- 1798 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kara ELMas (öykü)
Köyün en güzel kızıydı, incecik beli, gözleri yeşilimsi, sacları beline doğru akardı...
Gençlerin gönlündeki tek kız oydu, Annesi iki yaşındayken mantar zehirlemesinden ölmüştü,onu ihtiyar dudu ebesi nice zorluklarla büyütmüştü.Şimdi serpilmiş gözü kara, mert mi mert bir kız olmuştu...
...
Dağlar ondan sorulurdu, ayvazın çıkamadığı tepelere o çıkardı. keçilerini otlatmak için Asar dağının yamaçları onunla güzelleşirdi.. Artık zamanı gelmişti yurt, yuva olmalıydı. Sumak kızın adı konmalı idi...Yıllar önce İstanbul gitmiş köyün mürekkep yüzü görmüş yağız delikanlısı Ali izine gelmişti, büyük adam olmuştu.Bir derginin yazı işleri müdürüydü, köylüler sumak kıza yakıştırmışlardı, hemen bir nişan kondu,gelecek güz düğün yapılacaktı. sumak kızın gözleri pırıl pırıldı, aliyi sevmişti,yakışıklı oğlandı.,yer yurt görmüştü.
Şimdiden hazırlık yapmalıydı.. Ali onu büyük şehre götürecekti. köydeki kızlar kıskanıyordu onu. Tabi ki büyük adamın hanımı olacaktı...
....
Artık harman kalktı, üzümler havuzlara dolduruluyor... şıralar pekmez oluyordu. sumak kız pekmez köpükleriyle ara sıra fala bakıyordu..ama içinde bir korku vardı,yaşlı ebesi yalnız kalacaktı,özleyecekti köyünü,mutlu olmanın, Alisine kavuşmanın burukluğu tenini sarıyordu
o, Alisinden gelen mektupları tek tek okuyup pardının arasına saklıyordu mutluydu ...
Mektuplardaki bazı kısımları anlayamıyordu ali değişik şeylerden bahsediyordu,İnternet den, denizden,yanında bir iki duple rakıdan bahsediyordu, bilmediği için önemsemiyordu..
...
Cuma günü karşıdaki dağın zirvesinden güneş göz kırpıyordu,acı haber köyün üzerinde dolaşıp duruyordu.. dudu ebe ölmüştü. sumak kızın kolları kanatları kırılmıştı,çok sevdiği ebesini kaybetmişti.yapayalnız kalmıştı,.yakında alisi gelecekti,
Bir ay sonra güz, son yapraklarını dökmüştü. Toros lar ağır, ağır rengini değiştiriyordu..
artık köylüler kış hazırlığı yapıyordu..dağlardan sumaklar toplanmış pelitler kırılmış
köy kışı bekliyordu
..
bir hafta sonra düğün vardı köylüler sumak kızın ihtiyaçlarını imece usulü almışlardı allı şallı bir düğün olacaktı ali bekleniyordu alinin ailesi tüm hazırlıkları yapmış ağdalarda soğan aşı,dibeklerde buğday kırılmıştı düğün aşı olacaktı..
..
bir gün sonra alinin geldiğini sumak kız öğrendi,koşarak alisine kavuşmak üzere alinin yanına gitti..
güneşli bir gündü,; Ali tahta balkonda oturuyordu. Köyü gözlerinin ucuyla süzüyordu. annesiyle bir şeyler konuşuyordu araya girmemek için uzak durdu ali bağırıyordu “köy danasından şehir gelini” olurmu.
..
sumak kızın vücudundan bir ter boşandı, ayakları tahta merdivenlere değmeden indi yıkılmıştı..
gök suya son defa baktı, sis yoktu, ağlasa da gök su götürecekti göz yaşlarını, yapayalnız, kendini teselli etti.zaten kader hiç gülmemişti...artık yapması gereken işler vardı. ağılına gitti, keçileri ona üzgün bir şekilde baktılar. hala kafasında “köy danası olur mu şehre gelini” olur mu...gök suyla birlikte ağladı....
..
.....akşam yağan yağmur ağaçları ıslatmıştı. sabahın ilk ışıklar ağaçları kurutmaya başladı bir bahar günüydü artık mantarlar kumsal ve küflü topraklarda çıkmaya başlaşmıştı köylüler çoğunluğu mantar toplamaya çıkmıştı....
