- 1373 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Jigolo Tahir
Parlak gözleri, uzun saçları, atletik bir vücudu ile yürekleri hoplatacak cinsten bir gençti Tahir. Yaşadığı kentin tüm bildik yerlerinde adını bırakmış, çeşitli kereler ölümden dönmüş, bıçkın bir delikanlıydı. Mahallenin kızları onun için kavgaya tutuşur, birbirlerini yerlerdi adeta. Her sabah koltuğunun altındaki ajandayla mahalleden geçerken perdeler çekilir, kızlar içleri yanarak izlerlerdi yürüyüşünü.
Tuttuğunu koparan, her istediği kızla birlikte olabilecek kadar cesaretli, ağzı laf yapan, zaman ve mekan tanımaksızın her gönüle girebilen jigolo tipli biriydi. Adı bu yüzden Jigolo Tahir’e çıkmıştı. Bazı geceler mahallenin köpekleri hiç susmazdı, avluda, sundurmada, ya da merdiven altında şehvetli buluşmalar yapılırdı. Kaç gönüle girmiş, kaç gönül alarak belki de inanılmaz bir rekora imza atmıştı Tahir.
Tahir hiçbir kıza aşık olmamıştı. Bütün kadınlar ona bayılıyordu sorsanız. Kasım kasım kasılır, burnundan kıl aldırmaz, maceralarını ağzı sıkı arkadaşlarına en ince detayına kadar anlatır, bundan da büyük mutluluk duyardı. Çevresine biriken arkadaşlarına anılarını anlatmaya başladığı an zaman duruverir, soluklar sıklaşır ve onu dinleyenler gizemli bir şehvet yolculuğuna çıkarlardı.
En şehvetli macerası Dul Neriman’laydı. Onu elde etmek zor olmamıştı. Kadının şehvetli gözlerine yakalandığında daha on sekizindeydi. Bir gün işe giderken karşılaşmışlar, göz göze gelmişler ve isterik bakışlarına kapılıvermişti. Belki de bütün deneyimlerini onun sayesinde elde etmişti. Mahallenin bakkalına usulünden sormuş, olumlu mesajlar alınca birkaç gece evinin önündeki direğin dibinden onu izlemişti. Önceleri yüz alamamıştı: Neriman onu görmezden gelmiş, direncini kırmaya çalışmıştı.
Yağmurlu bir akşamdı. Saçaklardan akan yağmur sularının altında saatlerce beklemiş, hastalanmak pahasına onu arzuladığını göstermişti. Saatler on ikiyi vurduğunda Neriman kapıya çıkarak onu sessizce çağırmıştı. "Sen aptal mısın oğlum? Üşüteceksin, hasta olacaksın. Biraz duraksadıktan sonra, "Gel sana bir çay ikram edeyim. Hem ısınır hem de üzerindekiler kurur, sonra da gidersin" deyip onu içeri almıştı.
Tahir o geceyi her defasında anlatıyor, ama onu dinlemekten kimse şikâyet etmiyordu. "Ne kadındı be!. Böylesine hiç rastlamadım. Alev alev dudakları, estetik göğüsleri ile sanki bir aşk tanrıçasıydı. Sabaha kadar sevişir, ikimiz de şikâyet etmezdik" diyerek başlardı söze ve arkası gelirdi.
