- 907 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GURBETE GÜLEN HİKAYE - 4 -
-Topraktan hoşlanmıyorum be İrfan.Hani ,veresiye çalışmak
gibi bir şey senin anlayacağın.Bende arazi çok,ama bir yıl
boyu çalış çalış...Elinde on para kalmaz sonunda.Eskiler
söyler her zaman.Yamalı bohçaya alışmaya görsün insan
bir kere.Kendi işini gözü görmez olur.Ben işte o eskilerin
söylediği serserilerden biriyim."Asıma" derler hep. Aslında
ne ağalığı be .Aç karnımızı zor doyuruyoruz diye kızmam
gerekirken hoşuma da gider hani.Yani bir ağa olmak sevdası
vardır bende eskiden beri.Öyle olduğu halde kendi işimde
çalışamıyorum bir türlü.Tembellik desen değil.Benim kadar
kimse çalışmaz,hem de benim yaptığım ağır işi yapamaz şu
köyde.Görüyorsun her gün taş ocağından çıkmıyorum.Yaz
günü olsa eve bile gitmeyeceğim ama durulmuyor ki mübarek
yerde.Bak sen sırtına tüfeği almış geziyorsun bu soğukta.Bu
sana zevk veriyor olmalı.Öyle olmasa sıcacık odadan dışarı
çıkmazsın.Ben de bu taş sökmekten aldığım zevki hiç bir
şeyden alamıyorum.Aziz ile anlaşma yaptık.Yüzaltmış metre-
küp taş sökersem ona dokuzyüz lirasını alacağım.Biliyorum
sen de herkes gibi yevmiyemin kaça geleceğini soracaksın.O-
nu düşünmem ben.Üç ayda söksem ben bu taşı,üçyüz liraya
gelir aylığım. Oysa bana ayda bin lira verecek kişiler çok.Ne
dersen de işte.Bu yüzden çocuklar kızıyorlar bana haklı ola-
rak.İllede İstanbul’a yanlarına gitmemi istiyorlar.
-Hangisi?
-Sefer...İbram o kızı kaçırdığından beri sokulmuyor bize.
-Neden ?
-Bilmiyorum.Herhalde hoşlanmadığı bir şey olmuştur.Bili-
yorsun bir evde iki gelini geçindirmek kolay şey değil.Sefer
anasını da götürdü İstanbul’a.Ondan sonra ne oldu bilmiyo-
rum.İbram yanlarından ayrılıp başka bir ev tutmuş.Şu taşları
söktüğümde ben de ver elini İstanbul...
-Ne iş yapacaksın be orda Asım abi?
-Aziz bulacak bana bir iş.Söz verdi.
-Hava çok soğudu. Gitmiyormusun daha köye?
-Gerçekten bu gün hava çok soğuk.Hadi gidelim be ..
.....................
Yağmur hafiften çiseliyordu.Kahvehanenin pencerelerinden
dışarı bakanlarda bir kaynaşma olurken eski bir kamyon acı
frenle zor durdu .
-Len Kocaman!Senin bacanak İstanbul’a gidiyormuş duydu-
ğumuza göre.
-Görmüyormusun adam pılıyı pırtıyı toplamış gidiyor.
-Asıma taş söker orda da be.Yolunu bulur o..
-Hah ha ha ha ..
Kamyonun üstüne çekilen brandanın altından başını çıkardı
Asım.Yaşlı anasıyla küçük oğlu Ali’yi de şoförün yanına oturt-
muştu.Asım’ın bacanağı Kocaman bağırdı pencereyi açıp:
-Len bacanak.Gel buraya bir çay içelim de öyle gidersin.
-Sagol bacanak.Şöyle gitmeden bir daha göreyim istedim seni.
Onun için durduk.Hadi hoşçakalın.
-Hadi güle güle bacanak.Yolun açık olsun.
Yağmur hızı daha da artırmıştı.Asım başını son kez branda-
nın altından çıkardı.Son bir defa daha baktı köyüne mendil
sallayarak.Kamyon son virajı da geçerek kayboldu gözden.Kah-
vehanedeki o neşeli gülüşlerin yerini derin bir sezsizlik sardı.
-Vay anasını be!Bunun sonu nereye varacak böyle...Bir bir ço-
ğalalım derken beş on azalıyor koca köy,dedi Kocaman.
..................
-İrfan,dedi Ali.Bir Osmaneli-Mekece-Pendik yapalım.Havalar
iyi nasıl olsa.Halil’de gelir .Mustafa dünden razı.
-Halil nerde Ali?
-İstanbul’a gitmişti.Bu sabah çıktı geldi.
-İş bulamamış mı?
-İş çok ama cahil çocuk.Net bin liradan aşağı çalışmazmış.
Nerde öyle bolluk...
-Sen neden gitmedin?İş bulmuştun galiba?
-İş bulmuştum ama ev bulamadım.
.....
Halil askerliğini yaptıktan sonra İstanbul’da uzun süre
iş aramış ve bir umut diyerek askerlik öncesi çalıştığı
ilaç fabrikasına gitmişti.Oraya giremeyince bütün umut-
larını yitirmiş bir şekilde köyün yolunu tutmuştu.