...
sumak kız keçilerini tek, tek baktı evi yüksek bir tepedeydi hayat,ına çıktı..şöyle içini çekerek derinden ormanın güney yamaçlarına doğru gözüyle süzdü ormandan buharlar yükseliyordu, yaşadığınlar sırasıyla
gözünün önünden geçti.. yalnızlığın verdiği burukluk içini kor gibi yakıyordu,artık o mantar toplamaya gitmiyordu aliden gelen mektupları hepsini ocağa atmıştı,o defteri silmesi gerektiğini biliyordu..
...
2 yıl sonra
bir yaz günü Akdeniz den gelen sıcak hava yakıyordu ortalığı orman çıtır çıtırdı. keklikler köyün yukarılarında sesleri geliyordu ormanda cırcır böceklerinin sesleri kendince bir koro oluşturuyordu...rüzgarın verdiği uğultu ayrı bir güzellik di...
..
köyün yeni yapılan okulu bu yıl öğretime açılacaktı muhtarlık seçimini ali efe kazanmıştı. köyün ileri gelenlerindendi ali efe iyi bir insandı acın halini bilir dertlerini dinlerdi.köydeki sorunları çözmeye uğraşacaktı
kendince satılmayacaktı köyü orman alanı olmaktan kurtaracaktı. köyün çevresi de yeni maden ocakları açılıyordu
madenleri yabancılar işletiyordu..köyün altı kazıldıkça yüzeydeki sular
tabana çekiliyordu.caminin altındaki tarihi çeşmenin de suyu azalmıştı
artık köyün yukarı yüzdeki küçük bahçeler yeşil değildi. köylülerin çoğunluğu kömür ocaklarına çalışmaya gidiyordu... köyde ayrı bir hayat başlamıştı
artık ceplere para bulaşmıştı bakkal tütün getirmiyordu filtreli sigaralar
değişik içecekler, getiriyordu. gençler bira içmeye alışmıştı. yeni acılan kahve ok ey oynanıyordu. İlk televizyon köye girmişti ağızları acık dört gözle seyrediyorlardı...ihtiyarlar gözlerinin altında bayan sanatçıları
tövbe, tövbe diyerek kendilerince ahkam kesiyorlardı..
.
sumak kız erkenden kalktı ezan okunuyordu namazını kıldı duasını etti Allah dan her şeyin hayırlısını diledi..
gün ağarmıştı köyüm otobüsünden birisi inmişti yılar önce köyden göcen teyzesiydi büyük bir sevinçle e niş aşağı koşarak teyzesini karşıladı.teyzesinin elindekileri aldı sanki gülleri acımıştı inşallah hayırdır diye içinden geçirdi.çünkü teyzesi uzun yılardır gelmemişti ama ana yarısıydı..onun içindir ki annesinin verdiği özlemle doyasıya sarıldı.göz ibiklerinde ılık bir yaş döküldü uzun, uzun dertleştiler..
aradan iki gün geçti sumak kız keçilerine baktı sütlerini sağdı teyzesi de ona yardım etti.karınca kaderince olanlardan bir sofra hazırladılar teyzesi bir ara kızım senin bu halin ne olacak dedi sumak kız acı,acı baktı ne var halimde dedi seni götürmeye geldim sen burada yapayalnız bir kız çocuğu bu kovuk da olmaz dedi...
..
artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini oda biliyordu teyzesi haklıydı
ama yinede kararı başkasına danışmalıydı muhtar aliye vardılar o da münasip gördü önce keçilerini baktı ağlamaklı bir sesle onlardan ayrılmak çok zor olacaktı onları muhtar aliye satıvermesini söyledi ve satıldı köydeki herkesle helalaştı artık yeni bir hayata yabancı olduğu bir yere gidecekti, Allah, büyüktü....
.
sonbahar gelmişti artık ağaçlar yeşilini soyunmuştu. orman pürlerini yenilemiş kozalaklarını dökmüştü.
.
köyün burnundan makurus araba burnunu göstermişti artık uğurlamaların arkasından köyden ayrıldı bir saatlik yolculuktan sonra Ermenek e ulaştılar
birkaç giyim eşyası aldılar Ermenek güzel bir yerdi sokakları gök sudan getirilen taşlar döşenmişti sumak kız gözleri doluk, doluk oldu sanki o taşları yüreğine basmıştı.Göksu ağlıyordu
..
otobüs perona yanaştı ön sıralardaki yerlerine oturdular teyzesi yorgundu hemen kestirmeye başladı..
