Arkasına saklandığın kağıtlar kurtaramayacaklar seni..
- Arkasına saklandığın kağıtlar kurtaramayacaklar seni. Aksine daha da delireceksin. Kaldır kafanı, şöyle bir bak etrafına zaman geçiyor. Ya kızım dünya dönüyor anlasana.
- Aslı, tamam anladım
- Hıh, anlamışmış, bu kaçıncı anladım deyişin, söylesene dün anladıklarına ne oldu? Kaç saat bekledik seni...
- Anladım dedim, yapacağım değil.
- Aylin, dediğinde arkadaşı genç kız daha fazla dinlemeden kanepeye dağıttığı kağıtlarını toparlayıp, hızla odasına yöneldi. Bunlar tek sahip çıktıklarıydı. Bir an düşündü hiç bir şeyine bu derece değer vermiyordu. Bu da bir tür takıntı ya da biriktirme rahatsızlığı olabilir miydi? Diğerleri gibi.
- Bu sakinliğin beni deli edecek sonunda. Haftada birkaç saat ortadan kaybolman haricinde seni nereye koydumsa orda buluyorum, farkında mısın? O zamanlarda da nerelerde olduğun meçhul. Sen gerçekten bir hayaletsin.
Kapının önüne gelmiş duraksamadan konuşmaya devam etti Aslı.
- … sormaktan da bıktım, vazgeçtim artık ama haberin olsun Nüzhet teyzeyi arayacağım artık. Seni yurda versin, ev iyi gelemdi sana. Zaten Kanat’a da..
İçeri girişinin aksine hızla açtı kapıyı;
- Aslııı, şansını zorlama istersen. Dedi ve mutfağa yöneldi.
- Söyle bakalım küçük hanım, teziniz ne oldu? Peşinden gelmiş yine gerisinde duruyordu.
Hazırladığı içeceği lavaboya döktü Aylin, dönüp arkadaşının gözlerine baktı ve bu biçimsiz evin daracık mutfağından banyoya geçti.
- Kapa çeneni, diye keskin bir emir verdi. Arkadaşının biran susmasına karşın yeniden başlamasına aldırmadı.
- Pufff. Garip sesler çıkartarak dudaklarından ve oturduğu yerden lavaboya bağlı duş musluğuna uzandı.
Sıcak suyu üzerine çevirdi. Baştan ayağa ıslanmaya aldırmıyordu bile. Sadece hayvan figürlü terliklerini fırlattı kapının arksına hırsla. Suya en uzak yer orasıydı küçücük banyosunda. Aklında uydurduğu yalanlardan dolayı Ufuk’tan çok yine uydurduğu yalanlarda ki gerçeklikler vardı. Bu durumda doktorumu aldatıyordu kendisini mi bilemedi. Çoğu zaman göz ardı edebilse de tedirginliğini yine de atamıyordu içinden.
Doktora gerçek adını söylemişti. Arkadaş arasındaysa Bursa’ya geldiğinden beri Aylin dedirtiyordu. Bu isimde değişik bir şey vardı sanki.
Muğla da kalan yanı sanki birkaç yıldır tanıdığı Aylin’le sınırlıydı. Çocukluğu çoktan bitmişti.
O küçük evin ardındaki mezar çocukluğunu da yutmuştu. Sadece Kanat kalmıştı elinde oradan canlı elinde. O da olsa olsa kendisiyle birlikte Bursa’ya yerleşmesi neticesindeydi.
- Çıkarsana artık şu bandı parmağından, sanki gerçekten kesilmiş gibi. Hey Allahım ya, şuna bak kirden görünmüyor.
- Havlu getir bana, dedi kafasını kapıdan uzatıp. Genç kız mutfaktan uzandı ve bağırdı.
- Emretme bana. Mırıldandı sonra, kime konuşuyorum ki..
- Hadi! Dedi ve kapattı yine kapıyı.
- Al. Bak bekletme atarım yere. Asayım mı kapıya.
- Ver be… Arkadaşıyla çekişmek hoşuna gidiyordu.
Tekrar hazırladığı kahvesiyle, kafasındaki ıslak havluyu kanepeye fırlatıp oturdu. Salon niyetine kullandıkları bu dar ve uzun sofada.
- Ne var? Dedi birden.
- Ne, ne var? İrkilmişti aslı.
- Ne var?
- Ayliiin, durdu biran. Okulda dönen laflar gerçek mi kız? Sen terapiye mi gidiyorsun? Delirtmişsin adamı. Şikayet etmiş senden.
- Nerde?
- Manavda. Demek gerçek. Hoş onun için de pek normal değil diyorlar ya neyse.
- Yaa.
- Hı?
- Öff, sende arkadaş olacaksın. Dedi ve aynı sakinlikte odasına yöneldi. Dönüp havlusunu aldı ve tekrar gitti.
- A,a,aaa.. deli.
İçeri girdiğinde hangisini önce düşüneceğine karar veremedi biran. Bütünlemede cebelleştiği sınavlarını mı az önce karaladıklarını mı arkadaşına vermesi gereken cevapları mı yoksa yanıtların şart olup olmadığını mı?. Vaz geçti hepsinden hayallerine dalmak daha cazip geldi diğerlerine oranla yine. Öyle yaptı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.