboldu.
Sağlı sollu dizilmiş işportacıların tezgahları arasında oyalanarak Karanfil Sokağa yöneldi.Sıhhiye’ye kadar yürümek, eski günlerdeki gibi 214 numaralı Yenimahalle otobüsüne binmek, anılarını yeni baştan tekrar yaşamak istiyordu.Duyduğu ses adamı çağırıyordu sanki…yürüdü ,köprüye yaklaştı.Önünden uzun siyah saçlarının yüzünü gölgelediği genç bir kız sessiz ve düşünceli adımlarla ilerliyordu.Genç adam kıza yaklaşmıştı ki, kız bir anda arkasını döndü:
Hiç beklenmeyen bir tavırla,
-Sizin yolunuz buradan mı geçiyor?diye genç adama seslendi.
Hızla merdivenlerden indiler.Genç adam bu kızla konuşmak,seçemediği yüzünü görmek,cevap vermek istiyordu.Kızın yanına yaklaştı kaçamak gözlerle kıza baktı.
-Siz kimsiniz..?dedi genç kız.
Genç adamın kalbi hızla çarpıyordu,ağzı kurudu,avuçları terledi.Kelimeler ağzından çıkmakta zorlandı.
-Ben Yusuf dedi.
Nerden geldiği meçhul nereye gideceği meçhul bir adam, bir gezgin...ve
-Evet!” Yenimahalle’de oturuyorum,yolum da buradan geçiyor “dedi.
-Niçin beni takip ediyorsunuz?
-Sizi takip etmiyordum.
-Eve gidiyordum.Sesiniz beni çağırdı.Yanınıza geldim.
Genç kız merdivenleri inince caddenin ışıkları yüzüne vurdu.İri parlak kara gözleri,esmer yüzünde yanıyor gibiydi.İnce çizgili.küçük dudakları tatlı bir gülümseyişle açıldı:
-Fransa’dan geldim orada felsefe tahsil ediyordum.Şimdi ise bu şehrin sokaklarında bir başıma dolaşmaktayım; Ve gerçekten çok yalnızım.İçimden söylemiştim“ Kalabalıkların içinde üşüyorum ne kadar yalnızım!”,diye.Sesimin birini çağırabileceğini ise hiç düşünmemiştim.
Genç adam,elini uzattı tokalaştılar.
-Adım Yusuf
-Benim ki de Ruhsar.
-Memnun oldum.
-Ben de Dikmen’de oturuyorum,Dikmen Sokullu’da dedi genç kız, yani benim de yolum buradan geçiyor.Buradan otobüse biniyorum.
-Ne tesadüf dedi genç adam.
-Yıllardır bu şehirde yaşıyorum.Hiç böyle bir tesadüfe rastlamamıştım dedi ve ekledi :
-Benimle yürür müsünüz?
Genç Kız cevap verdi:
-Bu şehre geldiğimden beri,kalabalıkların aydınlattığı bu kaldırımlarda durağa kadar yürüyor, yalnızlığımı paylaşabileceğim biri gelecek diye bekliyordum ve siz içimdeki bu sese cevap verdiniz.
Genç kız genç adamın koluna girdi.
-Bu yolların yabancısı sayılırım ve sizinle yürümek istiyorum.dedi genç kız.
Genç adam genç kızın kulağına eğildi,hafif bir sesle fısıldadı:
-Öyleyse yürüyelim.
Genç Adam,Genç kızın kollarını daha da bir vücuduna yaklaştırdı.Yürümeye başladılar.Vitrinlerin ışıkları kaldırım taşlarına düşüyor,genç kızın saçlarında yıkanarak karanlığa karışıyordu.
-Yusuf,dedi,beni şehrin hatıralarına götür.
-Beraber yürümeye başladılar…
Güven Parka kadar geldiler.Yüzlerine çarpan havada bir su serinliği vardı.Fıskiyenin köpüklerinden havaya karışan sular ,bu serinliği yapıyordu. Uzun iri gövdeli tunçtan heykellerin koruyuculuğunu yaptıkları havuzu güvenle geçtiler ışığın hafiflediği parkın dolambaçlı yollarında yürüdüler ve gözlerden uzak bir banka oturdular.
Bir sonbahar ayıydı hava geceyle birlikte soğumaya başlamıştı etrafta ağaçların sararmaya başlayan yaprakları renkli gölgeler gibi sarkıyordu.Havada gecenin ağarlaşan kokusu vardı.Gökyüzünde bir tane bulut yoktu. yıldızlar ,ay ve gecenin seslerinden başka ses de..
Genç kız:-“ üşüyor musun?”diye ,sordu.
Genç adam-“ hayır “,dedi; fakat üşüdüğü her halinden belliydi.
Genç kız paltosunu çıkardı, genç adama verdi.
Geceyle ve yarınla birlikte devam edecek bir sıcaklığa adım atmışlardı bile…
Nebi Akgüngör
YORUMLAR
Bir sonbahar ayıydı hava geceyle birlikte soğumaya başlamıştı etrafta ağaçların sararmaya başlayan yaprakları renkli gölgeler gibi sarkıyordu.Havada gecenin ağarlaşan kokusu vardı.Gökyüzünde bir tane bulut yoktu. yıldızlar ,ay ve gecenin seslerinden başka ses de..
Genç kız:-“ üşüyor musun?”diye ,sordu.
Genç adam-“ hayır “,dedi; fakat üşüdüğü her halinden belliydi.
Genç kız paltosunu çıkardı, genç adama verdi.
Geceyle ve yarınla birlikte devam edecek bir sıcaklığa adım atmışlardı bile…
yazı çok güzeldi ama sonu çok daha bi güzeldi tebrik ederim saygılar..