- 756 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HOROZ KESEMEYEN ADAM
Karşılıklı oturuyordu iki arkadaş kahvehanenin bahçesinde.Pencerelerin
köşe kısımlarının örümcek ağlarıyla ürkütücü bir görünüm içinde olması
nedeniyle bunalan Ertuğrul ile Ali,havanın soğuk olmasına aldırmamış,bu
nedenle atmışlardı kendilerini kahvehanenin bahçesine.Karşıdaki bir dut
ağacının üzerindeki kumru kuşlarının,birbirlerine nasıl kur yaptıklarını
seyre daldılar bir süre sonra.Kahvehanenin içindeki herkes birbirlerine
bir şeyler anlatarak ,katıla katıla gülüyorlardı.Kahvehanenin pencereleri-
nin örümcek ağlarından çok,insanların bu boş şeylere gülmeleri canlarını
daha çok sıkmıştı.Neler anlatırlardı da karşılarındaki insanları durmadan
güldürürlerdi acaba?
-Ne düşünüyorsun ?dedi Ertuğrul Ali’ye.
-Horoz bile kesemeyen adamı...
-Kim o?
-Sen tanımazsın.Bizim köyden biri.
-Tamam .Anladım da...Horoz kesemeyen adam .Kesemeyebilir .Kıyamıyordur...
-Uzun hikaye ...Canını sıkar senin.
-Anlat canım.Sıkarsa sıksın ...İşimiz mi var...Dinleriz.Nasıl olsa yapacak
bir şey yok.Kaz gibi düşünüyoruz masada.Vakit geçmiş olur hem de...
-Anlatayım be.Hüseyin askerlik arkadaşımdı.Küçük yaşta evlatlık verilmişti
bizim köyden birine.Babalığı büyütüp, evlendirmişti onu dostlarından birinin
kızıyla.İyi geçiniyorlardı.Bir gün bana:
-Ali ,dedi.Askerden geldikten sonra İstanbul’a gidelim.Köyde iş yok arkadaş.
-Tamam,dedim Hüseyin’e.Gideriz.
-Sahi mi?dedi.
-Sahi,dedim ben de.Sevindi gitmiş gibi.Çok sevecen bir çocuktu.
-Sen gitmezsin.Sizin haliniz vaktiniz yerinde.Sırf beni kırmamak için öyle
söylüyorsun ,dedi.
-Giderim,dedim ben de inatla.Askerlik bitmişti.Hüseyin’in bir kızı olmuş
biz askerdeyken.Karısı geçinememiş kayınvaldesiyle.Çocuğunu da alıp, anasına
gitmiş.Bunları öğrendikten sonra bütün hayalleri yıkıldı Hüseyin’in.Artık
İstanbul’a da gitmek istemiyordu.Tek düşüncesi ,yüzünü bile görmediği kızını
kucağına alıp,hasret gidermekti.Bir kaç kere kayınpederinin evine gidip, kızı
ve karısını görmek istediğini söylemiş.Ama nafile ...Bizim oralarda herkesin
lakabı baba tarafından geldiği halde ,Hüseyin’in kayınpederinin lakabı anadan
gelir.Adile’nin Süleyman derler ona.Lakabının niçin anadan geldiğini bilemem.
Bildiğim tek şey :İnsan içine pek çıkmayan,sessiz,sakin,iş dönüşleri kahvehaneye
bile gelmeyip, avluda mahalleden kadınlarla sohbet eden biri.Karı gibi adam
derler bizim köyde ona çoğuncası."O adam mı be...Horoz bile kesemez."lafını
çok duymuştum ben.Bir akşam üzeri millet kahvehaneyi doldurmuştu.Sigara dumanı
içinde göz gözü görmüyordu.Dışarda yağmur çiseliyordu.Buna rağmen rahat nefes
alayım diye, dışarda oturuyorum tek başıma.Hüseyin’in kayınpederinin evi yakın
kahvehaneye.Bir ara:
-Aaah anaaam!Yandııım!diye bir haykırış duyarak fırladım oturduğum sandalyeden.
