ÇIĞLIK
Genç adam, sedyede yatan karısının yanına ilişti. Gül kokulu yanağından öptü. Az ilerde yeni doğan bebekleri yatıyordu. Bir oğlan vermişti karısı ona. Bir an bebeğe takıldı gözleri. Sonra yine karısına döndü. Gidip bebeğe bakmak gelmiyordu içinden. Karısının yanında olmak istiyordu hep. Yanağına bir öpücük daha kondurdu. Ellerini tuttu. Sıcacıktı elleri, ilk günkü gibi sıcaktı hala. Hayalleri gerçek olmuştu karısının. Bir oğlu olsun istemişti hep. Genç adam da bir oğlu istemişti. İşte olmuştu. Olmuştu ya genç adam bir şey hissetmiyordu şu an. Yüzünü bile görmek istemiyordu minik bebeğin. Hep karısıyla olmak istiyordu. Ona dokunmak, onu koklama, doyasıya öpmek istiyordu. Karısı sessizce yatıyordu. Belki de bir erkek bebeklerinin olduğundan habersizdi. Derin bir uykudaydı. Hep derdi; “ bir erkek bebeğimiz olsun, başka bir şey istemem”. Acaba şimdi sorsam, gerçekten başka bir şey istemez miydi?
Ilık bir bahar sabahıydı. Pencereden ılık bir rüzgar esti. Genç adamın yüzüne vurdu. Kalktı pencereyi kapattı. Dönerken gözü oğlunuz dedikleri bebeğe ilişti. Önce gözlerini kaçırdı minik bebekten. Duraksadı. Heyecanlanmıştı. Sonra bütün cesaretini toplayıp, gözlerini dikti bebeğe. Gözleri yumuk yumuktu. Küçücük bir burnu vardı. İçi yumuşadı birden. Yüreği sızladı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Annesi gibiydi aynı minik bebek, sırma saçlı. Mini minnacık ellerini okşadı. Alnına, saçlarına dokundu. Bebek silkinir gibi oldu. Şuursuzca ellerini kıpırdattı. Genç adam bebeğe iyice ısınmıştı. Onu kucakladı. Karısının yanına getirdi. Başucuna yatırdı. Bir adım geriye çekildi. Bir süre onları izledi öylece. Ne de güzellerdi, ikisi de sesiz ve birbirlerinde habersizce yatıyorlardı. Dalıp gitti genç adam bu güzellik karşısında. Odada öyle bir sessizlik vardı ki; keşke hep böyle kalsa diye düşündü. Sessizlik hemşirenin kapıyı açmasıyla bozuldu.
- Beyefendi, dedi.
- On dakika demiştiniz. Adam,
- Tamam, dedi, teşekkür ederim.
Hemşire bebeği kucakladı, adamın kollarına uzattı. Adam çocuğu sıkıca tuttu. Hafiften gözleri doldu. Karısının yanına geldi, eğildi, kokladı, kokladı ve öptü. Hemşire dolaptan beyaz bir çarşaf çıkardı. Genç kadının üstünü örttü. Bir bezle çenesini bağladı. Çarşafı yüzüne kadar çekti. Adama döndü,
- Başınız sağ olsun, dedi, karınız bebeği size emanet etti, cenaze işlemlerini biz hallederiz, bebeği götürebilirsiniz.
Adam odadan çıktı. Bebeği kucağındaydı. Daha fazla tutamadı kendini, gözlerinden ir kaç damla yaş aktı. Minik bebeğin alnına düştü. Minik bebek silkindi ve o da ağlamaya başladı. Şimdi hastane koridorlarında minik bebeğin annesizliğe ilk ÇIĞLIĞI yankılanıyordu.