..
ikindin üzeriydi Konya nın koskocaman dümdüz ovası görülmüştü mavinin Çumrada inecek var mı demesiyle irkildi teyzesine haber etti.ve indiler
ali onları bekliyordu murat marka arabanın bagajına eşyaları attılar
..
koca demir kapılı bir evin önünde durdu araba eniştesi hafif bir gülümsemeyle hoş geldin yavrum dedi.sumak kız eniştesinin elini öptü
sağ ol enişte dedi
..
artık yeni bir hayat başlamıştı ilk bahar gelmişti tarlalar yeşeriyordu
sumak kızda elinden geldiğince çalışmaya gidiyordu teyze siğilin bir sürü tarlaları vardı domates pancar ekmişlerdi...
günlerden pazardı evde büyük bir hazırlık vardı tatlılar börekler yapılmıştı bir gün önce yarım adam boyu yufka açmışlardı
.
ikindin üzeriydi zil çalmıştı beklenen misafir kapıdan görüldü
genç yakışıklı kibar bir delikanlı gelmişti..
gelen teyzesinin yıllar önce İstanbul’a evlatlık verdikleri
aliydi bir kaç kere duymuştu..
büyük bir özlemle Ayşe teyzesi aliye sarıldı göz yaşları durmak bilmiyor
enişte de oğluna kavuşmanın sevincindeydi..
.
akşam yemeğini sumak kız hazırladı sofrayı kurdu ali baş köşeye oturdu
söze başladı
baba dedi benim anlayamadığım bir konu var yedi çocuğu büyüttünüz beni neden evlatlık verdiniz diye sordu, Yakup enişte duraksadı gülümseyerek haklısın oğlum dedi o zaman onu gerektiriyordu fakirdik acabana sen kurtulur musun diye verdik..ama acın yıllarca içimizden çıkmadı annen durmadan ağladı seni verdiğimiz aile kaybolmuştu..onun için haklısın
dedi..
..
işler yoğundu her gün erken saatlerde kalkıyorlardı motorlar çalışıyor römork lar takılıyor fideler seradan,tarlaya kaldırılıyordu sumak kız büyük bir istekle fidanları tek, tek toprağa dikiyordu büyükte zevk alıyordu
günler gelip geçiyordu alide bu işe alışmıştı oda motorları çalıştırıyor
zevkle yapıyordu..
..
ali sumak kıza çok ilgi duyuyordu sumak kızı sevmişti ama bir türlü anlatamamıştı kime anlatacaktı,sumak kızın gözleri aliyi yakmıştı
onu cok dürüst mert görüyordu..sumak kızında içinde bir şeyler kıpır kpır
ediyordu ama asla münasip görmüyordu ali onun gözünde İstanbuldan gelen ikinci aliydi,yüreğini dinlemek istemiyordu ali mühendisti onun asla ayarı olamazdı
sabahın erken saatinde kalkmışlardı kahvaltının ardından ali motoru çalıştırdı sumak kızla domatesleri ihracatçıya getireceklerdi ali aklına koymuştu sumak kıza tarlada sevdiğini söyleyecekti nihayetinde tarlaya vardılar sumak kız kasaları römorktan indiriyordu ali yanına yanaştı kasaları sumak kızdan alıyordu ali arada yutkunuyor bir şeyler söylemek istiyordu hava serindi ama ali kan ter içindeydi nasıl anlatırdı en iyisi kuşluk yemeğini beklemeliydi..sofrayı kurdular birkaç domates dilimlediler
ali birden üzgün utangaç bir tavırla söze başladı bak sumak biliyor musun
sumak kız boynunu eğdi hayır ali dedi sen okulda okumuş kültürlü iyi bir insansın ben seninle evlenemem teyzem beni sana münasip görmez bunu bir daha duymak istemiyorum. Ali söze başladı beni seviyor musun dedi evet ben seni çok seviyorum ama bir abi olarak kardeş olarak bunu böyle bil
ali yıkılmıştı o kadar başarılıydı ama aldığı cevap onu sarsmıştı
kaybetmek niyetinde değildi..
