YAĞMUR DAMLASI
Bütün gece yağmur yağdı.Bütün sabah, bütün öğlen, bütün ikindi, bütün akşam, bütün gece, hatta bütün bir hafta yağmur yağdı.Milyonlarca, milyarlarca küçük ince yağmur çizgileri sıra sıra toprağa düştüler.Bazıları onları seyrettiğim pencerenin camına vurdu.Ama hiç biri içeriye giremedi.Bazıları içeri sızmak için pencerenin altındaki oluktan girmeye çalıştılar. Ama onlar da annemin koyduğu bez parçasına takıldılar.Her yağmur damlasının cama vurmasıyla nasıl da kalbim çarpıyordu.Bir damlasını tutmak için neler verirdim.Önünde oturduğum pencereyi açıp, elimi yağmura uzatmak isterdim.Birkaç defa denedim.Ama annem her defasında ‘kapat kör olasıca,içeriye su dolduracan, zaten zar zor ayakta duruyor virane ev, o da başımıza mı yıkılsın’ diyordu. Çaresiz kapatıyordum.Ama yüreğimin bir yeri hep açıktı bu yağmur taneciklerine.
Nasıl da oluyordu. Dediği tam çıkmıştı. Bir gece değil, bir gün değil, bir hafta yağmur yağacak demişti. Ta ki sen bir damlasını tutup avucuna alıncaya kadar. O bir damlada gözlerimi göndereceğim sana. Gözlerimi göreceksin, o bir damlada demişti.Ama olmuyordu.
Bir hafta bitiyordu. Acaba bir damla yakalayabilecek miydi. Yakalasa da gözlerini görebilecek miydi sevgilisinin.
Bütün gün pencerenin önünde oturup bir damlanın hayalini kurup, pencereyi açamazken, pencerenin oluğundan bir damlanın içeri sızmaya çalıştığını gördü.Hemen pencerenin önündeki bezi çekip, sızan bir damlayı avucuna aldı.Yüreği pır pır atıyordu.
O kadar hızlı yapmıştı ki, annesi ne olduğunu anlayamamış sadece elindeki işi bırakıp
gözlüklerinin üstünden şöyle bir bakmıştı.Kız heyecanla iç odaya geçti.Elindeki bir damlayı dikkatlice bir fincana akıttı.Yağmur damlası fincanın kenarından süzülüp, dibine yerleşti.Sonra bir ışıltı belirdi damlada ve arkasından bir çift göz. Olmuştu işte Yağmur damlasında Sevgilisinin gözlerini görebilmişti.Bütün gece heyecandan uyuyamadı.arada bir kalkıp fincanın içindeki damlaya baktı.Bir çift göz hep ona bakıyordu.
Diğer gün ilk işi hemen kendisine bir hafta yağmur yağdıran gence gitmek oldu.Ona küçük bir teşekkür borçlu idi.Olanları anlatmalıydı ona. Anlattı da.Yağmur damlasında gönderdiği gözleri için teşekkür etti.fakat delikanlı kızın söylediklerine güldü.’ne gözleri’
dedi.’sana bir şey göndermedim ki.’ Kız ‘bir hafta yağmur yağacak demiştin ve gözlerimi göndereceğim sana bir yağmur damlasında’ diyerek oğlana söylediklerini hatırlattı.Oğlan daha bir güldü.’yağmur mu ?’dedi.Kolay ‘Televizyon söyledi, bir hafta aralıksız yağmur yağacak Sizde telefon yok galiba, tabi bilemezsin.’ dedi. ’Ya gözlerin’ dedi kızcağız. ‘o da basit’ dedi oğlan ‘yoksul insanlar görmek istedikleri gibi görür yaşamı sende bunun için yağmur damlasındaki ışıltıyı gözlerim gibi gördün.’ Genç kız afallamıştı.Gördüğü gözler yoksulluktan mı, aşktan mı ayırımında değildi.
Oğlan eve döndüğünde hala gülüyordu.Bir taraftan da kızın son söylediklerini düşünüyordu.sabah uyandığında düşüncesi daha bir yer etmişti kafasında çünkü kızın dediği olmuştu.dediği saatte güneş penceresinde doğmuştu.ve ışıkları bütün odaya dolmuştu.Tesadüf olduğunu düşünüp oralı olmadı.Ama diğer sabahlarda aynı şey olunca, tesadüf olmadığını anladı.Bütün perdeleri, kapıları kapatsa da nafile.Odanın içindeki güneş ışıkları kaybolmuyordu. Günlerce uğraştı, odasına dolan ışıkları kaybedemedi. Sonra kızın söyledikleriGeldi aklına. Güneşe bak demişti, hiç gözlerini ayırmadan bütün gün. İçindeki karanlığı aydınlat, aydınlat ki bir daha odana dolup seni rahatsız etmesin güneş Dediğini yaptı genç kızın. Güneşe baktı, ta ki içindeki karanlık aydınlanana kadar, hiç durmadan güneş kaybolana kadar.
Birkaç gün sonra bir sabah uyandı.Kızın dediği olmuştu:güneş yoktu penceresinde.Her taraf karanlıktı.İçi ferahladı. Bütün aydınlığı içinde hissedebiliyordu.Güneş pencerede değil içinde doğmuştu sanki.Güneşle beraber, içinde başka bir şeyinde doğduğunu hissetmeye başladı.
Genç kıza aşık oluyordu sanki.Çok geçmedi, içinde doğan güneşin dışarıya yansımadığını anlaması için. Gözleri görmüyordu.Günlerce gözlerini ayırmadan güneşe bakmasının sonucunda gözleri görmüyordu. Gözlerini kaybetmişti ama buna değmişti.
Günler sonra kapısı çaldı genç adamın.Kapıyı açtı. ’Merhaba’ dedi bir kız. Tanımıştı,bu O kızdı. Hemen bütün olanları anlattı kıza.Kız güldü oğlanın anlattıklarına. Bilmiyor musun dedi. Güneş her gün aynı saatte doğar.Senin penceren de güneşe bakıyormuş hepsi o dedi. Dediğim gibi günlerce güneşe bakarsan da gözlerin kör olur, bir daha güneşi göremezdin. Oğlan oralı olmadı, yaptığının cezasını çekiyordu şimdi.Ama yine bu kızı seviyordu.Sayende yüreğime birkaç damla güneş girdi dedi, kıza. Gözlerimi kaybettim ama olsun dedi.Kız korkma dedi.Unuttun mu gözlerim bende Yağmur damlasında göndermiştin onları. Yanında getirdiği fincanı çıkardı.İçindeki yağmur damlasını genç adamın gözlerine akıttı.Yağmur damlasındaki gözler sahibini buldu.genç adamın dünyası yeniden aydınlandı.Bundan sonraki yaşamlarında her yağmurda birbirlerine gözlerini ve kalplerini gönderdiler, her yağmur damlasıyla.