- 851 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İnanmıştım
Sabah saatleri. Evden işime doğru gidiyordum.
Yağmur yağıyordu. Annem; şemsiyeni al oğlum, ıslanırsın demesine rağmen, ben şemsiyemi almamış, yağan yağmura aldırmamıştım.
Anneler hep haklıdır, hep doğru söylerler.
Tam caddeye çıkıyordum ki, bir adam, hey koşun yakalayın şu taksiyi, adama vurup kaçtı.
Caddenin tam kenarında genç bir adam yerde kıvranıyordu, son nefesini veriyordu belkide.
Derhal yerde yatan adamın olduğu yere gittim. Bütün insanlar adamın etrafında bir çember oluşturmuştu. Kimisi ben bunu tanıyorum; bu berber hasan diyordu, bazı kadınlarda vah vah, çokta gençmiş, nasıl insanlık bu diye söylenip duruyordu.
Adamın üzerine doğru eğildim, nefes alıyordu, ama çok acı çektiği belliydi, yüzündeki bütün çizgiler belirmiş, kaşları çatılmıştı.
Yoldan geçen arabaları durdurmak istedim, hiç kimse durmadı, arabaların önüne atladım, bir kaç tanesi durduysada, hayır hocam olmaz, işime gidiyorum, geç kalırım deyip son gazla devam ediyordu yoluna.
Bir tanesi ambulansa telefon açtı. Adresi söyledi, bekleyin dedi, birazdan ambulans burada olur, ne var ne yok o zaman anlarız, şimdi biz ne yapsak boş, belki yanlış birşey yapıp bir tarafını kırabilir, hasara yol açabiliriz. Lakin ben yerimde duramıyordum, ne yapmalıydım, bişeyler yapmalı, bu insanı kurtarmalıydım.
Tekrar adamın üzerine eğilip baktım, nefes alışları rahattı. Yalnız bir tarafının kırılmış olabileceğini hiç düşünmedim, ellerini karnında birleştirmiş, öylece duruyordu yerde. İçimden bir his bu adamın pek fazla bişeyi olmasa gerek dedim. Hislere göre davranmak, hareket etmek yanlış bir şey tabiki, heleki böyle bir anda, ölümle yüz yüze gelmiş bir insanın karşısında hislerin yeri olamaz. Çok çabuk ayağa kalkıp bana yardım edin dedim, yavaş bir şekilde adamı kaldırıp taksiye koyucaz dedim. Herkes bu kararın doğru olabileceğini düşünmüş gibi, bir tanesi yoldan geçen bir taksiyi durdurdu hemen, adamın koltuk altına girip yavaş bir şekilde kaldırdık ayağa, ben hep yüzüne bakıyorum, çektiği acının ne derece olduğunu anlamaya çalışıyordum. Hemen taksiye koyduk adamı, yanında başka bir adam, yüzüme bakıp; sen kal usta burada, merak etme, hasan benim Arkadaşım tanıyorum kendisini, bişey olmaz, dayanıklıdır kendisi dedi ve basıp gittiler. Bende kağıthane’de herkese soruyorum o günden beri, berber hasan kim, berber hasanın dükkanı nerde, onu nerde bulabilirim. Birgün bir akşam vakti, evime doğru gidiyordum. Bir berber dükkanı gözüme çarptı tesadüfen, baktım Hasan Berber yazıyordu camlarında. Evet dedim, işte burası, içeri baktım. İçerde bir kaç müşteri vardı. Hasan bir koltuğa oturmuş, gazetesini okuyordu. Kafasında bir tane saç kalmamıştı. Acaba kazadan dolayımı diye düşündüm, sonra saçmadır dedim kendi kendime, çünkü kazanın olduğu gün, saçları uzundu, omuzlarına düşüyordu nerdeyse. Ama yaşıyor olmasına o kadar sevinmiştim ki, kendimi çok mutlu hissettim o anda, ambulansı beklesek, belki yarım saat, belki bir saat kıvranacaktı. Tabi yaptığımız yanlış bir hareket, kırık çıkık olduğunu bilmeden adamı kaldırıp taksiye koymuş, hastaneye götürmüştük. Ama bunun pişmanlığını hiç düşünmedim, yaşıyordu ve yaşayacak olduğuna inanmıştım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.