SANAL SEVGİ
SANAL TANIŞMA
Bürom da oturmuş yarınki yazılarımı temize çekiyordum ki pür telaş hızla içeriye girdi.Girer girmez ilk sözü
-Nihayet aradığımı buldum,oldu
Koltuklardan birine oturduğun da hala derin,derin soluyordu
-Biliyormusun arkadaşım nihayet ben aradığım aşkı buldum.
-Yapma ya ne zaman,diye sordum şaşkınlıkla.
-Geçen hafta birbirimizi sevdiğimizi anladık,dedi
Gülçin mahalle komşumuzdu.Benden iki yaş kadar küçüktü.Aynı lisede okumuştuk.Onun matematiği benim de edebiyatım iyi olduğu için devamlı bilgi alışverişinde bulunur,birlikte ders çalışırdık.Şakacı şıp sevdi bir kızdı.Lisedeyken aşık olmadığı çocuk kalmamıştı.Bun dan bir ay kadar önce,henüz karşısına sevebileceği bir erkek çıkmadığından,daha aradığı aşkı bulamadığından yakınıyordu.Nası olmuştu da bir ay içinde her şey değişivermiş,masallardaki beyaz atlı prens birden bire karşısına çıkıvermişti.Sonra aşk sokak kitapçılarında,yada sahaflarda satılan suni aşk romanları kadar ucuzlamış mıydı böyle?
-Nerde,nasıl buldun,dedim
-15-20 gün önce internette chat yaparken tanıştım
Yüzüne dik dik baktım
-Ciddi olamassın,dedim
-Şaka eder bir halim mi var canım,dedi.
Öyleya,aşk kitapçılarda alamıyacağımız bir fiyata, sanal alemde bedavaya dağıtılıyordu.Nerede kalmıştı, O sevgilinin Okul dönüşü yolunu beklemeler geçtiği sokaklardan geçmeler,planlanmış tesadüfler, Onula konuşabilmek için günlerce plan yapmalar,sonra yüz yüze gelince kızarıp bozarmalar,şiir okumalar,mektuplaşmalar,kaçamak buluşmalar,uykusuz geceler,sevgiliyle dolu rüyalar...Nerede kalmıştı,Mecnun’u çöle düşüren o kutsi aşk.Öyle bir zamanda yaşıyorduk ki,ne o aşkı,ne o Leyla’yı,ne de Leyla olmaya layık kızları bulmak çok zordu.Leyla çöllerden kaçıp diskoteklere düşerken, Ferhat dağları sanki, o saf,temiz sevgiler sel olup aksın diye delmişti.İnsan yüzünü bile görmediği yan yana gelip konuşmadığı, huyunu dahi bilmediği birine nasıl aşık olabilirdi?Çağ mı değişiyor , yoksa aşklar mı? Anlaşılan o ki aşklar çağa ayak uyduruyordu.Bu nasıl bir teknolojiydi ki, hayatımıza girerken aşklarımızı , sevgilerimizi, saflıklarımızı ve bir çok hasletlerimizi de birlikte alıp götürüyordu.
-Aşık olduğunu nasıl anladın,dedim.
Güldü.
-Ben onu seviyorum, o da beni secdiğini söylüyor, yetmezmi gülüm
-Bilmem, sence yeterli mi ?
-Gülüm daha ne olsun geçen gün çetleşirken evlenelimmi dedi.
-O mu teklif etti evlenmeyi.
-Ohooo dedi,devir değişti gülüm.
-Devirmi değişti insanlarmı birtürlü karar veremiyorum.
-Oğlanı hiç gördünmü.
-Resmini gönderdi gülüm
-Bir de yakışıklı sorma gitsin Artist gibi adam valla....
-Adam hangi şehirde
-Ankara....
İnsan huyunu bilmediği,ruhunu anlayamadığı bir erkekle,sırf yakışıklı olduğu için nasıl evlenebilirdi anlamıyordum.Aşk bu kadar ucuz, bu kadar yüzeysel ve bu kadar yapmacık olmamalıydı.
Konuşmalarını şımarıkça sürdürüyordu arkadaşım.
-Geçen gün evlilik işlemlerini yürütmek için 100 YTL istedi.
-Peki sen ne yaptın gönderdin mi yoksa istediği parayı.
-Ayıpsın be gülüm sende amma geri kafalısın kızlar evleneceği erkeğe parasını
yollamazmı?Söylediği hesaba hemen yatırdım.
Gülümsedim.İnsan nasıl bu kadar saf olabilirdi anlamıyorum.Hiç tanımadığın,bilmediğin, yüz yüze görüşmediğin bir erkeğe şıp diye 100 lira nasıl verilirdi.
O pişkin, pişkin konuşmasını sürdürüyordu.
-Artık bana o süslü aşk mektuplarında yazarsın değil mi gülüm , ne de olsa edebiyatçısın.
-Gülçin saçmalama git Allah aşkına
-Niye kızıyorsun anlamadım Ne var bunda?
Kızarak baktım yüzüne.
-Sahiden hiç bir şey yok mu sence?
Saf saf baktı.Ben devam ettim
-Bu aşk sözcüklerinin sana ait olmadığı, bir gün iş ciddiye biner de evlenirseniz anlaşılmayacakmı?Hayırlı bir başlangıca,daha ilkten yalanla başlanır mı?Yalanın üzerine mutlu bir yuva nasıl inşa edersin?
