- 1009 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
WOYAGER SENARYO 4
ŞAKİR: Öyle mi? Hııım… Tabi canım, ne demezsin?
gibi kelimelerle onu ciddiye almadığını belli ediyordu ama Rüstem bunun farkında değildi…
Öğle paydosu bitmiş yeniden işinin başına dönmüştü kaynak artıklarını çekiçlemeye devam ediyor bir yandan da avazı çıktığı kadar bağıra çağıra yarım yamalak bildiği bir şarkıyı söylüyordu
RÜSTEM: Buraları yıkılıyo benden sıkılıyo akşam peşine bıyıklı takılıyo ninanina nam ninanam nam
Hem kırma işini yapıyor hem de poposunu sallayarak ritme uyuyordu. Ortam öylesine gürültülüydü ki kimsenin onu duyması mümkün değildi.
Az ilerisinde elinde taşlama spirali başka işçiler çalışmalarını sürdürüyordu. Dev vinçlerden birinin halatının ucunda oldukça büyük bir saç levha gemi omurgasının bir yerine montajı yapılmak üzere ağır ağır yol almaktaydı.
Birden ortalık derin bir sessizliğe gömüldü. Bütün çalışanlar işi gücü bırakmış gökyüzünde bir noktaya doğru bakmaktaydı. Rüstem şarkısına devam ediyor, bir yandan da işini yapıyordu.
RÜSTEM: Ben seni seçtim Sakine hanım. Yasla başını ejimije doğru ninanünanay ninam n ini nam…hıı ne olu yo lan…
Sessizlikte kendi sesiyle irkildi başını sağa sola çevirdi ve sustu herkesin baktığı noktaya o da kafasını çevirdi merakla bakmaya başladı. İçinden
RÜSTEM:Rüstem içinden düşünüyor) (Bunlar bir numara yapıyılar amma anamadım şerefsizim!
RÜSTEM:Hade hade hayvan terli bu defa yutturamazsınız.
Diye bağırdı ama kimsenin onunla ilgilendiği yoktu.
RÜSTEM: Ben kaçın kurasıyım olum. Yemezler bu ayakları, bu sefer. Yutturamazsınız!
Başka zamanlarda da hep birlikte gök yüzüne bakar gibi yapıp biri Rüstem’in gıdısını gıdıklarken diğeri arkasında yere yatıp onu düşürürlerdi. Ama bu kez platform üzerindeydiler ve etrafında da hiç
kimse yoktu. Rüstem bir numara olduğunu düşündüğü için ısrarla gök yüzüne bakmıyordu. Havada kıpkırmızı bir çember oluşmuştu. Sanki gökyüzünde bir bölge alev alev yanmaktaydı. Bütün bu olan biten herkesi şaşkına çevirmişti. Derken, ince bir kırmızı ışık demeti denize doğru hızla indi ve yansıyarak Rüstem’i bir kement gibi yakaladı.
RÜSTEM: Lan puştlar! Biliyodum bi numara çevirdiğinizi! Allahsızlar! Yetmedi mi ulan şakalarınız? Laaan bırakın beni yahu!
Bir yandan bağırıyor diğer taraftan gıdıklanır gibi kahkahalar atıyordu.
RÜSTEM: Bırakın Gıdıklanıyorum yaa! Laaan bırakınnn! Hi ho hoo hhooo…
Rüstem in bulunduğu platform a çarpan kırmızı ışın demeti onu yakalayarak hızla denizin üzerinde yansıma bölgesine doğru sürüklemeye başlamıştı. Her şey o kadar ani olmuştu ki kimse yerinden bile kıpırdayamamıştı.
RÜSTEM:Amaninn alllahhh! ne oluyoruz yav ulannn yahu bu da ne annneeee
Biraz sonra Rüstem ve kırmızı ışık demeti denizin ortalarında bir yerde aniden Rüstem’in attığı çığlıklar arasında sırra kadem bastılar.Tüm tersane çalışanları kıyıda toplanmış anlamsız gözlerle şok olmuş bir şekilde denize doğru bakmaktaydılar.
SAHİL GÜVENLİK BOTU
ASTSUBAY:Komutanım mesai arkadaşlarının anlattığı üzere kazazede tam bulunduğumuz noktada kaybolmuş.
KOMUTAN:dalgıç ekibi bu noktada gerekli araştırmayı yapsın.Arama sonucunu içerir tutanağı masamda bekliyorum.
ASTSUBAY:Emredersiniz komutanım.
Sahil güvenliğe bağlı bot Rüstem’in kaybolduğu noktada arama yaparken, deniz kuvvetleri arama kurtarma helikopterleri bölge üzerinde daireler çizmekteydi.bir süre sonra dalgıçlar denizden teknelerine çıktı tüm aramalara rağmen Rüstem’in iç çamaşırları dahil bütün giysileri her hangi bir zarara uğramamış bir halde bulunmasına rağmen Rüstem bulunamamıştı.
