- 721 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Etek ve Pantolon1
-Çok acı çekiyorum.
-Neden?
-Bir çocuk dünyaya aç gelebilir; hiç doymadan ölebilir.
-Lütfen sakinleş!
-Senin kadar iğrenç olabilseydim; her yerde sakin olabilirdim!
-Ben çirkin olabilirim ama sağır değilim.Duyabiliyorum yüreğindeki ağlayışını, titremelerindeki üşümeleri.
-Niçin bu kadar körsün o zaman; gözlerin bu kadar güzelken? Ağlamayı bile beceremiyorsun dünya toz gibi göz bebeklerini incitmişken.
-Yanılıyorsun
-Gece bile yıldızı yanlış anladı birbirine o kadar aitken.
-Allah her şeyi ayrı yaratmış.Her bitki her yerde yaşayabilir mi? Herkesin kendi yeri var.
-Peki senin yerin neresi?
-Ben çölün ortasında bir kaktüsüm.Çünkü bana dikeni bu hayat öğretti.Bir de yığınla derdi.
İnsan anca başkalarının hayatıyla eğlenebilir; kendi hayatı mabettir.
Sinirlendi.Aşkın fazlalıklarını yaşamaktan sıkıldı.Bu konuşma ona fazla ağır gelmişti.Karşısındaki aşk adına manevi baskıya giriştikçe girişiyor dudaklarından kanlı pusuları döküyordu.Her sözle üzerine yağmacılarını salıyordu.
Çayını yudumladı kalkmak için doğruldu.
Murat bir hışımla bakışlarını Derya’ya fırtına gibi gönderdi.Derya’nın yüreği kabardı.Bütün deniz kabukları yaralarından düştü.Dalga dalga yayılan aşksızlığı yüreğine tuz bastı.
-Bak murat bana sert sert bakma.Pantolon giyebilirsin ama kılların her yanını sarmış.Ben artık mağara karanlığında yaşamak istemiyorum.Sen git medeniyetini başkalarına göster.Ben artık senin coğrafyandan çıkmak istiyorum.
-Yo böyle çekip gidemezsin.Etekliğinin her kıvrımında dolanbaçlı şeytani yollar.Şeytanlarını sallaya sallaya burdan gidemezsin.Zaten bin türlü günaha girdim eteğindeki bir gülü öpmek için.Bu kadar kolay tövbe edemezsin.
-Sen beni suçlama Murat.Günah çıkartamazsın böyle.Benim eteğimin altına da saklanma.Ben artık senin ütülü gömleğinden sıkıldım.Düzgün kişilik rollerinden sıkıldım.Bu aşk kasvetli yarınlara gebe.Bense güneşin doğmasını istiyorum geleceğime.
-Tamam sana yetmediysem git! Önce kendine yetmesini bil.Sen arızalıysan hiçbir aşk seni tamir etmez bunu bil.
Derya arkasına bakmadan kafeden uzaklaştı.Yürümek istiyordu kimsenin koluna girmeden.Adımlarının sesini duymak istiyordu.Postal seslerini işitmeden.Ne güzel kendini çoğaltabilmek.Yalnızken bir orman olabilmek.Bir roman olabilmek.
Roman kelimesi de yalnızdır ama ciltlerce kelimenin anlamını saklar kendi içinde.
Akşama kadar dolaşmıştı Trabzon’un caddelerinde.Yorulmuştu Derya.Evine doğru yol alırken ayakkabıları daha güzeldi eskisinden.
Evine vardığında banyoya koştu.Aşkın köpeklerine yedirilmiş etlerini yıkamak istedi arınmak istedi salyalı duygulardan.Dudaklarını ovaladı suyun altında önce makyajı aktı ardından gözyaşları.Oysa öpüşlerinde saklıydı gece mavisi.Kararmıştı şimdi gecenin sisli havası.Tüllerini sıyırdı tenini yıkarken dudak izlerinin.Rahatlamıştı bedeninin her karesi.
Durulandı aktı saçlarından kurtulmuşluğun billur bahçeleri.Her saçında büyüdü kök salmış özgür çiçeklerin envaisi. Aynada tarandı yansıdı yüzüne temizliğin ak gölgesi.
Uyumak istedi.Rüyasız uykular diledi pempe tozlar serpiştirilmemiş.Göz kapaklarını kapadı kapandı yatağına tertemiz.
Rüyasında fırtına vadisini gördü.Kırılmıştı dalları bütün lalerin.Gökyüzünden bir şelale akıyordu vadinin içlerine.Lalelerin kadehlerini dolduruyordu özünden.Bir yudum içti çiy düşmüş kaderine kadehinden.Ter içinde uyandı susamıştı bir bardak suyu akıttı kuru dileklerine.
Televizyonu açtı.Uykusu dağılmıştı.Filmlere baktı.Ne kolaydı ekranda ölmek ve sevmek.Hiçbir şey olmamış aşklara benziyordu senaryodakiler.
Canı sıkıldı balkona çıktı.Gözleri dalgalara ilişti.Annesini hatırladı dalgalı saçlarıyla.
’Kadınlardan en kötüsü hayat kadını olur; erkeklerden ise her şey olur’ derdi annesi. Ne akıllı bir kadındı; adam gibi adama yakışandı.
Annesi adını Derya vermişti.Çünkü Sürmene’nin balıkçı ailesiydiler. Evin tek kızıydı.Ağabeyleri okumuş kaptan olmuşlardı.Kendisi iç mimardı.İş için merkeze taşınmış ailesi ilçede kalmıştı.Hafta sonları yanlarına giderdi.
Babası ona erkek mantığını öğretmişti.Yirmi beş yaşına kadar çok erkekle bağ kurmuştu.Bütün aklına rağmen, zekasına rağmen sadece erkeklere yenilmişti.Yenilgisi neşesiz günlerin anlamsız gülüşüydü dudaklarında.Sözcükler bulamıyordu sıkıntısını anlatmaya.Kendi kendine horozlanmaya bayılıyorlar, tüyü yolunmuş gibi bağırıyorlar ve kendi pisliklerinin üzerinde de iyi ötüyorlar.Her yeri kan ve sperm kokutmak istiyorlar dedi.
Balkonda nefrete yetecek kadar malzeme topladı kendince.Yüreği yaşama sevinciyle attı.Yaşamak sevgiye açık, kapalı nefrete her yanda.Eğer güçlülerin dünyası olsaydı bu dünya yaşar mıydı bu zamana kadar ceylanlar? Ve erkekler bir zincirin halkalarıdır ancak.
Salona geçip kanepeye uzandı.Uykuya daldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.