Şeytanın Günü
sıradan bir günle başlar herşey. yataktan kalkarsın her zamanki gibi, kalkmayı hiç istemeden. yüzünü yıkamak için gidersin banyoya. belli belirsiz sana benzer aynadaki akis. suyu yüzüne çarptığında soğuktan uykun açılır . kahvaltını edersin yarım yamalak. bir an önce dışarı atmak istersin kendini.
gün ışığı yüzüne çarptığında, gözlerin acır. etrafa bakınırsın, hiçbir şey değişmemiş. cebine uzanırsın ve günün ilk şoku, sigaran bitmiş! zar zor toparlarsın sigara paranı ve bakkala girersin. her zamanki gibi rahatsız eder seni, bakkal çırağının bakışları. sigaranı kaptığın gibi bakkal vitrininden atarsın dışarı bedenini. bir yerlere gitmen gerek, saklanmak için...
beyoğlu’nda bildiğin en ücra ve en salaş mekana sürersin kendini. sigara paketin çoktan yarılanmıştır. cebindeki son parayla, bir çay söylersin. zaman yavaş akmaktadır bu civarda. kimseler bakmaz sana, rahat edersin. düşlerin gündüz mesaisine çoktan başlamıştır. yabancı insanlar içinde, gittikçe kendine yabancılaşırsın. yabancılaşa yabancılaşa bir bakarsın, ellerin senin değil, senin değil o beden. ürkek bakışlarla çevreyi süzerek, dünyaya dönersin.
parmaklarını çakmağının ateşinde gezdirerek, acıyı hissedersin. çünkü buna mecbursun. hissetmelisin yaşadığını. son ateş oyununda parmağın yanar, bu kadar hissediş de fazla gelir ruhuna. düşürürsün elinden ejder nefesini. kendini aptal gibi görürsün insanların arasında. eğilip almak istersin çakmağını yerden, utanırsın. bütün cesaretini toplar, eğilirsin masanın altına...
tekrar doğrulduğunda, dünyanın da seninle birlikte doğrulmasını beklersin, doğrulmaz. masanın altına kaçmıştır bütün insanlar. tek gördüğün iki çift göz olur, karşı masandaki. bir telaş, heyecan sarsar bütün vücudunu. ne yapacağını bilemezsin. hemen bir sigara yakıp, dumanında kamufle olmaya uğraşırsın. ama yok, olmuyor. iki çift göz dikilmiş sana bakıyor! kaçmalısın evet, kaçmalı, saklanmalısın. öyle de yaparsın zaten, başka ne beklerdin ki kendinden. o kapakara iki çift gözün bakışları altında, kendini atarsın beyoğlu’nun dar sokaklarına. artık bu sokaklar, dünyanın en büyük meydanı kadar geniş gelir sana.
bir ara geri dönmek gelir içinden, kaçtığın mekana, kürkçü dükkanına. ama tanrı ruhundan cesareti çekmiştir. ya da sen öyle yorarsın kafanda, korkaklığını gizlemeye çalışarak. yürürsün... bilet paran bile kalmamıştır, otobüsler çok uzak sana. karanlık da hafiften bastırır, korkmazsın ama. çünkü korkaklık haddini doldurmuşsundur o günlük. yavaş yavaş, salına salına tutarsın evinin yolunu. şimdi herşey daha farklı. umrunda bile değil artık bakkalın çırağı!
yalnızlık kalene dönmüşsündür, rahatlarsın. ışık hızında açarsın ışığı. ruhunu aydınlatsın istersin evindeki lambalar. fark edersinki o akşam evin daha karanlıktır. ruhunun karanlığı bastırmış ışıkları. bir an evvel uyumak, unutmak istersin bu şeytandan emanet günü. banyoya girip sıcak bir duş alırsın, gerilmiş kaslarını ve birikmiş yaslarını gevşetirsin. ağzından sigara kokusunu sökmek istercesine, hınçla bastırırsın diş fırçasını. sökülmez... bin yıl geçse de, söylenmemiş sözlerle beraber ağzına yapışmıştır o koku...
aynaya baktığında, iki çift kara göz seni izlemektedir. belli belirsiz kendine, besbelli o kıza benzetirsin aynadaki görüntüyü. yine kaçarsın, hep yaptığın gibi. en güvenli, en sıcak ve en mahrem sığınağına koşarsın, yorganına... karanlığa gömerek kafanı, yaşlar akıtırsın ruhundan. yine olmamıştır, belki de hiç olmayacak.
sabaha çıkmamaya dua ederek, gözlerini kapatırsın...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.