..
ali günlerdir üzgündü babası ve annesi fark etmişlerdi oğlanlarının niye bu kadar üzüldüğünü sumak kıza sormak istiyorlardı ama sumak kızdan sır çıkmıyordu
.
Ayşe teyze o gün her kez den önce kalktı alinin odasına girdi alinin başına oturdu ali uyuyordu uyandı annesine hayırlı sabahlar oğlum üzgünsün bir derdin mi var diye sordu alide annesine açıldı annesi uzunca dinledi
söze başladı bak oğlum sumak kız senin kardeşin onun için böyle düşünme
ben siz küçükken teyzen ölmüştü..
sumak kızı emzirdim....ali hiç konuşmadı gözlerinden sicim gibi damlacıklar dökülüyordu annesi teselli ediyordu ona okulda okumuş kızlar bulacaktı,ama bir kere yıkılmıştı..
artık sonbahar gelmişti tarladan son ürünler kaldırıldı ali için hiçbir şeyin anlamı yoktu. İstanbul’a dönmesi gerekiyordu, onu orda bekleyen bir ailesi vardı. kararını verdi ertesi gün eşyalarını topladı kimseye haber etmeden gitmek istiyordu..babasının yanına vardı elini öptü annesine sarıldı hakkınızı helal edin dedi benim gitmem gerekiyor
ne kadar yalvardıysalar da boşunaydı ali kararı kesindi
..
sumak kıza son defa baktı sevgili bacım hakkını helal et hazırladığın ekmeği yedim belki bir daha görüşemeyiz hoşça kal. sumak kız gözlerindeki yaşları gizleyerek. Sadece anlamlı bir kafa salladı...
ali gitmişti.içindeki duyguları silip atamıyordu ama kaderdi diye kendini teselli etti..
..
sumak kız köyünü özlemişti, bura artık sıkıyordu onu sanki boğuluyordu
hiç görmediği annesini özlüyordu ama elden bir şey gelmiyordu..
küçük bir not defteri aldı her kez uyuduktan sonra yatağının başında bir şeyler karalıyordu kırılan kalbi onu her gün yeniden kırıyordu lalemi eline alıyor bir şeyler yazmalıydı..evde bulunan birkaç kitap vardı ilahi kitaplarıydı bunları okudu kendiside küçükte olsa bir şiir yazdı annesine yazmış dı..
...
ben istemez miydim anne
saclarımı çam sakızıyla yıkasaydın
meşe külüyle elbiselerimi yıkasaydın
burnuma tütseydin..
anne
..
beni sevmeden gitmek
beni dizlerine yatırıp dövseydin anne
gitmeseydin anne
anne
..
beni yalnız bıraktın
kutların yem bulamadığı bir yerde
çırpındıkça çırpınıyorum anne
ne olursun rüyama gel
anne
..
teyzesi sumak kızı erkenden uyandırdı kızım akşam misafirimiz var hazırlanalım dedi..gün boyunca ev temizlediler burma tatlı hazırladılar
akşam üzeri misafirler geldi Ayşe teyze sumak kızı mutfağa çağırdı kızım bunlar sana dünür geldi ne diyorsun sumak kız boynunu eğdi siz bilirsiniz dedi artık yuvadan uçma zamanı gelmişti enişte iki de bir ölmeden bu kızın Mürvet ini görmek istiyorum diyordu sumak kızda bu evden gitmek istiyordu
ev yurt çocuk çoluk sahibi olmak onunda hakkıydı
..
Ayşe teyze kahveleri hazırlamasını söyledi sumak kız misafirlerin elini teker, teker öptü temiz insanlara benziyorlardı. ama fakirdiler önemli değildi o çok çilelere alışmıştı yeter ki mutlu olabilsin Allah n emriyle istediler..enişte hayırlıysa olur dedi düşünelim dedi oğlunuzu görelim kızımızda görsün bir birlerini görsünler iş Allah olur dediler..
aradan bir hafta sonra yine geldiler yeni damat adayı en güzel elbiselerini giymiş yakışıklı, kısa boylu, güler yüzlü bir insandı. sumak kız beğenmişti
oğlanda sumak kızı sevmişti..
