- 1542 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
VEREMLİ KIZ
’Her gün doktor gelir gider,herkes bunu merak eder.
Zavallı kız verem olmuş,yaprak dökümünü bekler.
Penceresi siyah perde,zavallı kız düşmüş derde.
Doğru söyle anneciğim,yatılır mı kara yerde ?
Annem ağlar için için,babam ağlar bilmem niçin ?
Varın sorun allah’ıma, o yar öldü benim için !’ ’
Böyle uzun hava bir türkü vardı benim çocukluğumda.Yani kırk yıl önce.Bestecisini bilme-
diğim,söyleyeninin Hafız Burhan olduğunu tahmin ettiğim,ağlatan bir türkü..
Mesleği çobanlık olan,işsiz olduğu günlerde bizim kahveyi evi olarak kullanan bir Tahsin Kah
ya vardı.Kırklı yaşlarda,esmer,babam gibi yüzü pek gülmeyen,orta boylu bir gariban adam.
Gramafonunu ve plaklarını daima yanında taşırdı.Yandan çevirme kolu vardı gramafonunun
Oysa bizim radyo,bataryalıydı.Batarya da radyo kadar büyüktü.Tabii elektriğin olmadığı
altmışlı yıllardayız.
O plağı çalarken tahsin Kahya,babamı bir hüzün kaplardı.O da kırklı yaşlarındaydı.Yaşama
karşı direncinin sembolü olmuş dik saçları,adeta eğilirdi o türkü çalarken.Hemen cebinden
çıkardığı köylü paketinden bir sigara yakar,derin derin çeker,derinlere dalardı.Zeytin
yapraklarından dökülen yağmur taneleri gibi dökülürdü yaşlar,yeşil gözlerinden.
Fazla dertleşememiştik babamla.Sadece annesinin veremden öldüğünü biliyordum.Onu da
başkalarından öğrendiğimi sanıyorum.Annemle neden ayrıldıklarını bile,kendisinden pek
dinlememiştim.Ta ki çoluk çocuk sahibi olduğum günlere kadar.
Babaannemin hastalığını da halamdan dinledim.
Dedem oniki yıl askerlikten sonra,ayağından yaralı olarak,otuzlu yaşlarda dönmüş.Gebze’-
nin Mollafenari köyündeki evlerine.Evlendiklerinde babaannem onsekizinde bile değilmiş.
Yoksulluk deseniz kırla gidiyor.Çift-çubuk geçinmeye çalışıyorlar.Bir kaç tavuk,bir iki
zayıf inek vb.
Üç çocuğu oluyor dedemin.Halam,babam,amcam..Halam daha sekiz-dokuz yaşlarında.ba-
bam altı,amcam üç yaşında iken babaanne verem hastalığına tutulur.O da yirmiyedi yaşın-
da.Yoksulluk bir taraftan,hastalığın çaresiz oluşu diğer taraftan.Bir buçuk yıl yatmış
babaannem.Ona da,amcam ve babama da halam bakmış.
Ve yirmidokuz yaşında göçmüş veremli kız dünyadan.Mukaddes babaannem..Üç küçük ço-
cuk yoksulluğun pençesinde,bir de annesiz kalmışlar.
Bir üvey anne getirmiş onlara dedem.Tam anlamıyla bir üvey anne.Senelerce zulmetmiş.
Bir de erkek çocuk doğurmuş ya dedeme,bizimkiler hepten yanmış.
Yıllar sonra Bursa’da bulduğum bu kadının torunları,kendilerinin de ondan çok çektiklerini
adeta zulüm gördüklerini anlattılar.
Babam onüç,halam onaltı yaşlarında.Halam leğende çamaşır yıkarken,üvey anne başında.
Halama küfürler ederek vuruyor.Dayanamıyor babam;küreğin sapını kadının beline patla-
tıyor.Yıkılıyor kadın.Dedem babamı suçluyor.Tartışıyorlar ve babam onüç yaşında evini
terketmek zorunda kalıyor.Daha doğrusu,babası tarafından kovuluyor.
Gebze,Kartal,Tepeören.Kahvecilik,bulaşıkçılık,çobanlık ve en son Kurtköy’de yirmibeş yıl
kanser olup ölünceye kadar kahvecilik.
Zavallı babam,annesini veremden kaybettiğinde,kendisinin de kanserden öleceğini anla-
mış mıydı acaba?
Çok içerdi sigarayı.Veremli kız’ı dinlemediği zamanlar da çok içerdi.Ve kanser olmasına da
o sigara neden oldu.Bana fazla bir mal mülk bırakmadı.Yaşadıkça kursağımda ekmeği,ce-
bimde çalışarak kazanıp bana verdiği parası oldu.Hiç kimse ardından kötü diyemedi.
Bana onurunu,şerefini bıraktı.Nur içinde yatsın.
Saygılar,sevgiler.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Gebze,Kartal,Tepeören.Kahvecilik,bulaşıkçılık,çobanlık ve en son Kurtköy''de yirmibeş yıl
kanser olup ölünceye kadar kahvecilik.
Zavallı babam,annesini veremden kaybettiğinde,kendisinin de kanserden öleceğini anla-
mış mıydı acaba?
YÜREĞİNE,KALEMİNE SAĞLIK DOSTUM
YAZDIĞIN BU YERLERDE
KARTAL,KURKÖY,TEPEÖREN,ŞEYHLİ,GEBZE
buaralarda tam 16 bıyunca Jandarmalık yaptım oraları
iyi bilirim...Beni oralara götürdün
Allaha emanet ol