-Ama gül o zaman beni beğenmezse diye itiraz edecek oldu.
-Bırak seni olduğun gibi tanısın.Hem 100 lira para almış senden,beğenmeyecek hali kalmamış ki.
-Haaaa doru be gül.Ben onu hiç düşünmemiştim
-Hem sen bir Ankaraya git ,adamı gör ,verdiğin 100 lira ne alemde hiç merak etmiyormusun?
Birden ciddileşti,kızardı ne diyeceğini şaşırdı
-Bak gülçin sen bu işi biraz düşün.adamın adresini biliyormusun?
-Çalıştığı yeri biliyorum,muhasebe şirketinde çalışıyormuş .Öyle demişti
-İyi ya işte! Git Ankara’ya adamı gör,konuş, ailesini tanı ondan sonra karar ver.Belki senden önce de konuştuğu,sevdiği birileri vardır.Keşke 100 lirayı göndermede acele etmeseydin.
Kaşlarını çattı. Yüzündeki yapay gülüşten hiç eser kalmamıştı.
-Olur mu gülüm, dedi.
-Ben ille de bir şey vardır demiyorum.Hiç olmazsa arkadaşlarını tanımış olursun.Bana kalırsa çocukla konuşmadan önce işyerinden de bir sor soruştur, ondan sonra ailesi ile tanış.
Kafası iyice karışmıştı.Olur anlamında başını salladı.
-Tamam dedi, gideceğim Ama sırf senin gönlün olsun diye ha!...Yoksa ben adamdan eminim.
Günlerdir Gülçini görememiştim,haber de alamıyordum merak ediyordum arkadaşımı.Bir gün karşı caddede gördüm.Dalgın,dalgın yürüyordu.Koşup yanına gittim.Omzuna dokundum.Beni görünce gülümsedi.Yüz hatlarına sinen gerginlik gülüşünede yansımıştı.
-Ankara’daki aşkın ne oldu, dedim.
-İsteksizce cevap verdi.
-Canım utancımdan yanına gelemedim.Öyle bi adam yok ki piyasada. Bunlar bir çeteymiş dedi ve:
-Kusura bakma bir yere yetişmem lazım diyerek yanımdan kaçar gibi uzaklaştı.
YORUMLAR
Nerede kalmıştı, O sevgilinin Okul dönüşü yolunu beklemeler geçtiği sokaklardan geçmeler,planlanmış tesadüfler, Onula konuşabilmek için günlerce plan yapmalar,sonra yüz yüze gelince kızarıp bozarmalar,şiir okumalar,mektuplaşmalar,kaçamak buluşmalar,uykusuz geceler,sevgiliyle dolu rüyalar...Nerede kalmıştı,Mecnun''u çöle düşüren o kutsi aşk.Öyle bir zamanda yaşıyorduk ki,ne o aşkı,ne o Leyla''yı,ne de Leyla olmaya layık kızları bulmak çok zordu.Leyla çöllerden kaçıp diskoteklere düşerken, Ferhat dağları sanki, o saf,temiz sevgiler sel olup aksın diye delmişti.İnsan yüzünü bile görmediği yan yana gelip konuşmadığı, huyunu dahi bilmediği birine nasıl aşık olabilirdi?Çağ mı değişiyor , yoksa aşklar mı? Anlaşılan o ki aşklar çağa ayak uyduruyordu.Bu nasıl bir teknolojiydi ki, hayatımıza girerken aşklarımızı , sevgilerimizi, saflıklarımızı ve bir çok hasletlerimizi de birlikte alıp götürüyordu.
Kaleminize yüreğinize sağlık saygıdeğer şair-yazar arkadaşım, bu konuda güzel bir öykü yazılması gerekiyordu bu boşluğu doldurmuşsunuz.
Birazcık içimi açmama izin verirseniz,Diyanet işleri başkanlığımız bu tür hadiselerin haram olduğunu bildirmektedir.Çünkü alaniyet şartı yok.Psikoloklarda bu tür şahhısların hastalıklı kişiliğe sahip olduğunu (Prof.Atalay Yörükoğlu)söylüyorlar.Hukuk ise yuva kursalar bile her yıl Asliye Hukuk Mahkemelerinde bunların boşanmak için soluk aldığını ifade ediyorlar.(Mahkeme zabıtları)
Kısaca buyurdugunuz gibi denge giderse felaket ve kefazelik bunalım gelir.
Selam,saygı ve nice güzel yazılara temennimle..
Güzel bir öykü olmuş. Ne yazık ki; bu kadarla kalmıyor bu sohbet çılgınlığının neticeleri. Bu yüzden yuvalar yıkılıyor. Aile kudsiyeti kökünden sarsılıyor. Karısı bir ayrı alemde kocası başka bir alemde. Çocuklarsa bambaşka alemlerde garip ve acaip aileler türedi bu şekilde. Hak hukuk temelinden bozuldu zaten.
Yaz yaz bitmez. Ya çekilen ızdıraplar, verilen emekler ve boşa geçen zamanlar...
Yüreğini kutlarım canım benim. Sevgilerimle...