artık ağız tadı yendi adet olsun diye birer yüzük takıldı oğlan evi fakir insanlardı fazla bir şey istenmedi daha doğrusu sumak kız istemedi
küçükte olsa bir düğün yapıldı oğlanın ismi Nihat’tı, ağır başlıydı sumak kıza kendini sevdirmişti aslen onlarda Ermenekliydi
sumak kızın köyünün yakınından bir köydendi hemşehriydiler kaynananın ismi atiye idi sumak kız onu sevmişti küçücük gözleri gülümseyen bakışları yalın çıplak Torosların insanıydı. Kayın peder iri bir adam ağır sakin güven veren bir tipti..aile icara tarla tutuyor bir şeyler ekiyorlardı
..
kaynanası çok iyi bir insandı hiç kızı yoktu sumak kızı çok sevmişti öz kızı gibi bağrına basıyordu sumak kızda saygıda kusur etmiyordu..
evin küçük oğlu Ayhan biraz uçar akıllı sevecendi şakaları hiç bitmezdi her gün aşık olur sumak kıza yani yengesine anlatırdı ve oda ona nasihatler verirdi
..
bir yıl geçti sonbahar ürünler alındı ofis paraları dağıttı koca ova rengi solmuş yeşil kaybolmuş yapraklar son ayrılık şarkısını söylüyordu
..
ikindin üzeri Nihat geldi evde kimse yoktu sumak kızı çağırdı bak sumak dedi bizin artık bu evden ayrılma zamanımız geldi zaten ev dar babam ğile yük olmak istemiyorum.. babamla bu gün konuştuk bana oğlum kendi hayatınızı çizin bir elde siz olun beni mutlu kılarsınız demişti....sumak kız derin bir oh çekti yalınız başımıza ne yaparız Nihat ona bakarak bak dedi babam bir milyar lira verdi bu para bize ilk bahara kadar yeter ilk baharda ikimizde çalışmaya çıkarız....
..
küçük bir ev buldular evlerini ayırdılar çok Mutluydular Nihat arada kahveye oturmaya gidiyor, zamanın çok bölümünü sumak kızla konuşmakla geçiriyordu. sumak kız çok mutluydu, bir de bebek olursa diye düşünüyordu.
..
ilk bahar gelmişti ortalık büyük bir hareket vardı altın bilezikli kadınlar tarlalarda sıra sıraydı sumak kızda onlarla yöme ye gidiyordu Nihat ta bir ağaya mevsimlik işçi durmuştu eski günleri hatırlamak istemiyordu çok mutluydu Nihat onun gözünde güven kazanmıştı Nihat’ı çok seviyordu kaybetmekten çok korkuyordu geç geldiği günler kapının önünden hiç ayrılmıyordu
..
mayısın sonlarıydı köyden haber gelmişti muhtar ali misafir gelecekti beklenen misafir geldi ali amca ufak tefek hediyeler getirmişti biraz bulgur pekmez ceviz bunları görünce sumak kızın burnunda köyüm özlemi tütmüştü..
...
muhtar ali iki gün kaldı yarın gidecekti oda bir şeyler kattı fasulye
saca gibi akşam Nihat muhtar aliyle konuşmaya daldı muhtar ali köyün altına devlet ocağı açılmıştı oraya işçi alınıyormuş sigortalıymış on beş yılda emekli oluyormuş sumak kız hem çayları veriyor bir yandan kulak misafiri oluyordu Nihat’tın orda çalışmak aklına yatmıştı..
..
sabah muhtar ali ayrıldı sumak kıza Nihat’a iyi bakmasını söyledi sumak kız köylülerin hepsine selam gönderdi..
..
artık mevsimler gelip geçiyordu Nihat bir şeyler düşünüyordu sumak kız
dada bir değişiklikler oluyordu sağlık ocağına gitmişti bebesi vardı
Nihat a müjdeledi Nihat karısını alnından öptü, çok sevindi baba oluyordu
bir gün sonra kaynana, kayınpeder sevinçle eve geldiler, çok mutlu olmuşlardı ailede bayram havası vardı...
..
Nihat günlerdir düşünceliydi Ermemeğe gitmek kömür ocaklarında çalışmak istiyordu hiç olmazsa sigortaları olacaktı sumak kıza bu konuyu birkaç kere açmak istemiş ama olmamıştı..en sonun da bak canım karıcığım Ermenek’e gitmek istiyorum orda ocaklarda çalışmak için mi diye sordu Nihat evet dedi iyi düşündün mü..sumak kız kocasının gözlerinin içine baktı Nihat karalıydı..
sumak kızında aklına yatmıştı köyde birkaç parça arazisi vardı toprağı onu çekiyordu oraya
..
ama ailede bir konuşulması gerekiyordu kayın pedere en azından fikri alınacaktı nihayetinde anlatıldı adam yıkılır gibi oldu oğlundan kızı gibi sevdiği gelininden uzak kalmak pek kabul edilir değildi ama kararı Nihat ta bıraktı...sizin hayatınız dedi..