-Ali ,dedi İrfan.Bütün umudu eskiden çalıştığı o fab-
rikadaydı.Askerlik bitince girecekti oradaki işine.Söz
vermişlerdi askere giderken.Dönüş ona çok koymuş
olmalı.Hadi eskiden askerliğimizi yapmadığımızdan
almıyorlardı işe.Ya şimdi...İş yok şimdi de..Petrol bunalı-
mı var,hammadde bulamıyoruz,satışlar kesat...Zart zurt...
En iyisi köyde maden ocaklarında çalışmak.Otuzbeş
lira net para veriyorlar günde.Tabii bizde sekiz kişi dört
kamyon mal söküyoruz .On ton sarıyor kamyonlar.Altı-
şaryüz lira verip gidiyorlar.Patronun cebine ikibindörtyüz
lira para girerken günde adam azımsayıp bizim sigorta
primlerini yatırmaz bir de.Ama ne yaparsın.Başka iş yok.
Şikayet etsen işsiz kalırsın.Mecburen idare edeceğiz böyle
bir süre.Bak bizim Halil de geliyor.Hoş geldin Halil.Ne ha-
ber İstanbul’dan?
-İyilik güzellik .Asıma gidince İstanbul tutuşmuş.
-Onlarda mı kaldın?
-İki akşam onlarda kaldım.Ama gel bir de bana sor.Öldüm
utancımdan.Köprü altı tam bize göre be arkadaş.Gidip bi-
rine yıkılmak iş değil.
-Halil,dedi İrfan.Gel sen de vazgeç şu Almanya sevdasın-
dan. Ne yapacaksın elin yaban memleketinde...Ne dilini bi-
liriz ne de dinini.
-Ben kafaya koydum bir kere arkadaş.
-Sen bu kafayla gidersen daha çok beklersin adam olacam
diye. Gel iş bulma kurumuna yazılalım.İş çıkınca da ver e-
lini İstanbul...
-Eski serseriliklere benden paso arkadaş.Hadi eyvallah.
-Dur len Halil nereye!
-Yatmaya gidiyorum.Geç oldu.Yarın sabah erkenden ma-
den ocağına gidiyoruz.Sen de gel istersen.
-Ali ,dedi İrfan.Yatmaz namussuzum.Ben malımı bilirim.
..............
Asım bu koca kentte işsiz dolaşmanın verdiği burukluk ile
mutlu değildi.Çocuklarından çay kahve parası harçlık iste-
mek arına gidiyordu.Aslında Sefer iyi para alıyor olmalıydı.
Ama çocukların babasından para istemesinden daha zordu
babanın çocuklarından harçlık istemesi.Akşam yemeğinde:
-Oğlum Sefer.Sen kaç para kazanıyorsun ayda?
-Boş ver be baba.
-Oğlum.Bu dümen nasıl dönüyor?
-Sen adam değilmisin,diye bağırdı karısı Zülfiye.Git bir iş
bul kendine .Çalış aylak aylak gezeceğine.
-İş bulabilsem çalışmazmıyım,dedi Asım.
-O zaman çek git köyüne taş ocağına .Seni orası paklar anca.
Asım karısının bu sözlerine çok içerlemişti.Ama doğruydu
söyledikleri.Karısı evlere temizliğe gidiyor,evde kaldığı za-
manlarda dantel filan örüyordu.Ya kendisi..Hiç bir işe yaramı-
yordu.Karar verdi köyüne dönmeye.Eve geç geldi sokaklarda
dolaşmaktan.Karısı yatmıştı.Yanına sokuldu.Uyandırmak iste-
memişti önce.Sonra yemekteki tartışmaları geldi aklına.Gönlü-
nü almak istedi.Yanağından öptü usulca.
-Rahat bırak beni ,dedi karısı.Yorgunum.
-Ne yorgunluğu?Köyde benimle kazma kürek çalışırdın akşama
kadar.Gene de yorgunluk bilmezdin.
-O zaman başka.
-Demek yorgunsun şimdi.Sana yarın köyüme döneceğimi söylesem,
bir daha da buralara ayak basmayacağımı söylesem...
-Asım...Dönelim köyümüze .Buralar bize göre değil.Evine temizlik
için gittiğin insanlar bile başka şeyler bekliyorlar gibi geliyor bana
Oysa ne ümitlerimiz vardı buraya gelmeden önce.Bıktım.Temizlik
yaptığım evin hanımlarının gözleri bir bende bir de kocalarında.
Bunaldım.Gel geri dönelim köyümüze.
-Çocuklar ne olacak ?
-Onlar alışırlar bu çarkın içinde dönmeye.
..............
Ertesi sabah erkenden kalktı Asım.Traş oldu.Giyindi.Kahvaltı
sırasında Sefer’e:
-Oğlum Sefer..Biz karar verdik ananla köye dönüyoruz.Tabii
Ali’de geliyor bizimle.
-Baba sizi kovan mı var sabah sabah?
-Öyle karar verdik oğlum dün akşam ananla.Burası bize göre
değil.Siz gençsiniz.Siz alışıyorsunuz.Ama biz alışamadık..
-Ne diyeyim be baba.Sen bilirsin.
.............
Gecenin karanlığına dalıverdi anadolu ekspresi.Asım
Pendik İstasyonunun soluk ışıkları altına dizilen insan-
lara baktı.Koridor yolcularına el sallamaktaydı herkes.
El sallayan insanlar soluk yüzlüydüler.Ama başları dim-
dikti.Oysa koridordakilerin içleri biraz buruktu.
Yazan:Osman Eker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.