Akşam olmak üzereydi sahil güvenlik botu tersanenin rıhtımına yanaştı görgü şahitleri ile bir süre konuşulduktan sonra bot rıhtımdan ayrıldı
İÇ MEKAN: GÜNDÜZ
Sakine hanım mutfakta bulaşıklarını yıkarken içerideki televizyondan gelen sesi gayri ihtiyarî dinlemeye devam ediyordu
SPİKER: Cape caneveral uzay merkezinden bildirildiği üzere dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kaza meydana geldi. Az sonra canlı yayında!
Sözleri sürekli tekrar ediliyordu. Flaş bir haber dünya TV lerine düşmüştü Sakine ellerindeki sabunu duruladı ve salona geldi televizyona bakmaya başladı.
SPİKER: Sayın seyirciler! NASA’dan alınan bir son dakika gelişmesine göre, Voyager uzay sondasının dünyanın etrafındaki yörünge dönüşü sırasında, tigil kentarus yıldızı yakınlarındaki bir yerden yayılan ve güneş panellerine çarpan kızıl bir ışık demeti ile birlikte ortadan yok olduğunu bildirildi.
İÇ MEKAN GÜNDÜZ
Evin zili iki kez araka arkaya çaldı
HASİBE: Sakine abla kız, evde misin? Sakine ablaaa!
SAKİNE: Ooo hoş geldin komşum hoş geldin sefalar getirdin ayol gel seni bir öpeem
dedi kapıyı açar açmaz ve ardından ekledi
SAKİNE:Ooo gız bu ne şıklık bu ne gözellik böyle! valla kocacığına helal olsun sana iyi bakıyor her Allah ın günü yeni bir elbise ohh gel keyfim gel yani eh ne diyelim hayırlı olsun
diye söylenirken abartılı bir övgü yarışına girmiş gibiydi kendi kendiyle
SAKİNE: Ne mutlu sana gomşum ne mutlu sana
derken de hasedinden ölecek gibi hissediyordu kendini.
SAKİNE (içinden): Seni adi şıllık seni! Seni Beyoğlu yosması, görgüsüz karı! Beni çatlatmaya geliyorsun sanki. Allah cezanı versin Rüstem! Bak karına, ne halde!
HASİBE: Ne dediydin kız abla ?
SAKİNE: heç canım bizimkine kızıyordum sabahtan biraz atıştık da
deyiverdi.
HASİBE: Duydum ben de seni teselli etmek için geldimdi canım ablam boş ver bunların hepsi böyle.
SAKİNE: Erkek milleti, verem illeti valla kız
dedi. Hasibe espriyi anlamasa da
HASİBE: He kız ne gözel deyosun valla.
dedi.
Evde komşu Hasibe hanımla kahvelerini yudumlarken Sakine hanım ara sıra televizyona göz ucu ile bakmaktaydı az önceki flaş haberden sonra içini garip ve tanımlayamadığı bir sıkıntı kaplamıştı.
HASİBE: Ya komşu bırakalım şimdi haberleri zaten içim dışım benimkinin yüzünden haber oldu canım ablam …. TV de bizim için ağlayın a dostlar dizisi başlayacak onu aç da biraz ağlayalım. Ben ağlayınca çok rahatlıyorum kız, olur mu?
diye sordu.Çok bilmiş edasıyla
SAKİNE: Ayol bir dirhem gültürün gime ne zararı varmış ki kıı? Bak görmeyon mu elin adamını? Uzaya sondaj makinesi mi ne göndermiş, delik mi ne deleceklermiş havaya?
Ama onu da kaybetmişler. Şimdi de fellik fellik onu arıyorlarmış. Abooov! Ara ki bulasın, bu gadder yıldızın içinde.
Hasibe nin hiç bir şey anlamaması bön bön bakması üzerine
SAKİNE: aman canım sen de cahıl karı. Tamam dizi seyredelim, olur tabi tabi
dedi isteksizce.
Kumandayı eline aldı ve kanalları gezinmeye başladı Kanal abc nin ekrandaki yazısına takıldı kaldı Tuzla tersanesinde facia az sonra canlı yayında.
Bu yazı birkaç dakika öylece durdu ve ardından reklamlar yayına girdi . Sakine çıldıracak gibi oldu. Kanallar arasında dolaşmaya başladı
ancak hiçbir kanalda bununla ilgili bir habere rastlayamadı ve yeniden kanal abc ye döndü.
Spiker in seri bir şekildeki konuşmasının arasında Rüstem Çekingen adını duyunca öyle bir çığlık attı ki bütün mahalle indi kalktı. Çığlıkları duyan komşular ile olayı TV den izleyenler bir anda eve doluştu. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Birbirilerine “Ne olmuş, komşu?” diye soruyorlardı. Birileri Sakine hanımı kendine getirmek için burnuna doğru sokuşturmaya çalıştığı bir baş soğanı koklatmakla uğraşırken, bir diğeri yüzüne kolonya sürmekle meşguldü. Bir başkası da ellerini ovuşturuyordu.