Ses kahvehanenin arka tarafından ,Hüseyin’in kayınpederinin evinin oralardan geldi.
Ne yapacağımı bilemedim bir an.Sonra kahvehaneye girip,içerdekilere anlattım
duyduklarımı.Bir kaç kişi peşimde ,Adile’nin Süleyman’ın evine doğru giderken,
akşam karanlığında sağa sola yalpalayan Hüseyin’in, bize doğru geldiğini ve:
-Yandııım anaaam! diye bağırdığını gördük.Kucağında çocuk ağlıyordu.Biz ilk
önce Hüseyin’i sarhoş sandık.Ben çocuğunu kucağından aldığımda, çocuğun her
yanının kan içinde olduğunu farkettim.
-Ben ölüyorum,dedi Hüseyin.
-Ne oldu Hüseyin?dedim.Bebeğin her yanı kan içinde.
-Kızıma bir şey olmadı.Kayınpederim beni bıçakladı.Ölüyorum,diye inledi.
Kahvehanenin önüne getirip bir sandalye üzerine oturttuk Hüseyin’i.Kucağımda
hala ağlıyordu kızı.Ne yapacağımı şaşırmıştım.O sırada arkaşlardan biri ,bir
sigara yakıp, Hüseyin’in dudaklarına iliştirdi.Zavallı bir iki nefes çekti
sigaradan.Elleriyle göğsünü tutuyordu ki, birden yüzükoyun yere kapaklandı.
İğneci Selim hemen yere düşen Hüseyin’in üzerine abanarak, sırtüstü yatırdı.
Sonra çeketinin gömleğinin düğmelerini çözdü koparırcasına.Göğsünün her
yerinden kan fışkırıyordu.Elini boynuna doğru bastırdı.
-Ölmüş,dedi.
....................
Köyümüz böyle olaylara pek alışık değildi.Ben daha önceleri de, daha sonra
da, köyde böyle bir olayın yinelendiğini ne duydum ,ne de gördüm.Kimsenin
dilinden düşmedi damadını bıçaklayan adamın hikayesi ondan sonra.
-Yıkanırken iyice baktım ben.Tam yedi yerinden saplamış bıçağı.
-Yav,kucağında çocuk vardı ilk gördüğümüzde.Allah korumuş yav.Tam yedi tane
bıçak darbesi al göğsünden, bir tanesi de isabet etmesin çocuğa.Hayret...
-Ben bu olaya bir türlü inanamıyorum.Süleyman dediğin, adam horoz bile kesemez.
-Sen öyle bil hala.Adam suçu kabul etti bile.
-Canım orası belli olmaz.Jandarmanın eline düştün mü çalmasan çaldım,yemesen
yedim dedirtirler adama.Sen ne kadar laf etsen boş.
-Ne arıyormuş Hüseyin orda be?O askerdeyken, iki aile epey birbirlerine düşman
olmuştu.Bence oraya hiç gitmemeliydi.Genç çocuk, onda da kabahat vardır bence.
Gidip efelenmiştir herifin kapısında.
-Yok be arkadaş.Kayınpederine gitmiş işi düzeltmek için askerden gelince.Ayrı
eve çıkarsan ,eşini ve kızını alırsın demişler.O da ,kendisini evlat edinip,bu
yaşa getirenlere ,bu kötülüğü yapamayacağını söylemiş.Çocuğu verin, analığım
sevsin, geri getireyim demiş.Çocuğu vermişler.İki saat sonra çocuk ağlamaya
başlayınca,geri getirmiş.Bu böyle devam etmiş bir müddet.Bir gün Hüseyin’e:
-Oğlum bak,demiş Süleyman.Biz aranız düzelir diye, ses çıkarmıyoruz senin gidip
gelmene.Ama senin hiç bir şey hallettiğin yok.Ya çocuğu da alıp git, bir daha
görünme,ya da çocuğu görmeye bir daha gelme.Oldu mu?