"Beni eve aldığı o gün bulaştım bu işlere. Beş dakikada çayı hazırlamış, sobaya biraz daha kömür atmış ve üzerimdekileri çıkarmamı istemişti benden. Rahmetli kocasının elbiselerini giyerken bir tuhaf olmuştu içi. Sanki o kokuyordu halâ elbiseler. Birkaç dakika sonra bunları kafasından silmiş ve kadının bedeni üzerinde korkak gözleri gizli gizli dolaşmaya başlamıştı. Neriman rahat bir kadındı. Sokakta, caddede ne zaman yürüse arkasından onlarca göz bakar kalırdı. Diz kapaklarının altına kadar olan ince eteğinin altında sanki iç çamaşırı yokmuş gibi dururdu. Yürürken zaman duruverir, o anı durdurmak isteyen nice yürekler kafeslerini delerdi yerinden. Kıvrım kıvrım hatları anlatılır gibi değildi. Onu elde etmek isteyen çok kişi, cesaretsizlikten gizli arzularını yüreklerine hapsederlerdi
Tahir bardağındaki çayın bitmesini hiç istemiyordu sanki. Ara sıra gözleriyle odayı dolaşıyor, duvardaki rahmetliyle göz göze gelmeyi hiç istemese de ondan bakışlarını kurtaramıyordu. "Kocan mı?" diye soruvermişti birden. Sanki konuşacak, soracak başka bir şey yokmuş gibi, "Evet kocam." dedi Neriman. "İki yıl oldu beni terkedeli. İyi insandı. Arkadaşları iyi değildi. Her gece sanki dünyanın bütün dertlerini o çekiyor, bütün sorunlarını o çözecekmiş gibi içerdi. En güzel yıllarım içki kokulu nefesini koklayarak geçti. Bir gün olsun benim kadın olduğumu düşünmedi. Şipşakçıydı anlayacağın. İşini bitirir ve pantalonunu toplardı. Arkadaşlarıyla içki alemlerine takılır, günlerce o şehir senin bu şehir benim der, dolaşır dururdu. Bir gün eve ölüsü geldi. Cenazesini birkaç akrabasıyla birlikte ben kaldırdım. Çalıştığı işyerinden sigortalı olması tek şansımdı. Ondan kalan dul aylığımla idare ediyorum işte" diyerek bir çırpıda hikâyesini anlatmıştı.
Neriman bunları anlatırken Tahir başka soru soramamıştı. Kadın dertli görünüyordu, ancak dışarıda onu görenler bunu asla farkedemezlerdi. O gece yağmur hiç dinmedi. Eve gitmese sorun olmazdı. Bunları geçirirken kafasından kadının; "Bir çay daha iç." sesiyle kendine geldi. Evet bir çay daha iyi giderdi. Zaten elbiseleri de epey kurumuştu. Çayını içer içmez izin istemeyi düşündü, ama yapamıyordu. Kadının bu gece ’kal’ demesini bekliyor gibiydi. Yarının çok geç olacağını düşünüyor, kafasında plânlar kuruyordu. Bardağı verirken; "Başka biri var mı?" diye sordu ansızın. Neriman; "Hayır, yok. Geceler uzun, geceler yalnızlığımı durmaksızın törpülüyor. Beni arzulayan çok kişi var, ancak o öldükten sonra kimseyle ilişkim olmadı. Anlarsın, dedikodu konusu oldun mu, kurtuluşun olmaz. Çarşafla dolaşsan kimselere inandıramazsın kendini. O yüzden frenlemek zorundayım kendimi." demişti.
Duvardaki saate gözü ilişti Tahir’in. Saat sabahın ikisini tıktıklıyordu. "Geç oldu, gideyim," dedi.. Kadının gözleri çakmak çakmaktı. İçinden ona sarılıvermek geldi. Beynindeki sevişme sahneleri ile bir tuhaf olmuştu içi. Neriman, "Bekleyenin yoksa bu gece kal. Sabah olunca erkenden gidersin. Şimdi geç oldu, yolda başına bir şeyler gelebilir." deyince ses çıkarmamıştı.
Neriman bir çırpıda çay bardaklarını mutfağa götürdü. Onları yıkayıp mutfağın ışığını söndürdü. Zaman durmuştu ve aklından yatak odası hiç çıkmıyordu. Onu hazırladığı yatağa çağırırken fırladı yerinden. "Zahmet etmeseydin," dedi yavaşça. "Ne zahmeti canım. Senin gibi yakışıklı bir çocuğa hizmet etmek bana kadınlığımı hatırlattı. Bu yatakta uzun süre yalnız yattım, sen burada yat, ben yan odada kalırım." demiş ve kapıyı çekerek iyi geceler dilemişti.
Gece gerçekten çok uzundu. Işığı söndürmesine karşın uyuyamıyordu bir türlü Tahir. Gözleri karanlığa alışmış durmadan odanın tavanına bakarak düşünüyordu. Beynindeki şehvet dalgaları artık bir kâbusa dönüşüyor, Neriman’ın muhteşem görüntüsü kafasını allak bullak ediyordu.