Günlerden Salı idi eşyalar toplanmış küçük bir kamyonette yüklendi artık yeniden memlekete dönüyordu hem de dallı budaklı sumak kız için belki de böyle hayırlıydı tanıdıklarla helallaşıldı eller öpüldü ayrılığın verdiği hüzün gözyaşına dönüştü, kamyonet gitmişti, ufak tefek birikimleriyle bir murat marka araba almışlardı. Konya nın düz ovası geride kalmıştı sumak kız son defa karamandan geriye baktı gözlerinden sadece iki damla yaş döküldü..kaderciydi, hayırlısıydı iyi bir eşi gelecek bir bebeği vardı belki de mutlu olmasının verdiği sevinçle geri dönüyorlardı
Mut a az kalmıştı zart aval geçidinde indiler ufak tefek karınlarını doyurdular Nihat bir tebessümle karısına ne kadar güzel bir yer değil mi dedi oda kafasıyla onayladı..
Artık ormanlar başlamıştı cam ağaçlarının kokusu iliklerine işliyordu cır, cır böcekleri durmadan kendilerince müziklerini çalıyordu
İkindin üzeri Ermenek gözükmüştü Göksu göveriyordu, gezende barajı bir gelin gibi torosların arasında süzülüyordu...
..
nallıca dan aşağı indiler her yer yeşillik nar ağaçları yolun kenarını örmüştü biraz ilerde pelit ceviz ağaçları onlara hoş geldiniz diyordu
nallıca suyu delicene köpüklü akıyordu. tahta köprüden geçtiler bir pınarda durdular, ellerini yüzlerini buz gibi suyla yıkadılar pet şişelere
su doldurdular.
..
cennet köyü tüm güzellikleriyle geçtiler tarihi asar dağı onları bekler gibiydi sumak kız güney yamaçların çok keçi gütmüştü, her taşın bir hatırası vardı onda..
..
artık yer bağ köyüne gelmişlerdi muhtar alinin eski evine eşyalar indirilmiş ve döşenmiş nede olsa köye yeni enişte geliyordu.
Akşamın ilk ışıklarıyla tahta merdivenlerden çıktılar köylüler onlara tüm misafir perverligini gösterdiler nihai durumdan memnundu sumak kız onlara övünerek Çumra’yı anlatıyordu erkekler Nihat hoş geldin enişte diyorlardı Nihat ta elinden geldiğince hürmet gösterdi...
..
.
sabahın ilk ışıklarında kalktılar kısa bir zamanda uykularını almışlardı
sumak kız eşine köyü gezdirecekti kuşluğa doğru köyün yukarı yüzünü ve darın boğaz denilen yerlere götürdü Nihat’tın çok hoşuna gitmişti birde ev yaparlarsa samanlık seyran olacaktı
..
Cuma namazını kıldılar muhtar ali artık ocaklardan işi ayarlamıştı ilk defa Nihat ı ocağa köpürecekti Nihat’tı Cuma sonrası jipe bindirdi maden ocağı köyden iki kilometre uzaktaydı
Nihayetinde ocağa vardılar çok insan çalışıyordu madende şef karşıladı birer cay iştiler enişte Nihat’tı oradakilerle tanıştı üç gün sonra işbaşı yapacaktı
..
artık sumak kız ve Nihat için yeni bir hayat başlamıştı sumak kızın günü azalmıştı hastaneye yatırılması gerekiyordu Nihat işe gelip gidiyordu mutluluk gözlerinden akıyordu ama nihat maden işini sevmemişti kurur meselesi yaptığı için ses çıkarmıyordu
..
sumak kız hastaneye yatırılmıştı zaman geliyordu Nihat hastanenin koridorunda sinarasını yakıp arkasından söndürüyordu beklenen haberi hemşire hanım getirdi muştuluk istiyordu cebinde çıkardığı bir milyonu uzattı ama hemşire hanım almadı teşekkür etti
..
nur topu gibi bir oglu olmuştu hemen ismini ali efendi ezan okuyarak koydular artık birde yakutları vardı dört gün sonra hastaneden sumak kızı yakutla birlikte Nihat çıkardı..aile üç kişi olmuştu sumak kız keşke annem olsaydı diye düşünmüştü arkasından babasını hiç görmemişti o askerde şehit olmuştu içinden ah onlarda görseydi sumak kızın mutluluğunu diye geçirdi
güzleye vardılar köylüler kimisi un çorbası getirdi kimisi tarhana nazar boncuğu,da yer buldu kendine
..
