BORDO BERELİLER
BORDO BERELİLER
(Aşağıda anlatılanlar benim hayal ürünümdür. Bir hikayeden oluşmaktadır.)
Kupkuru ayaz, dağın eteklerini içten içe kabartıyordu. İç titretici bu soğukta dağa çıkmış, üzerlerinde sadece atletleri bulunan 5 asker sığınacak yer arıyordu. Küçük bir mağaranın ağzına doğru ilerlediler. Baş taraftaki kişiye komutanım diye sesleniyorlardı. Adı Ali idi ve mağaranın çarpık taşlarına geldiğinde arkasındaki birliğe seslendi;
- “ 3 Gün barınacağımız yer burası. Allah yardımcımız olsun. Hepimize kuvvet versin. “ dedi.
Üstlerindeki atletlere aldırmaksızın soğuğa karşı koyuyorlardı. Aralarında susayan arkadaşları vardı. Etrafına 4 arkadaşını aldı, bir çember halinde kendi eksenini saracak şekilde oturmalarını sağladı. Bir süre sadece mağaranın derinden gelen sesi ile rüzgârın melodisini dinlediler. Yılanların küçük kayaların arasından çıkmalarını izlemeye daldılar. Ali çemberin içinden kalkarak konuşmaya başladı;
- “ Aramızda susayanlar olacaktır 3 gün zarfında. Bazı teknikleri burada sizlere öğreteceğim. Herkes botlarının bağcıklarının bir tanesini çözsün. Ve ağzını alsın. Bir kısmı ağzınızın içinde olacak, bir kısmı ise dışarıda. Tükürük bezlerine baskı yapılarak dile gelen tükürüğün 5 katı fazlası tükürük elde edeceğiz. Böylece susamaya dayanıklılığımızı daha da arttıracak. “ dedi Ali kendinden emin bir halde. Diğer askerler hemen komutanının dediklerini yapmaya koyuldular. Bir süre sonra gerçekten ağızlarında nemlenme olduğunu hissettiler…
— 1 Gün Sonra -
Gündüz, dağlardan çekilmeye başlayıp yerini geceye terk etmişti. Askerler susuzluğa bu şekilde dayanmaya başladılar ama şimdi de aç olduklarından dolayı üşüme hisleri daha da artmıştı. 1 gün olmuştu yemek yemeden durmaları. Bir asker ellerini birbirine sürterek ısınmaya çalışıyordu. Ali Komutan ise yine yerinden ayağa kalktı. Askerlerinin üşüdüğünü ve açlık duygularını hissetti. Biraz gevşeyerek konuşmasına başladı;
-“ Askerlerim. Şimdi açlık hissinin dünyadaki canlılar için en zor şey olduğunu anlayacağınız bir duruma geldiniz. Aç olduğunuz için vücudunuz direncini yitirdi ve üşüme hissiniz daha da arttı. Burada oturup evlerimizdeki gibi sıcak yemekler yiyemeyeceğiz. Belki de ağzımıza birkaç gün boyunca katı bir şey girmeyecek ama biz burada bu halde ölümü beklemeyeceğiz. Türk Askeri her zorlu durumdan, göğsünün akıyla çıkmayı başarmıştır. Şimdi yılan yakalayarak yılan yiyeceğiz. İsminin ve şanının tam tersine tadı çok lezzetlidir ve insanı uzun bir süre boyunca tok tutar. “ dedi bir solukta
Üç asker hemen ellerine aldıkları büyük taşlarla, küçük kayaların arasında dolanıp duran yılanları dikkatlice takip edip bir çırpıda yakaladılar. Taşları baş kısımlarına atıp gövde kısımlarının yenilebilir olması için ortam sağladılar. Komutan Ali, askerlerini dikkatlice izledi. Bir süre sonra etraftaki çırpıları toplayarak birbirlerine doksan derece şeklinde belirli aralık ve hızla sürterek kıvılcım yakmaya başladılar. Askerlerden birisi idrarını duvar dibine yaptıktan sonra birbirine sürtüğü tahtaları duvardaki idrar nemine sürdü. İdrarın içinde asit vardı. Ve bu tip ayazlarda tahtalardan güçlü ateş elde etmek için bu yola başvurmak zorundaydılar. Bir süre sonra kıvılcımlar ateş oldu ve yılanların pişeceği güzel bir alev haline geldi.
3. gün mağaralarından dışarıya çıkarak su aramaya koyuldular. Emdikleri ipler artık gittikçe işe yaramaz hale gelmiş ve dilleri de yara olmaya yüz tutmuştu. Dudakları kuruluktan çatlıyordu. Komutan Ali, askerlerini yeşillik bir yere girerlerken durdurdu.
- “ Askerlerim. Şimdi önümüzdeki bazı göstereceğim bitkilerin özellikle yeşil olan bitkilerin bize nasıl yarar sağlayacağını göreceğiz. Köklerine kadar söküp kaldığımız yere götüreceğiz. Köklerini ateşle ısıtacağız ve böylece bu soğuk havada kökünde depoladığı suyu ısıtarak damla damla düşmesini sağlayacağız. “ dedi. Diğer 3 asker hayretle komutanının dediklerini yaptılar. Gerçekten de sular yavaş da olsa damlıyordu…
3 günün sonunda dağın eteklerine askeri helikopter yavaş yavaş indi. Ali ve askerleri, helikopterin içine dimdik halde bindiler. Helikopterdeki askerlerden biri;
- “ Komutanım nasıldı kamp. Askerlerimiz nasıllardı “ dedi gözlerinde heyecan parlıyordu.
Komutan Ali, gururlu bir halde;
-“ Aramıza yeni Bordo Bereliler katıldı “ dedi…
Ertesi gün ufak bir tören ile bu üç askere Bordo Bere verildi. Rütbeleri yükseltildi. Komutan Ali, bu üç askere Bordo Bere Nişanı’nı takıyordu. Kampta onla kalan ve Bordo Bere’ye yükselen askerlerinden biri Komutan Ali’ye dayanamayarak sordu;
- “ Komutanım, bizle kaldığınız sürece ne yemek yediniz, ne su içtiniz ne de üşüdünüz. Kısacası bize öğrettiğiniz hiçbir şeyi o an yapmadınız. Nasıl oldu bu? “ diye sordu . Komutan Ali istifini bozmadan ;
- “ Bordo Bereli’ ye bir kez yapacağı şey öğretilir. Bir daha onu uygulamaz, öğretir. Bana öğretildi. Uygulamadım, öğrettim. Artık sizde uygulamayacaksınız öğreteceksiniz. Bünyeniz artık her zorluğa dayanacaktır. Aramıza hoş geldiniz “ dedi…
İsmail Öztaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.