Bir saat ya geçmiş ya da geçmemişti. Tuvalete gitme bahanesiyle yatağından kalktı. Nerimanın odasının ışığı yanıyordu. Aklından geçenleri yapacak gücü aradı kendinde, bulamadı. Sessizlikle dans ederek parmaklarının ucuna basa basa Neriman’ın odasından sızan ışıkla tuvaleti aradı. Onu biri odanın kapısına doğru itiyordu durmadan. Kapıya doğru yöneldiğinde kalbi duracak gibiydi. Anahtar deliğine başını dayadı ve her şeyi göze alarak içeriye sızdı. Neriman yer yatağında sere serpe uzanmıştı. Üzerinde hiçbir şey yoktu. Uyumuyordu. Elleriyle göğüslerini okşuyor, kesik kesik inlemeleri duyuluyordu. Dakikalarca onun bedeniyle sevişmesini izledi. Ruhundaki yolculuk sona ermek üzereydi ki, abandığı kapının açılmasıyla birlikte içeride buldu kendini. Neriman karşısında şaşkın şaşkın onu izliyor, çıplak vücudunu görmesine aldırmıyordu. Her ikisi de şoku çabuk atlattılar. "Şeyyy!" dedi Tahir, tuvaleti bulamadım da, ışığı açık görünce uyumadığını sanarak buraya geldim." dedi.
Neriman gecenin sessizliğini bozan kahkahasıyla Tahir’i odasına alıp kapıyı kapattı. Elleri ellerine değince dağılmış, ona sarılınca dünyalara kavuşmuştu. Bu anı artık hiçbir şey durduramazdı ve öyle de oldu. Yavaşça yuvarlandılar yer yatağında. Kadın sanki bir alevli rüzgâr gibi onu sarıp sarmalamıştı. Uzun uzun öpüştüler ve şehvetin salıncağında sallanmaya başladılar. Sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü sevişmeleri. Yılların hesabını Tahir’den çıkarırcasına defalarca onun olmuştu. Aşk gecesi sona ermiş, ancak bu kez uykunun esiri olmuşlardı.
Akşama doğru ikisi de uyandılar. Bedenini sıkan kelepçelerden kurtulması zor oldu Tahir’in. Ne güzel uyuyordu Neriman. Onu seyretti uzun uzun. Uyandırmak istemedi ve yavaşça çıktı odadan dışarı. Giysilerini giyip dışarı çıkarken birkaç kelimelik not bıraktı aynanın önüne. "Yine döneceğim. Yarın görüşürüz" diye yazdı. Akşamın karanlığında kayboldu gitti.
Sağda solda ufak tefek bir işle uğraşıyordu Tahir. Günlük kazanıyor, günlük yiyordu. Annesi ev hanımı, babası ise bir şirkette emekliliğini bekleyen muhasebeciydi. Ona pek karışmazlar,iki gün eve uğramasa bir şey demezlerdi. Eve döndü ve üzerindeki elbiselerini değiştirerek tekrar sokağa attı kendini. Ayakları nereye gideceğini bilmiyordu. Neriman’ın evinin sokağına daldı yeniden. Onu görmek istiyor, en azından tepkisinin ne olacağını merak ediyordu. Birkaç kez geçti aynı sokaktan. Evlerin sobaları yanmış, insanlar işten eve dönüyorlardı. Birden Neriman’ın evinin perdesi açıldı ve yeniden göz göze geldiler. Perde kapanmış, birkaç saniye sonra evin kapısı yarıya kadar açılmıştı. Neriman onu davetkâr bakışlarla içeriye bekliyordu. Sağına soluna bakarak hışımla içeri daldı Tahir.
Kapının önünde uzun uzun öpüştüler. Yeniden alevli bir ateşle yanmaya başlamıştı her ikisinin de yürekleri. Kendilerini yeniden yatakta buldular. Durmaksızın patlayan bir fırtına şimşeklerle sürmüş, yağmurlar camları alabildiğine yıkamış, gönül arzuları sessiz bir limanda son bulmuştu. Birer sigara yaktılar. Ne güzel bir kadındı Neriman. Uzun saçları, müthiş dudakları, diri göğüsleri ve muntazam bacakları ile başını döndürüyordu Tahir’in. "Güçlü bir erkeksin. Seni arzulamadan edemiyor insan. Yakışıklı ve efendisin. Ne zaman istersen yanıma gel. Ama başka biriyle olduğunu duyarsam, görürsem seni affetmem!" demişti.