2 yıl sonra ikinci çocukları oldu onun is minide zümrüt koydular artık küçükte olsa birde ev yapmışlardı evleri köyün aşağı yüzünde gök suyu tam görüyor karşıda nadire dağının beyazlığı ayrı bir güzellik veriyordu..
..
evlerinde çok mutluydular bir gün acı haber geldi Çumra’daki teyzesi eniştesi trafik kazasında kaybetmişlerdi sumak kız çok üzüldü ama dünya ölümlüydü.Çumra ya gidip toprağa verdiler..
..
Nihat köyün en sevilen sayılan insanıydı her kez ona saygı duyar oda kimseyi incitmezdi köyün en sevilen ailesi olmuşlardı Nihat madende rütbesi artmış şef olmuştu aylıgı iyiydi bir şeyler ona liseyi okumasının çok faydası olmuştu iş arkadaşları onu çok seviyorlardı oda herk eze yardımcı oluyordu
...
artık sumak kız üçüncü bebeğe hamileydi bayram geliyordu Ermen eke gidip bir şeyler almaları gerekiyordu Nihat’la Cuma gün gittiler şeker kolonya zümrüt ve yakuta giyecek aldılar.
.
Arafa günü Nihat akşam vardiya sine gitti sabah gelecekti sumak kızda evde temizlik yapıyordu içinde bir sıkıntı vardı üç gün önce Nihat tın rüyası onu esir almıştı rüyasında nadire dağı yıkılıyordu bir anlam vermiyordu sabah olmuştu Nihat gelmesi gerekirdi bir haber yoktu öbür arkadaşları da gelmemişti içine bir acı çöktü ama kendisini teselli ediyordu servis aracı bozulmuştur diye
...
kuşluk vaktiydi gökyüzü bulanık, karşı dağlarda siyahımsı bulutlar köyün üzerine geliyordu güneş bu gün hiç açmamıştı..
.
burundan bir jandarma arabası gözüktü sumak kızın ciğerleri yanıyordu
Allah hım hayırlısı diyerek köyün ortasındaki çeşmeye vardı jandarma arabası
muhtarın evinin önündeydi..
..
köy bir anda yıkılıyordu her yerden ağıt sesleri geliyordu ocakta gür izi patlaması olmuştu on işçi ocakta kalmıştı bunların içinde Nihat ta vardı ortalık yanıyordu köylüler akın, akın ocağa gidiyordu sumak kız çocuklarını yanına alarak oda gitti, o bir çok açıyı yenmesini bilmişti kendini hala kurtarılır diye teselli ediyordu. Ama yüreği yangın yerine dönmüştü gözlerinden sicim gibi dökülüyordu kurtarma ekipleri gelmişti herkese
bir şey yok diye ocağın yanına yaklaştırmıyorlardı..
.
akşam üzerine kadar ocağın yanında bekledi jandarmalar teselli ediyordu
bayram köyde ağıt olmuştu dört gün sonra yanmış cesetler ocaktan çıkarıldı
sumak kız artık iki çocuğuyla birde gelecek olan bebeğiyle acılar içinde kıvrandı, yine kaderdi muhtar ali ve hanımı teselli etmeye çalışıyordu..
..
günler geçti içindeki acı nadire dağı olmuştu. göz yaşı Göksu nehriydi, artık çocuklarının hatırına kendisini toparlaması gerekiyordu...
kaderdi
inanmalıydı..
..
tuttuğu günlüğe şunu yazdı
..
Nihat’tım sen ölmedin
beni öldürüp de gitseydin
o kara maden
karalar giydirdi bana
zümrüt yakut elmas
seninle yaşayacağız
sen ölmedin Nihat’tım..............10,02,04.....kadir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.