- 1236 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
CEVAPSIZ KALAN SORU
Tüm günün yükü omuzlarında ağır adımlarla evine doğru yürüdü kadın... Karşılaştığı bir iki komşusuyla selamlaştı, her zamanki yaşama sevinci dağıtan gülümsemesiyle. İmrenirdi çoğu komşusu ona; hep bakımlı,uçar gibi zarf ve hızlı adımlarla yürür enerji saçardı etrafa. Bitip tükenmeyecek gibi görürlerdi çünkü ondaki enerjiyi. Dertlerini dinler;
çözüm arar ve üretirdi kendince. Güçlü kadındı vesselam, altından kalkamayacağı yük yok gibiydi sanki, varsa da görmemişti hiç biri.
Bahçe kapısına yürürken ayaklarına dolanan komşusunun köpeğini kucakladı sevgiyle. Eğilip oynadı onunla biraz, oysa bir an önce eve girip odasına sığınmak istiyordu. Ama nasıl reddederdi bu koşulsuz sevgiyi; neredeyse hiç kalmamışken dünyada.
Eve girdi. yüzünde hala maskesi; rutin işlerini yaptı her zamanki tez canlılığıyla. Ve nihayet küçük dünyasına girebilme hakıkını kazanmıştı. Mutlulukla odasına koştu, görevlerini tamamlamış duşunu almış huzurla.
Kendisiyle baş başa olabildiği sayılı anları başlamıştı, iyi değerlendirmek lazımdı. Ama yapacak öyle çok şeyi vardı ki; bir an bocaladı, öncelik sırasına koydu hemen yapacaklarını. Okuması gereken öyle çok şey vardı ki; bir dolu kitap başucundaydı ve yığınlarca çıktı arşivlenmiş halde duruyordu büyük bir klasörde. Zaman yetirememenin hüznü çöktü yine içine. Aslında zaman yaratılırdı bahane değildi bu, kızdı yine kendine. Ama ne yapsındı, odaklanamıyordu uzun süredir okuduğu çoğu şeye. Düşündü kimdi bunun sorumlusu...
En önemlisi bir parça anlamış olsa da; tam olarak çözememişti hala bu dünyada neden var olduğunu. Evet dedi içinden, öncelikli zaman ayırmam gereken konu bu, belki bunu çözersem maskeyle dolaşmak zorunda kalmayacağım yalnız değilken. Düşünmeye başladı, yüzü hafif kararmıştı yine umutsuzluk sarmıştı benliğini.
Başını yukarıya kaldırarak ellerini kalbine koydu ve sordu; ’’ben neyim ve neden burada, bu zamanda yaşıyorum. Maddesel hırslarım yok ama neden bu ruhsal doyumsuzluk neden bu derinden duyulan acı..?’’
Bir bedel ödeniyorsa, buysa her olumsuzluğun nedeni nerede hata yaptığını bulması gerekiyordu. Eskiye gitti çok eskilere, masum bir kaç günahtan başka bilerek yapılan hata bulamadı. Acımasızca bir daha geriye gidip yargıladı maziyi. Yok bulamıyordu bu mutsuzluğa bedel olacak hiç bir şey...
Ellerini başının arasına aldı gözlerini sıktı, sanki bir daha açılmasınlar istiyor gibiydi. Nefesini tuttuğunu boğulacak gibi olduğunda fark etti ancak. Salıverdiğinde anladı ciğerlerine ettiği eziyeti. Yine de pakete uzanıp bir sigara yaktı, derin derin içine çekti zehri. Gülümsedi bir an; ’’bundaki zehir de ne ki’’ dercesine baktı sigaraya.
’’ne zehirler işlemiş ruhuma’’ dedi fısıldar gibi kendi kendine. Komidinin üzerinden siyah kaplı küçük defterini aldı. Son yazdığı sayfanın arasındaydı kalemi dün gece bıraktığı gibi.
Okunmuyordu yazdıklarının çoğu, öylesine karalanmış gibiydi sayfa. Ama o biliyordu nelerin gizlendiğini o karalanmış sayfada.
Bir sonraki sayfayı çevirdi özenle, yatağa uzandı gözlerini hafif kapatarak içini akıtmaya başladı yine sayfaya. Arada damlayan bir iki damla yaştan kabarmaya başladı kağıt, kalem de yazmıyordu artık.
Sayfanın arasına koydu kalemini uzanıp bıraktı komidinin üzerine. Bir adım daha atamamış olmanın burukluğuyla uzandı yatağa.
Yeni gelecek olan, ya ışık bir dolu yeni bir gün olsun dedi içinden; yada hiç açılmasın bu gözler hiç bir sabaha...
Kayar gibi yükseldi ruhu, uykunun huzurlu kollarına...
Uyudu... Uyudu...
Uyudu...
.................................................
04.09.2007
22:11
YORUMLAR
yazmaktan bıkmamalasınızi çünkü bu kendinizden bıktığınızın işareti olabilir ve bu alarmdır dikkat edin konu hikayenin kahramanı olsada....