Hüseyin kızını alıp baba evine götürmümeyi yeğlemiş ,kayınpederinin bu sözleri
üzerine.Kayınpederi de bir daha evine gelmemesini söylemiş.Akşam olunca ağlıyor
diye ,yine kayınpederine götürmüş çocuğu Hüseyin.Ondan sonra, ne olduysa olmuş.
-Süleyman böyle bir iş yapsın.Bir türlü aklım almıyor be...Ağzından ekmeğini
alsan ses,etmez bu adam.Karıncayı incitmez.Kandan korkar.Horoz bile kesemez.
-İmralı’ya atmışlar onu.
.................
Aradan yıllar geçti upuzun.Adile’nin Süleyman’ın ve damadı Hüseyin’in simaları
bile unutuldu köyde.Bir ara:
-Adile’nin Süleyman izinli gelmiş İmralı’dan,dediler.
-Sanki askerden izinli geliyor mübarek,dedi köylülerden biri.
Süleyman daha sonraları da bir kaç kez izinli geldi köye.Bir gün kahvehane de
gördüm onu.Hapse düşmeden önce, bir kaç kez kahvehaneye geldiğini görmüştüm
Kapı ardındaki sedire, hemen kalkıp gidecekmiş,acelesi varmış gibi oturur, çayını içer
kalkar giderdi.Kimseyle oturup konuşmazdı.Kimsenin yanına oturmazdı.Kimse de
tenezzül edip, onun yanına gelmezdi.Fakat şimdi öyle değildi.Oturduğu masanın
etrafını ,köyün ileri gelenleri sarmıştı.
-Geçmiş olsun Süleyman,diyenler vardı.
Demek ki adam cezasını çekip çıkmıştı hapisten.Bir gün kahvehaneden eve giderken,
yalnız yakaladım onu.
-Süleyman amca,dedim.Vaktin varsa şöyle bir dolaşalım.
-Olur be Ali ,dedi.Epey dolaştık birlikte.Hapishane yaşamını anlattı bana.
-Oğlunun sara nöbetleri sık oluyor mu?dedim.
-He,dedi.Elin oğlunu öldürür de, Allah onların yanına kor mu diyorlarmış köyde.
Benim oğlum hasta.Bir gün gelip ölecek ama ,onun bir suçu yok.
-Öyle...
-Suçlu olan benim yasalara göre.Şimdi cezamı çekip,çıktım dışarı.Hapisten ilk
çıktığım zaman,borcunu ödemiş insanların rahatlığını hissettim.Öyle değilmiş ne
yazık ki...
-Yasalara göre cezanı çektin,vicdanen rahat olamıyor musun?Onu mu demek istedin?
-Yok be oğlum.Şu insanlara baksana bir kere.Onlara acımaktan vicdanımın sesini
dinlemeye sıra mı geliyor ki?
-Ne demek istiyorsun Süleyman Amca,dedim.
-Baksana etrafıma.Ben hapse düşmeden önce, selam bile vermeye tenezzül edilmeyen
bir garip adam idim.Şimdi öyle mi?Şu itibara baksana bir kere.Köyün bütün hali
vakti yerinde insanları, ağızları bir karış açık beni dinliyorlar.Ben layık mıyım
bu kadar saygı gösterilmeye.Katilin tekiyim ben...
.............
Bir kaç gün geçti aradan.Bu süre içinde Süleyman hiç gelmedi kahvehaneye.Bir gün
arkadaşlarla oturuyorduk.Masada yine, Adile’nin Süleyman’ın İmralı maceralarını
anlatıyordu arkadaşlardan biri.Anlatırken,birin yanına bin katıyor, daha önce hiç
duymadığım senaryolara yer veriyordu.Bir çocuk koşarak girdi kahvehaneden içeri.
Nefes nefese kalmıştı koşmaktan.Bir süre nefes aldı bir şey diyemeden.Sonra da:
-Adile’nin Süleyman kendini asmış! diye bağırdı.
-Horoz kesemeyen adam mı?dedi Ertuğrul.
-Evet ,dedi Ali .Horoz kesemeyen adam...
Yazan:Osman Eker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.