Hayat İşte
Saat 12.00. Yaşlı Sarah için uyanma vakti gelmişti. Zor bir gecenin ardından bu sabah oldukça güç geçeceğe benziyordu. Uyandığında ilk yaptığı müziği açmaktı. Bu sabah rengârenk çiçeklerle donanmış bahçesinde sabah kahvesini yudumlarken arkada Sinatra’dan ‘I’ve got you under my skin’ çalıyordu. Hayatımda bu bahçede geçirdiğim birkaç saat olmasa diye düşündü. Mis gibi kokuların içinde ne gece kalmıştı aklında nede biraz önce hissettiği zor bir gün geçirme düşüncesi. Gözleri kapattı Sarah. Uzun bir sahilde dalgalı bir denizin kıyısında yürürken rüzgârın tenine dokunuşunu hayal etti. Aslında tatil vakti gelmişti bu yaşlı bayan için.
Saat 1 olmuştu neredeyse. Kahvede bitmişti. Elindeki boş bardağı bile fark etmeden çiçekleri seyreden Sarah birden ürperdi. Aceleyle mutfağı geçip, yatak odasına varmak için merdivenlerden yukarı doğru süzüldü. Artık genç bir bayan değildi ama aklı hala pembe, kırmızı ve yeşildeydi. İnsan kendine neyi yakıştırırsa giymeli. Sarah kimseye karışmaz, hiç kimsenin giyimi hakkında yorum yapmaz ve kimsesinde ona yan gözle bakıp tebessüm etmesinden hoşlanmazdı. Hala hayattaydı ve köşesine çekilmeye niyeti yoktu.
Lacivert dizine kadar uzanan beyaz çizgili eteği ve pembe kolsuz gömleğiyle hiçte fena sayılmazdı. En az on yaş genç göründüğünü söylerlerdi bunu da her gece arkadaşı Sue ile yemekten sonra düzenli olarak çıktığı yürüyüşlere borçluydu.
Pembe puantiyeli el çantasını aldıktan ve siyah bagetlerini ayaklarına geçirdikten sonra hazırım dedi. Son anda çantasından parlak pembe rujunu çıkardı ve kapının yanındaki vestiyerin aynasında kendine çeki düzen verdi. Tek hareketle saçlarını düzeltebiliyordu ve bunu başarmak çok hoşuna giderdi. Hadi Sarah hazır ol dendiğinde, 10dk içinde kapının önünde olurdu. Gençken de aynıydı durum aslında. Dışarı çıkılacağı zaman evde en son giyinmeye başlayan ama ilk hazır olan oydu.
Dış kapıyı açıp, sokağa ilk adımı attığında havanın güzelliğinden büğülenmiş gibiydi. Güneşli bir gün. Sürekli yağmur yağan memleketlerde insanlar cama vuran damlaları duymazlar, paçalarının sürekli ıslak olduğunu fark etmezler ve nemden küflenen eşyalarını atarken üzülmezler. Gri bulutların, yağmur damlalarının ve kasvetli bir havanın olmadığı bir gün dedi Sarah içinden.
Caddede yol alırken, meydana çıkan bu istikametin ne kadar kalabalık olduğunu fark etti. Pırıl pırıl bir günde insanlar dışarıdaydı. Saat neredeyse üç olmuştu ve hızını biraz daha arttırıp meydana varmadan ilk soldan döndü. Karşısında çalışma hayatının son 18 yılının geçtiği gri renkli bina duruyordu. Tam girişe yaklaşmıştı ki birden dengesini kaybetti.Sonrasını hatırlamıyordu zaten.