RÜYA
Soluk bir sonbahar gecesiydi. Çıktı tahta kapısından bahçenin. Nefes nefese, kanter içinde pastırma yazının. Gece O’ndan masum,hırçınca saldırıyor yine de bu çaresiz sevdalıya..
Duymaz olaydı.Duydu. Okudu, dokundu ve sevdi,umarsızca sevdi..
Son bakışını en derinine kazıdı. O ’seni hiç sevmemiştim ki’ diyen bakışı. ’Hepsi yalandı. Sen de hata.’
Unutmak istedi herşeyi bir anda. Silmek tüm hayalini O’nun. Nafile; sevdası yok muydu çocuksu, inatçı kalbinde. Engeldi unutmaya, silmeye..
Bomboş elleri, çıplak ayaklarıyla durmadan yürüdü. Başı önünde nereye gideceğini düşünmeden. Dolunay ışığını vurmuştu çırılçıplak uzanan yola neyseki. Umurunda değildi. Vurmuştu kendini bir defa yola.
Gözlerinde böyle bir gece daha canlandı; Ardına bile bakmadan son defa babaevinden çıktığı o gece. O’na geliyordu herşeye rağmen. Uzak değildi gece. Sanki yüzyıllar geçmişti ama. O kapı da kapalıydı. Yol nereyeydi peki? Kimeydi bu defa? Uğrunda evini terkedeceği hiç kimsesi yoktu gayrı. Tek dostu...
Saatlerce yürüdükten sonra birden durakladı. Gecenin sessizliği içini ürpertti. Ürkek, çevresine bakındı. Bir ormana gelmişti. Uzun zamandır buradaydı, bu kadar yakında bir orman olduğunu bilmiyordu, duymamıştı da. Dolunay bu kez ağaçlar arasında minik bir göle ışığını vurmuştu. Pırıl pırıl parlıyordu göl..
Garip sesler duydu. Ve sonunda buranın, her gece rüyasında gördüğü yer olduğunu anladı. Ağaçları geçip göle doğru yürüdü. Yaklaştıkça daha da parlıyordu.. O’nu içine çeken olağanüstü güzelliği vardı gölün.
Gülümsedi.. O’nu çağırıyordu göl. ’Gel’ diyordu, ’gel ve unut bütün acılarını.’ Gitti. Yavaş yavaş üstündekileri sıyırıp girdi göle. Güzel, sarı saçları kaybolana dek... Ve yok oldu gölün içinde. Sonsuza götürmüştü sakin göl O’nu. Unutturmuştu herşeyi..
Aradan haftalar geçti. Kasabanın tek balıkçısı Hasan’ın kayığının yanında buldular bir gün O’nu. Sarı saçlarından tanıdılar. Herkes ’tükendi acıları’ dedi...
Tükenmişti, sevdiğinin ardından gelmişti, büyük umutlarla bu yabana. Sevdiği erken vazgeçmişti O’ndan. İşte o gece anlamıştı gördükleriyle birlikte...
Gitmişti, son kez ardına bakmadan.. Göl’e... Yani unutacağı sonsuza...