- 1408 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Ağlayan kayalar
…..Zamanın birinde, bir göçebe köyünde yaşayan insanlar, her bahar gelişinde, yaz günlerini geçirmek ve hayvanlarını geniş otları çok olan yaylarındaki meralarda otlatmak için yaylaları olan Karaman Ermenek arasındaki Yelli bele çıkarlardı.
…..Yelli bel denen bu yerler, yüksek yalçın dağları, vadilerden gidilen yol boylarındaki yamaçlarında asırlık sık çam ormanları, ve yayla kısımlarında oldukça geniş otlakları olan kanyonlardan geçilerek varılan Ermenek Karaman arasında bulunan bir yerdi.
…..Bu güzel yaylalara, Silifke, ve Mut civarında kışlayan aslı hayvancılıkla geçinen göçebe yürük olan sarı keçili denen ve bir de, Köselerli denen yürükler çıkarlardı.
…..Bu iki yürük sülalesi çıktıkları bu yaylalarda hayvanlarını, her yaz geldiğinde otlatırlar, sonbahar gelince de, tekrar Silifke ve Mut civarındaki kışlıklarına dönerlerdi.
…..Köselerli bir yürük beyinin yiğit oğlu olan bey oğlu Kasım, bitişik yaylaya hayvanlarını otlatmaya çıkan, Sarı keçili yürük beylerinden olan Hasan Hüseyin beyin güzel kızı olan Sultan kızı yaylada bir düğün esnasında görünce ona âşık olurdur.
…..Bunlar yazın bulundukları Yelli bel dediğimiz bu otlaklarda, sık, sık beraber olurlar ve yine birlikte kendi obalarının koyunlarını keçilerini bu yaylalardaki otlaklarda beraber otlatmaya başlarlardır. Ve gelecekleri için konuşmaya başlarlar ileride evlenip beraberce bir yuva kurmayı düşünmeye başlarlar.
…..Fakat gel gör ki, Yelli bel yaylasına çıkan bu iki yürük sülalesi birbirine zıt ve sık, sık kavga eden yürüklerdir. Kendi aralarında pek anlaşamayan bir araya geldiklerinde sık, sık çeşitli konularda durmadan didişip kavgaların yaşandığı yürüklerdir. Bu nedenle her iki yürük sülalesi de birbirini beğenen bu iki gencin evlenmesini istemezler.
….Son bahar gelir her iki yürükler de kışlıklarına dönerler. Kış günlerini kışlık köylerinde geçiren Kasım baharın gelmesini dört gözle beklemektedir. Yaylaya çıktıklarında Sarı keçili yürüklerinden bey kızı Sultan ile buluşacağı günleri özlemektedir.
…..Amma gel gör ki o yıl, havalar oldukça kurak geçmiştir. Dağlara yeterli kar yağmamıştır. Bu durum da Yelli bel denen yerdeki, koyun keçi otlattıkları otlaklarda kuraklıktan dolayı hayvanların yiyeceği otların azalmasına neden olur.
…..Yelli beldeki yaylalarda yeterli ot olmamaya, yaylak için çıktıkları dağlarda her iki yürük sülalesine yetecek kadar ot olmasına neden olunca yürükler kendi aralarında çareler düşünmeye başlarlar. Düşünmeyi düşünürler de, ne Köselerli yürüklerinin gidebileceği bir yer vardır, ne de Sarı keçili yürüklerinin bahar gelince hayvanlarını otlatmak ve yaz aylarını geçirecekleri başka bir yer vardır.
....Bu duruma bir çare olmayınca, başka gidecek yer de bulamayan yürükler arasında, Yelli bel deki bu verimsiz yetersiz otlaklar yüzünden otlak kavgalar başlar.
…..Artık her iki yürükler birbirini silahla yıldırmaya, yaylaya birbirlerini çıkartmamak için uğraşmaya başlardır.
…..Yaylaya çıkma zamanı olan bahar gelir. Her iki taraftan silahlı nöbetçiler, silahlarıyla öbür yürükleri otlağa sokmamak için uğraşmaya kavga etmeye birbirlerini oralardaki yaylalara çıkmaktan vaz geçirmeye yıldırmaya ve başka yerlere göç etmeye zorlamaya başlarlar. Bahar gelince erkenden köyün gençleri yaylalara gidip, yaylada yer kapmaca oynarlar birbirlerinin yaylalarını sahiplenmeye başlarlar.
…..Bu iki yürük obaları arasındaki durum, en çok da birbirlerini çok seven, bu iki sevgiliyi kızdırır. Çünkü onların aileleri artık bu paylaşılamayan yaylalar yüzünden otlaklar yüzünden birbirlerine düşman olmuşlardır.
…..Bu düşmanlık sonunda olan olur, otlağa giden Köselerli yürük beyinin oğlu Kasım, kızın sevgilisinin sülalesi olan Sarı keçili Yürükler tarafından pusuya düşürülerek vurulur ve yaylada öldürülür.
…..Köselerli yürük beyinin güzel kızı Sultan, Sarı keçili yürük beyinin oğlu olan sevgilisinin kendi sülalesi tarafından pusuya düşürülerek öldürüldüğünü duyunca çılgına döner. Dövünmeye sevgili Kasım hakkında ağıtlar yakmaya başlar amma, bunu duyan kızın yürük beyi babası kızının bu haline kızar onu derhal kendi obasından bir başka gençle evlendirmeyi düşünmeye başlar.
….Sarı keçili yürük beyi Hasan beyin güzel kızı Sultan, bir fırsat bulur sevgilisinin tuzağa düşürülerek öldürüldüğü yaz gelince gittikleri bu yerdeki bir dağa çıkar ve oradan evine günlerce dönmeyip, orada sevgilisinin arkasından gözyaşı dökerdir. Dağlarda yatar derdini hayvanlarla kuşlarla paylaşır günlerce evine dönmezdir.
….Babası dağlara kızını aramak bulmak için, adamlar çıkarır günlerce dağlarda Sultan kızdan bir iz aranır durur. Ve sonunda Sultan kızı bir kayalığın dibinde, ölmüş halde bulurlar.
.....Sultan kız ölmeden önce gezdiği oradaki dağlarda öyle çok ağlar ki, gözyaşları sel olur akardır. Kayalıklardan aşağıya gözyaşları süzülürdür. Ve bu gözyaşları süzülürken’ de, o yaşların aktığı kayaları erittiğinden kayalar üzerinde derin izler oluşurdur. Ve o çevrede o günden sonra ‘ da, devamlı olarak ağlayan kadın sesleri duyulmaya başlar. Her kim o dağlara çıksa ya da oralardan geçse ağlayan kadın sesleri duyardır.
YORUMLAR
Benim de bir sözüm vardır sürekli dile getirdiğim.
Taşın bile kalbi vardır!!!
Güneş yakar kavurur, rüzgâr vurur çatlatır, yağmur yağar yumuşatır ve bir de bakarsınız ki koca kayanın üzerinde nereden geldiği belli olmayan bir ağaç durur... Oysa o ağaç taşın kalbinden fışkırmıştır.
Sevgimle.