Baba mı?
Bir uzağıma bir susuşum kadar yakından getirdim...
Yıldırmadı ki beni hiç oyuncaklarımı kırman hem üzülüp ağlamadım bile, nasıl olsa annem ya tamir ederdi ya da paramız olunca yenisini alırdı. Hem hiç korkmadım ki senden, yatağın altına da saklanmadım ben. Duvara yapıştırdığım resimlerim varya bulutları hep pembe olanlar hani kırmızı çatılı sarı pencereli evlerin olduğu, ben hep evin arkasından bakıyorum ya size... onları alıp sobaya atıp yaktığında da üzülmedim içim mi? hiç acımadı ki nasıl olsa yine boyayacaktım evimi bulutlarımı ve yine arka bahçeden bakacaktım size. 3 sene kalmış gerçeği öğrenmeme o zamanlarda, yine kendi dünyasında ip atlayan, şekerlerini makine altına saklayan geceleri oturup pencereden aydedesiyle konuşan benin... Bir okul çıkışı günlerden salı yanına gelicem çalışmak için hava bir soğuk ve alabildiğince yağmurlu şemsiyemi de çaldırmışım. Yerdeki küçük su birikintilerinde boğuluyorum adım attıkça yakınına zaten bedenim minicik yaşıtlarının yarı gelişimine sahip. Geldim, yoksun. 28 sokak 3 cadde geçtim şeker aldım çaldırdım. Yağmur ağlar halime ben yağmurun haline. Hem belli olmuyordu ki gözümden gelenler yağmurla karışık parçalı duygulu -8 yaşında bir hava soğuğu. Köpük oldum maşanın sıcaklığıyla bacaklarım kanadı. Bir dolap odanın içinde dolabın içinde bir ses ben gerçeğim ve burdayım...
Yıllar dediğiniz benim çaldıklarım geçti gitti beden ömrümden. İki harfin geçtiği iki heceli kelime hep gizem kaldı üstü küflenmiş gözümün su damlalarında. Gerçeği gördüm ya, sırtım dönük beklerken arkamdaki adım seslerine kaçamak göz atışları yaparken, o gerçek de benim kadarmış oysa pembe bulutlara çizdiğim, o heybetli vücut, geniş omuzlu, bıyıklı, sesi gür, gözleri ben diye bakan değilmiş. 17 çaldığım yıla 17 gün vermiş. Adının geçtiği yerlerde seni yazarken hep "mış" larımı kullanıyorum. Masal gibi bir varmış bir yokmuş...
Özlüyorum, özlemenin rengini bilemeden ağlıyorum, sana acımı yolların bariyerlerine yazıyorum ben. Her alkollü sürücünün çarpma ihtimaline karşın. Yaşıyor musun? Baba... Bak bedenim var ve ben hala çalıyorum o yılların kapılarını tek tek. Senin de bedenin var mı baba bana gelecek kadar? Kapıların var mı benim gibi? Kimisi mavi kimisi yeşil. Baba kötü şeyler oluyor buralarda ateşim çıkıyor karanlık sulara gömülüyorum adını yazdıkça. Uzaklar... o uzaklar ne kadar uzak bana. Omuzların acımasın avaz avaz bağırtıyorum ben gecemi. Her yıldırım düşüşünde bu şehre göğün aydınlığında seni görer oldum. Baba bu şehre hergün yıldırım düşmeye başladı. Kestiğim tırnaklarımı zarflarda saklıyorum. Sana mektup atarsam onlarda gelmek istiyorlar. Sana uzuyor sana kızıyor tırmalıyorum öfkemi. Kalın yalanların var bana benimse sana söyleyemediğim her yıldırım çarpışı özlemelerim. Bedenimin kaç ömrü var daha çarpışacak. Dönüyorum sırtımı ben alfabenin ilk ikisine. Yere düşüyorum bu sefer de dizim kanıyor... BABA!!! hadi gel yıldırım düşmeden tut elimden kaldır beni.