- 853 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
YALNIZ DEĞİLSİN
YALNIZ DEĞİLSİN
Arkadan gelen bir kaç ses onu ürkütmüştü. Küçük adımlarla ilerliyor, etrafına
bakmamaya çalışarak karanlık sokakta yürüyordu.Çevrede bir çıt sesi bile yoktu arada bir pat diye çıkan kediler ve rüzgarın sinsi sesi dışında. Kız Hafif bir ses çıksa ürküyor, birden titremeye başlıyordu.Oysa bu sokaklardan kaç kez geçiyordu gün boyunca.. Yürürken anladı ki gündüz her türden insanlarla dolu olan bu sokak, geceleri çok esrarengiz oluyordu. Ne işi vardı onun gecenin yarısı bu sokaklarda?
Adım adım ilerliyordu. Bir an baktı şöyle bir apartmanlara, herkes uyumuş, bütün ışıklar sönmüş, şehir karanlığa gömülmüş… Sonra o ıslak merdivenlerden inmeye başladı. Geldiği yer her gün uğradığı bakkalın önüydü. Aklına Arif Amca geldi birden. Ne çok severdi Her gün bir şeye ihtiyaçlarının olup olmadığını sorar, hiçbir durumda çekinmemesi gerektiğini söylerdi.
Tüm bunları düşünürken aklına annesi geldi genç kızın. Annesini hatırladığında yüzü birden kızardı, gözleri öfke doldu. Ellerini yumruklaştırarak: “Neden?”dedi. “Neden anne bunu bize yaptın?Neden bizi bıraktın?”Oysa annesinin bir suçu yoktu. Ölüm gençmiş, çocukları varmış, tanımıyordu. Kendine geldiğinde çok ilerlemiş olduğunu fark etti. Yasemin Teyzenin evine yaklaşmıştı. Rüzgarın sesi artmış havaysa sanki gitgide daha fazla kararmıştı. İçine bir korku yerleşti. Ben kardeşimi evde burakıp nasıl çıkabilirim, ya benim de başıma bir şey gelse ona kim bakar. Geri dönmeye kalkıştı ama çok geç. Çok ilerlemişti. Tekrar düşüncelere daldı genç kız. “Ben ve kardeşim... Ne kadar yalnızız. Yalnızlık adeta bizim kaderimiz. Evimizin dört duvarı yalnız, geçtiğimiz sokaklar yalnız, yürüdüğümüz kaldırımlar yalnız, Kardeşim ateşler içinde yanıyor, yanımızda bize sahip çıkan bir komşumuz bile yok. İstanbul ne kadar acımasız bir şehir. İnsanlar ne kadar bencilleşmiş. Oysa, Bolu’da herkes ne kadar sıcaktı. Her an bir komşumuz kapımızı çalar, bir sıcak çorba ve bir sıcak gülümsemeyle bize bağırlarına sararlardı.”
Babasına sormak istiyordu. “Bizi kardeşimle bu tanımadığımız bu şehre bırakıp nereye gittin? Nereye gittin babaaaa… Hiç düşünmedin mi ne olacaklar? Bizim sığınacağımız bir yakınımız bile yok babaaaa…”Gözyaşları ıslak kaldırımlara karışmıştı. Birden ümitsizliğe kapıldı. İçine derin bir karamsarlık çöktü. “Ya Yasemin Teyze de yardım etmezse kardeşime ne olucak? Bu karanlık şehir onu da mı yavaş yavaş elimden alacak?”
Birden bir ses işitti sanki sessizliğin arasından. O ses “Yüce Rabbin senin yanında, korkma, O yalnızların her zaman sığınacağı yüce yaratandır. Sakın yenilme, yılma.”Bu ses nereden geliyordu?Sanki bu sessizliğin içinde yanında birisinin varlığını hissediyordu. Görünmeyen ama hep yanında olan birisi. Anladı ki ses içinden geliyordu. O yanında hissettiği ise Rabbiydi.
Ağlamaklı gözlerinde birden tebessüm belirdi. Yalnız sokaklarda ki sinsi rüzgar sesi ise kulağa hoş gelen bir melodiydi sanki artık.” İstanbul. “dedi.” İstanbul beni yıldıramayacaksın.” Koşmaya başladı hızlı adımlarla, korkmuyordu artık. Önüne ne çıkarsa çıksın, hazırlıklıydı. İstanbul’un bütün kötü hikayelerini bir köşeye bırakıp koşuyordu.Aklı da hep kardeşindeydi. Kardeşini hatırladıkça adımları daha da büyüyüyordu.
Sonunda Yasemin Teyzesinin evine vardı. Işıklar sönüktü. Zili aralıksız çalmaya başladı. Snki hala koşuyordu. Adımları ne kadar hızlıysa zil de o kadar hızlı çalıyordu. Kapıyı Tevfik amcası açtı. “Hayrola Hale, sen bu saatte, burada…”
“Tevfik amca, kardeşim çok kötü, ateşler içinde, aklıma siz geldiniz.”
“Canım kızım, tabi ki aklına biz geliceğiz. Ben sana ne demiştim? Yalnız değilsin,başın sıkışınca her zaman biz buradayız. Tamam hemen hazırlanıp geliyorum.”
Hale kapıda beklemeye başladı. Bir yandan bekliyor bir yandan da bu sıcaklık karşısında soğuk havaya rağmen içinin ısındığını hissediyordu. Anladı ki, hiç kimse bu hayatta zorluklara karşı yalnız değil. Ummadığımız anda bir el uzanıverir en ince yaramıza. O el bizi sımsıkı sarar ve bir daha bırakmaz…