- 1460 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dünyanın en mutlu adamı
Dünyanın en mutlu adamı
--------------------------------------------------------------------------------
Çıkrık.. Ebemden kalma son hatıraydı.. Güneye bakan oturma solunun köşesinde, sanki her gün sevgili ebem bana bakıyor gibi hal alırdı…
Ara sıra Kadir, oğlum…! Erken kalk, namazını kıl, erkenden işine git, uyanamazsan ben uyarırım der, nasihatlerde bulunurdu. Ben de her seferinde gailesizce "olur" deyip onu teselli ederdim.
İnşallah bir gün yönün kıbleden eksik olmaz oğul! "Ben sana dua etmeye gidiyorum" der, tespihini eline alır ve usulca sofradan kalkardı.
Yıllar sonra, oğlum on altı yaşına girdi. Artık atılgan, kanı kaynayan bir delikanlıydı. Aramamızdaki ilişki baba oğul ilişkisinden biraz öteye gitmişti. İş ortağım yad a asker arkadaşım gibiydi…
Her gün işyerimizde ne gibi değişikler yapacağımıza beraber karar verir, uygulama aşamasında benim tecrübelerimi de göz ardı etmezdik. Şahsa ait sıradan atölye iken, küçük bir şirket kurduk. Oğlum ticaret lisesi ve iki yıllık işletme mezunu olması sebebiyle resmi işlerimiz hızlı yürüyordu…Biraz daha ufkum açılmıştı işlerimiz büyüyordu
işci sayımız arttıkça omuzlarım yükseliyordu ,ve daha güzel hayattan haz alıyordum..
Oğlumda, ufak tefek değişiklikler hissediyordum Anlatmasını bekliyor dum ama her seferinde bana anlatması gerekeni değil de şirketimizle ilgili başka şeyler anlatıyor, hatta ikinci bir şirket kurmamızı öneriyordu.… Ben de "olabilir" diyordum ama afallamadan yorulunca, yürüyelim oğlum diyordum.
Bayram namazını iki oğlumla eda edip eve döndük, kahvaltının ardından küçükler büyüklerin elini öptü, büyüklerde küçüklerin yanaklara gül kondurdu, tabi ki ceplerine harçlıklar da verildi..
Bayram sabahı ailede iç bayramlaşma bitmiş, oturma salonuna geçilmişti En küçük oğlum "keşke baba, büyük annemde olsaydı şimdi her halde bana harçlık verirdi"..büyük oğlum emre bey "bak baba büyükannemin çıkrığı köşemizi bekliyor.. herhalde…! kendisi yok ama hayaleti yeter" gibi laubali laflar ediyordu ..
Biraz sinirli, biraz yüzü soluk, bir şeyler sezinler gibi oluyordum…bunları düşünürken kapı zilimiz çaldı, evin en küçüğü kapıya doğru gitti… "oğlum kim o" dedim !
"Bir abla var kapıda seni bekliyor" baba…! Düşünmeden koltuğumdan kalktım..
-kimmiş oğlum?
-bilmiyorum… bir abla…!
Kapı sonuna kadar açıktı. Suratı, asansöre dönük on altı yaşların güzel bir hanım kız karşımdaydı… eşarbını önden bağlamış ..sonradan bağlamış gibi bir hal vardı ..Buyur kızım ! içeriye ," usulca girdi. oturma solonun da oğlum yoktu, eşim ise hoş geldin kızım ...suratında limon sarısı bir renk hasıl oldu…dışarıya çıktı.
Küçük oğlum, ben ve misafirimiz baş başa kaldık ..içimden herhalde iş isteyecek dedim..Buyur evladım anlat! Gözlerindeki hafif yağmurumsu ıslağı sildi, kağıt mendilin geri kalanı çantasına telaşla koydu , gözlerimin içine doğru öfkemsi bir şekilde bakıyordu….
Buyur kızım bir isteğin mi vardı
__kekeleyerek ben size geldim.
__Hayırdır evladım niçin geldin?
__iki aydır hastanedeyim… oğlunuz fatih’i çok seviyorum, müsaade ederseniz evlenmeyi düşünüyorum…
birden doluya kapılmış bir hal aldı bende ki duygular
__Kızım oğlumu tanıyor musun?
__Evet.
__Nerden?
__Okuldan
__İsmin ne?
__Zuhal
Peki kızım tek taraflı olmaz ki, bu işler oğlum Fatihe sorayım…!
Bu konuda bana yardımcı olacağına inanıyorum.
