- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKKEN ÖLMEK
Siz hiç çocukken öldünüz mü ? Ben ölmedim.Ama o korkuyu tattım.Allah,bana ya da başka
sına,dilerim bir daha yaşatmasın.
- Üç gün içinde,hastahaneye yatmazsa ölür,diyordu Dr.Erdal Tuncer.Hem de yüzüme
karşı.Yıl 1969,ondört yaşımdaydım.
Bir makine sahibi olup,sinemacılığa başladığım ilk yıldı.Yazın genelde bahçelerde film göster
diğimiz için,kadınlar kızlar da gelebiliyor,kalabalık oluyor ve iyi para kazanabiliyorduk.
Çevre köylere sinema oynatmaya gidiş ve dönüşlerimde araç kiralayabiliyordum.O bahçe sinemalarının tadı da başka bir öykü konusu olmalı.
Kışın,filmleri kahvelerde gösterdiğimiz için,sadece erkekler gelirdi ve kazancımız daha az
olurdu.Yani,gidip gelmek için araba kiralamaya kazancım yetmiyordu.Ben de sinema bittikten,kahve dağıldıktan sonra sandalyeleri dizip,sinema perdesine sarılıp yatardım.
Okulu bıraktığım için,ertesi sabah yetişmem gereken bir yer yoktu.Dolmuşlarla Kurtköy’e
dönerdim.
Sağlığım bozulmaya başladı.Öksürük,iştahsızlık , halsizlik ve nefes darlığı.Yemek yiyemez
su,çay bile içemez olmuştum.Kahvenin bir köşesine kurulmuş;pösteke,tavla ve babamın
paltosundan oluşan hasta yatağımda yatıyorum.Durum kötü.Sinema oynatamazsam,maki-
nenin taksitleri de ödenemeyecek.İlk akla gelen bu.
-Niye doktora götürmüyorsun bu çocuğu,diye söylendi Metin ağbi,babama.
-Ne bileyim ben, dedi babam.Gerçekten de bilmezdi,doktor falan.
Konuşmalar devam etti ve eretesi gün Metin ağbinin beni doktora götürmesine karar verildi.
Pendik’te özel bir muayenehane.Dr.Erdal Tuncer’e ait.Üstümü soyup,aynaya koydu beni.
İyice bir muayene edip,üstümü düzeltmemi istedikten sonra,Metin ağbiye dönüp,
-Nesi oluyorsun bu çocuğun,dedi.
-Valla ben hiç bir şeyi olmuyorum.Bu çocuğun anası da babası da kendisi.Nesi varsa yüzü-
ne karşı söyle,dediğinde Doktor,
-Bu çocuk üç gün içinde hastahaneye yatmazsa ölür,deyiverdi.
Zatürre olmuştum.Akciğerlerimi duman kaplamıştı.Bunun devamı,dumanın yaraya dönmesi
yani veremdi.(tüberkiloz) Henüz yirmiyedi yaşında ölen,babaannemin hastalığı.
Şimşek etkisi yaptı bu sözler.Gökyüzü delinmişcesine yağmur yağmaya başladı gözlerimden
Öleceğimi söylüyordu,yüzüme karşı.Ondört yaşında gencecik bir insandım.Henüz,gün yü-
zü bile görmemiştim.
Sonra akıl verdi bize sağolsun.Önce terkettiğim okula gidip,öğrenci belgesi alacaktık.
Pendik Lisesi müdürü Ahmet Erişen,en ufak bir zorlama olmaksızın belgeyi verdi.(Bitirme sınavlarının ikisine girmemiş,beklemeli öğrenci konumundaydım)
Ağlıyordum,sokaklarda bile.Ölüm korkusu sarmıştı.Herkesin dikkatini çekiyordum.
Acıyan bakışlar üzerimdeydi.Kartal Verem Savaş dispanserine gidip ,akciğer filmi çektir-
dik.Filmi alıp,doğruca Koşuyolu Valdebağ Sanatoryumuna.Doktor öyle akıl verip,bir güzel
de tarif etmişti.
Metin ağbi,müracaatta derdimizi anlatıp,filmi ve öğrenci belgemi verdi.Beklememizi istedi
ler.
Valide Sultan’ın koskocaman çiftliği imiş burası.Maarif’ e (Milli Eğitim),hediye etmiş.Muaz-
zam bir yer.İçinde,üzüm bağları,elma ağaçları,çam ormanı,arı kovanları,ineklerin beslen-
diği ahırlar,tavuk kümesleri.Aklınıza ne gelirse var.Hemen hemen tüm gıdalar,bu bahçede
yetişiyor.Akciğer hastalığına (Tüberkiloz,Zatürre,Zatülcem vb.) yakalanan öğrenci ve
öğretmenler burada tedavi ediliyor.
Bir süre sonra haber verdiler.Filmim heyete girmiş ve derhal yatırılmama karar verilmiş.
Sevindik,hem Metin ağbi hem de ben.Metin ağbi beni teslim edip,bir kaç teselli edici söz
söyledikten sonra gitti.Beni hemen bir odaya alıp yerleştirdiler.Pijamalarımı giyindikten
hemen sonra da alıp,muayeneye götürdüler.Anında kalçadan iğneye başladılar.Doktor bana ek beslenme programı yazdı.Bir akşam pirzola,bir akşam köfte vb.
Çok temiz bir hastahane,muazzam bir bakım.Bir süre yıkanmak yasak.Kar bile yağsa,sa-
bahları balkon kürü.Boğazına kadar örtülüp,bir süre balkonda yatıp,çam havası teneffüs etmek.
Nasıl iyileşilmez ? Elbet ben de iyileştim ve o ölüm korkusunu çabucak unuttum.
Hastahane günlerimi ve çıkışımı izninizle sizi daha fazla sıkmamak için daha sonra anlatmak isterim.Şimdilik hoşçakalın derken,kimsenin özellikle çocuk yaşta ölüm korkusunu tatmamasını diliyorum.
Fikret TEZAL