- 960 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Yarım öykü
(1)
Kararsızdı adam. Epey de çaresiz. Olayların böyle gelişeceğini pek de tahmin etmemişti. Etmesi de mümkün değildi elbette. Ama her gün biraz daha olayların kontrolünü kaybediyor, her gün çaresizliğinin dozu biraz daha artıyordu. Yavaşça yok olmak gibi bir şeydi onun yaşadığı. -Böyle cümlelerin nasıl devam edeceğini tahmin edersiniz. Fakat merak etmeyin, her şeyin nasıl gelişeceğini bilseydiniz benim bunları yazmam için sebep kalmazdı.-
Baştan söyleyeyim; her ne kadar birazdan anlatacağım adam bana benzese de bunların hiç biri benim başımdan geçmemiş olabilir.- ve lüzum görürsem bu cümleyi daha sonra hikayemden çıkarabilirim.-
Orta boylu, orta kilolu, orta yakışıklı, orta zekalı bir adam. Herkes gibi biri. Çok da ilgi çekici biri değil. Ama bazen öyle olmadığına da inanmıyor da değil. -Bir cümlede iki olumsuz olunca anlaması zor oluyor. Ya da en azından benim için. Şimdi böyle olması biraz da işime geliyor.- Olağanüstü özellikleri yok. hikaye boyunca da öyle hayranlık uyandırıcı şeyler yapmayacak. Boşuna umutlandırmayayım sizleri. Ama siz sıkılmak istiyorsanız yanlış işin başındasınız Çünkü olaylar öyle gelişmedi..
Biraz çocukluğundan bahsetmekte fayda var desem doğru olur. Normal bir çocuktu. Ama anlatsam bütün çocukluğunu bunun hikayenin gerisine faydası olmaz. O zaman bu işi boş verelim. Zaten yer yer dönüşler yapabilirim. Hikayenin başında henüz buna karar vermedim. İnsan her zaman kendisi için faydalı olan işleri yapmıyor öyle değil mi?
Bir de bu hikayenin yazılırken sürdüğünü de baştan söylemekte yarar var. Yani her an geçmiş zamandan şimdiki zamana geçiş yapabilirim.
(2)
Uzun bir tatilin başındaydı. Ne yapacağını bilmiyordu. Sıkılmak istemiyordu, çaresizliği sevmiyordu. Halbuki sıkıntı kuşatmıştı her yerini.
Televizyonu kapattı. Yatağından kalktı. Odanın penceresinden dışarıya baktı. Pencereden evin yan tarafındaki odasının balkonu görünüyordu. Balkonda babasının yeleğinin ucunu gördü ama babasını görmedi. Tam zamanıydı. Odadan hızlıca çıkarken balkonlu odanın kapısının kapalı olup olmadığını gözleriyle kontrol etti. Kapı kapalıydı. Sessizce babasının odasının açık olan kapısından içeriye girdi. Odanın içindeki beyaz şifoniyerin üstünde babasının ilaçları dağınık bir şekilde duruyordu. Hızlıca ilaçları açıp prospektüslerini okumaya başladı. staneol adlı bir ilacı aldı. Birkaç ilacın prospektüsünü okuduktan sonra. Babasını anlamamasını umarak içlerinden bir tane aldı. Mutfağa gitti. Bir bardak suyla birlikte içti.
(3)
O kadar karışık ki kafası yürürken önünü bile göremiyor. Kafasını karıştıran içtiği ilaçlar mı yoksa yaşadığı olaylar mı ben de bilmiyorum. Ama sizin için onu sessizce izlemeye devam edeceğim.
Biraz sinirli de gözüküyor. Mağazaların önünden geçerken vitrinlere doğru bakıyor. Fakat onu iyi tanıyorum ben . Elbiselere bakmıyor. Aynaya bakıyor o , elbiselerin camın arkasındaki suretinde aslında kendi kendine bakıyor. Bunu hep yapar.
Başından geçenlere karşı yine de fena gözükmüyor. Ve son zamanlarda sık sık yaptığı gibi aynı şeyleri düşünmeye başladı galiba. Düşünürken onu biraz rahat bırakalım.