__Hanım Fatih’i çağır..!
Fatih kapıdan içeriye girdi suratı halıda süpürgeydi…
__Fatih, Zuhal kızımız bir şeyler diyor… sen ne dersin ?
Büyük bir olgunlukla kelimeler ağır, usul bir şekilde dudaklarında fısıldar gibiydi..ben duymuyordum.
__Fatih oğlum sesin mi kısıldı?
__Hayır baba
__Nedir bu hal?
Zuhal bana aşık oldu, ama ben onu kırmadım… aşkına karşılık vermedim, ret de etmedim bana yaptığım hatanın cezasını sen ver baba….! Hatice’nin gözlerinde yağmur gibi dökülüyordu….
Bak kızım ikinizde küçüksünüz,oğlum askerden gelsin, o gün ne olur bilmem ,belki de senin fikrin değişebilir..
__ Ailenin senin buraya geldiğinde haberi var mı?
__Yok kadir amca İstersen öl de. Ölürüm..! Buradan beni gönderirsen bil ki, sebebi siz olursunuz…
__Kızım daha küçüksünüz, oğlum da pek taraftar değil, biz buranın hatırı sayılır bir ailesiyiz… Gel ben seni ailene teslim edeyim demeye kalmadan, meyve bıçağını aldı boğazına dayamasıyla elinden almam bir oldu… tabi bu sırada parmağımı elma bıçağı kesmiş hepimizin eli ayağı donmuştu…
Küçük oğlum olayın hemen ardından emniyete haber etmesi tuz ekmişti yaraya, bayram sabahı bir de karakol duvarlarında tutanaklara geçmişti… Zuhal bağırıyor ! çağırıyordu..!
Çocuğun oyuncağını kaybetmişçesine ağlıyordu.
Aman Allah’ım demekten başka içimden hiçbir şey gelmiyordu. Şehirde herkes bu olayuı duymuş, dostlarımız karakola üşüşmüştü…iyi ki kızın çelişkili ifadeleri yüreğimize su serpiyordu, Zuhal’ın ailesi de gelmiş davacı olduklarını ha bire haykırıyor, komiser bey anlaşma yollarını bize gösteriyordu… oğluma kelepçe vurulmuş, sanki cinayet mahkumu gibi tıkılmıştı bir odaya ..bir yanlış anlama vardı.
Ve nihayet hastane raporları yüzümüzü güldürdü bayram sonu gelmişti..oğlumda salıverildi gerçek anlaşıldı…
Pazar akşamı hep birlikte oturduk neden bunlar başımıza geldi sorusu dalgalı odanın duvarında.
Hanım söze başladı
__ Kadir bak dedi, her şey para değil iş..iş ..başka hiçbir şey bilmiyorsun sen…
__Oğlum sen ne düşünüyorsun?.
.
Suçlu bir hal tavır içinde,baba aslında tüm kabahat benim seviyordum Zuhali….! Ama senin kızacağını düşünerek yarı bulaşık laflar ettim, benim kusurumu bağışla…
Bak oğlum köşedeki gördüğün çıkrık bize dili olsaydı ne yapmamız gerektiğin en güzel bir şekilde anlatırdı…Şimdi çıkrık suskun, ve bize derin gözlerle bakıyor…
Neden baba!!
Çünkü büyükanneniz daima derdi ..kimsenin yüreğini kırmayın..yürek sancısı ,yürek yangısı kolay değil ,mahpusla ödenmez.
Ve derdi ki, "oğlum kadir herkim olursa onun hakkını kendisine ver"…fazlasıyla, fazlası ne dersem.. fazlası lafı önünü tıkar…
Ve bende yarından itibaren Zuhal kızımızı sana nişanlamayı düşünüyorum, onun hakkı, senin hakkın bende kalmasın ..o çıkrık böyle söylüyor bana..!
Oğlum usulca kalktı, çıkrığın yanına varıp "özür diliyorum büyükanne" dedi…"seni incittim".
bana dönerek; sen baba örnek alınacak daha çok yanın var seni üzdüğüm için özür dilerim.. eğilip elimi öptü.
Yüzümüz gülerken cep telefonuma mesaj geldi..kadir bey oğlunuzla, malınızla mutlu bir şekilde yaşayın..
Ambulansın siren sesleri yankılanıyordu..beni hastaneye kaldırmışlar, bir gün sonra gözlerimi açtığımda… yanımda eşim, ve Zuhal oğlum başım dalardı.
__Dünyanın en mutlu adamı ben idim…!