- 787 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Ahmet Cemil'in ölümü
Sabah erkenden kalktım.Bir cigara yaktım ilkin, derin derin içime çektim.Şafak sökmemişti henüz.Kuşlar cıvıldamaktaydı, bir türkü tutturmuşlardı besbelli.Ben de eşlik ettim onlara:"Dışarda mevsim baharmış, gezip dolaşanlar varmış.Geçmiyor günler geçmiyor..."Mapushane yıllarım geldi aklıma.Sahi, neden girmiştim mapusa?Köpeğin biri kızkardeşime sarkmıştı güpegündüz.Onu bulana kadar ne yaptım, ne ettim bilmiyorum.
Tek bildiğim bıçağı yemeden önce yalvarmıştı bayağı."Kurbanın olayım abi, ben ettim sen eyleme!"
Çayın kaynama sesi beni kendime getirdi.İlkin demlikteki çayı ıslattım.Süzdükten sonra yavaşça kaynamış suyu demliğe boşalttım.On on beş dakika sonra çayım hazırdı.Ufak ufak kahvaltı malzemelerini çıkardım masaya.Biraz peynir,biraz zeytin yanınada ince dilinmiş domates...Malzemelerin altına örtü niyetine serdiğim gazete kağıdına takıldı gözüm;Bir cinayeti yazıyordu.Töre adına işlenen bir cinayet.Genç kız bir sandığa saklanmış, ama katiller onu oradada bulmuşlardı.Delik deşik etmişlerdi bu körpe vücudu, acımadan.Kana doymuşlardı herhalde şerefsizler...
Kahvaltımı ettikten sonra dışarı çıktım biraz.Kahveye uğradım ilk, gazetelere göz gezdirdim şöyle bir.İlk sayfada milli maçtan ve cumhurbaşkanının yurtiçinde yaptığı gezilerden söz ediyordu.İkinci sayfada sosyetikler, üçüncü sayfadaysa cinayetler vardı.
Gazetenin orta sayfasında sözümona bir doktor insanların "cinsel" problemlerine çözüm buluyordu.İnsanlarla dalga geçiyordu resmen.Son sayfalarda ise spor, yani futbol vardı.En arkadaki sayfalarda ise ne arasanız o vardı.Yurtdışından haberler,magazin vs...
Bir ses duydum, adımı söylüyor,"Ahmet Cemil" diyordu.Nerede olduğumu soruyordu.Başımı gazeteden hafifçe kaldırıp baktım.On yedi on sekiz yaşlarında bir çocuk.Kumraldı, ince uzun..."Benim!" dedim "Evlat, buyur?"Bana şöyle bir baktı, gıkını bile çıkarmadan silahını çektiği gibi göğsüme doğru üç el ateş etti...Yerdeyken kaçışını izlediğimi, ayakkabılarını hatırlıyorum çocuğun.Beyazdı ve kahverengi işlemeleri vardı.Benimse kasketim başımdan uçmuş, ağzımdan akan kanlar bedenimden boşalanlarla beraber kahvehanenin pis zemininine koyu bir gölge gibi yayılmaktaydı yavaş yavaş...
Ertesi gün gazeteler bir cinayeti yazıyordu.Bir kan davası.Bir çocuk, sabahın erken saatlerinde, ağabeyinin intikamını almak için eski bir mahkumu üç kurşunla yere sermişti.Kayıptı çocuk, halen bulunamamıştı.Yaşlı bir adam haberi okudu ve yanındakine gözlüklerinin üstünden bakarak:"Okudun mu Naci?"dedi.Haberi işaret ederek:" Su testisi su yolunda kırılır! "Ve bir kahpe gibi ölümün hiç yanına uğramayacağını sanarak pis pis sırıttı...
YORUMLAR
Sevgili ahirzaman meleği, (rumuzunda çok güzel bu arada bunuda belirtmek isterim :)) ben yazıyı, bir ölü anlatıyormuş gibi yazmak istedim.Dikkatlisin.Diyorsun ki; ölüler bir şey hatırlamaz.Bence yanılıyorsun :)Yazar diyor ki; asıl ölüler unutamazlar, hatırlamayı bırak...Hatta bazıları ölü olduklarının bile farkında değildirler.Umarım beni anlamışsındır.Rumuzundan dolayı hakkında hüsn_i zan sahibiyim haberin ola :)
Yazı çok güzel çok beğendim , yalnız kusur aramak değil niyetim ama naçizane bir şeyi belirtmek istiyorum. ''Yerdeyken kaçışını izlediğimi, ayakkabılarını hatırlıyorum çocuğun'' cümlesinde hatırlıyorum kelimesi sizcede tuhaf durmamış mı ? Onun yerine ''görüyorum'' deseniz veya başka bir kelimede olur..Zira adam ölmüş akabinde bir şeyi görüp unutup tekrar hatırlayacak vakti olmamıştır :)
Tebrikler.