Sakine hanım yarı baygın bir halde
SAKİNE: gittiiii, gitttttttiiii! Benim dağ gibi erkeğim gitttiii, gitti! Gitti, gittiiiii! Dostlar ben öldüüüümm! Ahhhh, Rüsteeem! Rüstemimmm!
diye ağlıyor saçını başını yoluyor,baygınlıklar geçirip kendine gelir gibi olduğunda da sarası tutmuş hastalar gibi titreyerek oradan oraya saçlarını
savuruyor gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde deli gibi kendini yerden yere atıyordu……
SAKİNE: Rüstemimmm! OOOOFF ıııhhhh amaaaannn ooooooof
Kimse tam anlamıyla bir şey anlayamamıştı. O arada hala açık olan TV’den “Rüstem Çekingen’i bu elim kazada kaybettik” lafı duyulunca mahalleli pür dikkat TV ye odaklandı. Sakine de yattığı halının üzerinden doğrulmuş Rüstem’e ne olduğunu anlamaya çabalıyordu.
Bu sayfaya olayı duyan komşuların doluşması ve Sakine yi teselli etme girişimleri eklenecek.
Karakterler. ADALET hanım, HASİBE hanım, NAZİFE hanım ,SÜMBÜL NİNE, vs
DIŞ MEKAN:GÜNDÜZ
Bir hafta sonra: Tersanede Tören var.
Tuzla tersanesinde hüzünlü bir gün yaşanmaktaydı temsili cenaze için boş bir tabut, hazırlanan katafalka yerleştirilmişti. Amerika dan gelen uzmanlar hem olayı araştırmak hem de Rüstem in temsili cenaze törenine katılmak için hazırlanan platformdaki yerlerini almışlar tersane müdürünün konuşmasını dinliyorlardı. Tersanenin her bir tarafı neredeyse çiçek bahçesine dönüşmüştü. Günler öncesinden hazırlıklar yapılmış ve her taraf pırıl pırıldı.
Başbakan beraberindeki bakanlar ile birlikte geniş bir halk kitlesi ve bürokratlar oradaydı. Ayrıca bu esrarengiz olayın ne olduğunu anlamak için komşu ülkelerden de bazı parlamenterler ile başka ülkelerin konsolos erkanı bi cümle tersaneye doluşmuştu.
Bazı ülkelerin gizli servisleri de top yekun hazırdılar. Hemen hepsi de Amerika’nın yeni bir teknoloji ile deney yaptığı kanaatindeydiler.
Voyager uzay aracına çarpıp dünyaya yansıyan ışık araçla beraber Rüstem’i de uzayın derinliklerine götürmüş bu durum dünyada şok etkisi yaratmıştı.Tüm
dünya medyası bu yaslı kadın ve çalışma arkadaşlarının acısını haber yapmak üzere Tuzla tersanesine toplanmıştı.
TERSANE MÜDÜRÜ: Bu değerli ve çalışkan!
Yarısı dolu bardaktan bir yudum su alıp kesik kesik ve durarak konuşmasını içli bir tonda sürdürüyordu.
TERSANE MÜDÜRÜ: Türk gencini!... Sevgili mesai arkadaşımız!... Rüstem Çekingen’i!.... Uzayın sonsuz derinliklerine uğurladık!
Bir yudum su daha içip.Sağına soluna bakarak dinleyenlerin tepkisini ölçmeye çalışıyordu
TERSANE MÜDÜRÜ: Acımız… çok büyük…sayın dost ve … büyüklerimiz … sevgili … misafirlerimiz.
Elindeki mendil ile alnını silip
TERSANE MÜDÜRÜ: 20 02 1971 doğumluydu… Gençti… Çok çalışkandı … Herkesin sevgilisiydi… İşte böyle biriydi …. Rüstem Çekingen!
İzleyende ağlıyor gibi bir izlenim uyandırıyor, sesine ara sıra hıçkırıklar eşlik ediyordu.
TERSANE MÜDÜRÜ: Tersanemizin… yılın işçisi olarak… seçmeyi düşündüğü çok fedakar… çok çalışkan bu arkadaşımız… maalesef aramızdan uçtu gitti! … Mevla rahmet eyleye.
Deyiverdi.
TÖREN ALANINDAKİ KALABALIK HEP BİR AĞIZDAN:AMİİİİN !
Dediler. Bu duygusal konuşmadan etkilenen çoğunluğu mahalle komşuları bağıra çağıra, inleye inleye ağlıyordu.
Tersane müdürü elindeki kağıttan arada bir kafasını kaldırıp kameralara bakıyor, elindeki mendille arada sırada bir türlü akmayan gözyaşlarını siliyor ama konuşmasını bir türlü bitirmiyordu.
Tersanenin uluslararası kapasitesinden üretilen gemilerin kaç gros ton olduğuna kadar bir dolu şey konuşmaya başladığında ise Rüstem’i tamamen unutmuştu.
Az önce oturduğu koltukta bitkin ağlamaktan gözleri şişmiş olan Sakine hanım ikinci plana atıldıklarını anlar anlamaz ortalığı çınlattı
ayağından çıkardığı terliğini kürsüye doğru fırlatırken öfkeyle
SAKİNE: Başlarım ulan senin geminden, gros tonundan, marketinden de, çıkarım, sülalenden zırtapoooozzzz!
Öylesine bir haykırdı ki herkes sustu. Ardından da;
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.