- 944 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Asırlık Memetlerimiz...
Ayaklarında çarık, yere basmaz delişmen misali ikizdiler. Yürüdükleri hiç bilinmezdi, görülmemiş deli tay gibi koştular.
Buğday da ikiz başak gibiydiler.
Çünkü inançtı, tek sapta ikiz başak bulununca kurban isterdi. Bulana ödül, ekene biçene bereketti.
Kara çadırın eşiğinde kucaklanıp koklandılar ve dualandılar. Yaylası Susama civarı Ayıçayırı’ydı, kasabası Silifke’ydi. Köyünü bilende yoktu ama ne farkederdi.
Zaten bizim köy sizin, sizin köyde bizimdi. Deli tay gibi koşmaları askereydi.
Çünkü vatan nazlı bir yar, elleri kınalı seyretmesi doyumsuz bir gelindi. Taylar yorulsa da bu ikizler yorulmazdı. Sabah alacakaranlıktı ayrılığın vakti, ama güneşi batırmadan inmişlerdi doksan km’lik yolu. Silifke’de vakit ikindi veya aksamdı.
Teslim oldular, katıldılar askere ve o sonsuz dek sürecek teskere başlamıştı. Kısacık süren bir eğitim sonrasında kaderlerini yazan kalem son noktayı koyduğunda ikizlerin sevdiği nazlı bir yar olan vatan Yemen’di. Bu deli tay gibi olan ikizlerin isimleri bazen Ahmet, bazen Hasan, bazen Hüseyin, bazen Mehmet, bazende sadece Memet’tiler.
Dörtyüz sene boyunca Yemen savaşları sürmüş, yüz yıl savaşlarından dört misli bir uzun sürmüştü. Yemen’e giden dönmez sözü doğrulanmıştı.
Demezmiydi türkülerimiz ağıtlarımız Yemen yolu çukurdandır, karavanam bakırdandır. Çölü, suyu, dağı, taşı, askere düşman olan bu Yemen’den dönmek istisna bir durum ve çok büyük bir şanstı. Nice Memet’ler hastalıktan açlıktan kahrolası ölümden öbür dünyaya göçetmişlerdi.
Osman’lı dörtyüz sene Yemen’de kalmıştı kalmasına ama ne Yemen’lilerin huyu değişmişti ne de Osmanlı Yemen’den vazgeçmişti. Nice Memet’lerin canları elbiseleri kumda kefen olup bedenleri sarmış, çöl karıncaları bedenleri oymuş, sonsuza uğurlamış nice ocaklara ateşleri düşürmüştü.
Memetlerin kaderinin yazıldığı sayfaya yenisi eklenmişti. Dokuz senelik askerlik yazgılarına Yemen savaşında yeni sayfalar eklenip yazıldı, hiç ayrılmadan çok zor da olsa dönmüşlerdi.
Dokuz sene çok büyük bir özlemdi ve bir yıl asır gibiydi. Gelmişlerdi Silifke’ye yaslandılar toroslara mola verip dinlendiler.
Niyetleri gece yarısı yola koyulup aksama yaylaya analarına kavuşup, koklamaktı. Baharın başında yağan kar geçitleri, düzleri, dar eylemişti.
Yollar karlı da olsa Memet’lerin ayakları ezbere biliyordu tepeleri, dağları, çünkü özlem dinlemezdi engeli, engebeyi, yürütür delişmen tayları koştururdu. Yağan kar zamansızdı.
Yaylaya kar yağdımı yaylanın kahrı derdi çekilmezdi. Memet’ler çekilecek ne varsa çektiler, karlı yolu ve az kalmıştı. Acaba hala islimiydi kara çadır? Yoksa zamansız yağan kardan ak çadırmı olmuştu?
Gece yarısını geçmişti vakit, yaylalarına ulaştıklarında, karda ayaz, buz, ve kaderlerinin titreten ıssızlığı kol geziyordu.
Nerdeydi çadır?
Kara çadır da yoktu?
Ak çadır da yoktu?
Daha çocukken omuzlarıyla taşıdıkları taşlardan yapılmış yurtları yerindeydi duruyordu vardı. Ama Kara çadır yoktu, neredeydi? Civar tepeleri koyakları aradılar ama yoktu. Tipiye çeviren deli rüzgar iliklerine işlemeye başlarken yurt duvarına yaslanıp birbirlerine sokuldular. Bedenleri yorulmuştu. Dokuz sene birbirlerinden hiç ayrılmadan Yemen’de ölmemişler talihleri yüzlerini okşayıp durmamışmıydı? Sabaha zaten ne kalmıştı? dayanırlardı.
Taştan buz gibi duvara yaslandıklarında kendi yurtlarında olmanın sıcaklığını hissetmişlerdi. Ama bu soğuk duvarlar hep yüzümüze gülüp hainlik yapmazmıydı? Haindi bu taştan duvarlar, tipide yağan karın ayazını buzunu gördülermi kudururlardı. Yorgunluktan Memet’lerin gözleri düşmeye başladığında kahrolası uyku, taştan duvarlara elvermişti.
Uyumayın açık kalsın gözleriniz, süzülmesin sonsuza dek kirpikleriniz.
Uyumayın bre Memet’ler açın gözlerinizi kapanmasın. Sabaha ne kaldı dayanın bre Memet’ler, dokuz sene dayanırken nice ölümleri görmediniz mi? nice acıları yaşayıp, nice arkadaşlarınızın mezarını ellerinizle kazmadınızmı?
Nice arkadaslarınızı kahrederek Yemen toprağına vermedinizmi?
Buz gibi esen deli poyraz, taş duvar, ve azrail ölüm türküsünü beraber söylemeye başladılarmı türkünün sonu hep kan uykusuna dönerdi.
Kan uykusu başlarken artık koyakta yankılanan;
"Tarlalarda biter kamış, Uzar gider vermez yemiş,
Çöl Yemen’de can verenler, Biri Mehmet, biri Memiş." artık bir türkü değil ağıttı.
Asır gecse de hala o koyakta o duvara yaslılar, sonsuz kan uykusunda ayrı ayrı değil tek bir mezarda yatıyor Memet’ler!!!
Okuyan olursa istekleri Fatiha’dır, unutulmayacaksınız rahat olun Memet’ler!!!
(Memetlerin Mezarı, yolu düşen merak edenler için, Silifke-Susama Yaylası Ayıçayırı’ndadır.)
07-06-2007
Mehmet Kaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.