Günlerce, haftalarca, aylarca birbirlerinin oldular. Neriman onu her gelişinde hediyelere boğuyor, üzerine giysiler alıyor, zaman zaman harçlığını bile veriyordu. İlk zamanlar Tahir buna hep karşı çıkmış, ancak Neriman’ın; "Sürekli güçlü olmalısın. Seni her istediğimde hazır olmalısın. Ben seni istedikçe bu böyle olacak." demiş, Tahir’in aklını çelmişti.
Aradan yıllar geçti ve Tahir Ordu’da askerliğe başlamıştı. Haftada bir telefonla, zaman zaman mektupla birbirlerinden haberdar olabiliyorlardı. Bir keresinde Ordu’ya kadar gelmiş, komutanından izin alarak onu bir otele götürmüştü. Terhis olduğunda Neriman’a uğramadı Tahir. Dedikodular askerdeyken bile onu bulmuştu. Neriman başka biriyle birlikte oluyor ve artık sık sık aramıyordu. Günlerce evinin önünden geçmedi. Bir akşam üstü evine birini alırken görünce o tutkunun bittiğini anladı. Çark böyle dönüyordu. Onu bir daha görmemeye söz verdi kendine Tahir.
Daha sonraki günlerde onlarca kadınla birlikte oldu.
Geceler birbirine ekleniyor, Tahir’in namı kulaktan kulağa yayılıyordu. Yalnızlık çeken kadınların arzularına derman oluyor, sonu bilinmez bir yaşama doğru adım atıyordu. Lüks otellerde, barlarda Tahir’in çevresi kadından geçilmiyordu. Birbirleriyle kavga eden kadınlar karşısında Tahir politik oluyor, onları güzel sözlerle yatıştırıyor ve gemisini yüzdürüyordu. Yıllar birbirini kovaladı, Otuzunu geçmiş, saçlarına aklar dolmuştu.
Bir gün sabah aynanın karşısında kendini izledi Tahir. Bakışları sönük, gözlerinin altı morlaşmış, eski güçlülüğü maziye karışmıştı. Gördükleri karşısında adeta şok oldu Tahir. Güneşe hasret bir insanın bakışlarını gördü aynada. İçki, sigara ve kadın onu bitirmişti. Öksürükleri artmış, doktora gitmeye korkuyordu. Yıllardır evine bile uğramıyor, ne annesini ne de babasını merak bile etmiyordu. Kendinden nefret etti birden. Tükürdü hiddetle. Aynaya bir yumruk atarak paramparça etti. Hiçbir güvencesi yoktu. Bu yaşam onu dirhem dirhem öğütüyordu. Sokağa attı kendini. Hava soğuktu. Üşüyordu. İçinin titrediğini hissetti. Ayakları onu taşımakta zorluk çekiyordu. Saatlerce yürüdü inatla. Şehirden dışarıya çıkmış yürüyordu. Yaşadıklarına sövüp duruyordu içinden. Aklını yitirmek üzereydi. Ani bir fren sesiyle birlikte ayakları yerden kesildi Tahir’in. Yıldızlar beyninde dolaşıyor, bedeninin acıdığını hissediyordu. Başının etrafında önce bir erkek, sonra bir kadın slüeti belirdi. Erkek, "Sarhoş mu ne, yolun ortasına atıverdi kendini. Fren yaptım ama olmadı. İnşallah yaşıyordur." diyerek, nabzını tutmuştu.
Kadın ise durmadan ağlıyordu. "Ne yaptın Hasan? Zavallı belki de hastaydı. Hadi bir ambulans çağır. Onu burada bırakamayız." diyerek, adamı durmadan sıkıştırıyordu. Tanıdık bir sesti. Tahir o sese son bir gayretle kulak kabarttı. Neriman, evet Neriman’dı bu. Hayatını değiştiren kadındı. Son nefesini vermeden önce gözlerini yavaşça araladı. Onunla yeniden gözleri buluştu. Ne kadar güzel bir kadındı. Biraz kilo almış, saçları eskisi kadar gür değildi. O yağmurlu ve şehvetli geceyi tekrar yaşadılar birkaç saniye içerisinde. Sevişmeleri tam doruğa ulaşacakken bir çığlık sesi duyuldu. Tahir’in gözleri boşlukta sönük bir nokta olarak kaldı.