- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CEPHENİN GERİSİNDE
Çocukların savaşın ne olduğunu bilmediği günlerde, batıdan gelen
bir sıcak hava dalgası kavurur Anadolu’yu.Kırsal kesim insanları
ürettiği mahsulle,kışı zor çıkarmıştır.Babam kıtlık yılları derdi o
yıllara.Hani ikinci cumhurbaşkanımızın "Bizi aç bıraktınız" diyenlere
"Sizi aç bıraktım ama, öksüz bırakmadım." dediği yıllardı. Harbi
Almanların kazanacağına inanmış gibiydi aç karınlı ,körüklü
çizmeli,Hitler bıyıklı insanlar.Arpalar henüz sararmıştı.Ambarda
öğütülecek buğday kalmadığı için,arpalardan birer sırt harman yeri-
ne getirilip, dövülmektedir sopalarla.Toplanan arpa taneleri değir-
mene eşekle götürülüp öğütülerek, elde edilen undan yapılan yağsız
bazlamalarla yatıştırmağa çalışırdık aç karnımızın gurultularını.
Çoğuncası yutamazdık açlığımız geçince.Yere de atamazdık günah
olacak diye.Öyle yetiştirilmiştik.Duvarlarda gördüğümüz taş kovuk-
larına sıkıştırırdık yutamadığımız ,ağzımızda büyüyen lokmaları.Her
gün olağan şeylerdi;güneş ufukta kıpkızıl bulutlar bırakıp terkederken
dünyamızı ,haziran başaklarını getirirlerdi avlulara sırtlarında kadınlar.
Erkekler kahvehane önünde çömelip, çomak çinterlerken,yorgun ve
aç analar bomboş memelerini emzirir çocuklarına içleri gıdıklanarak.
Fırınlardan taze ekmek kokuları yükselir.Çocuk sorumsuzluğundan
uzak çocuklar,analarına acıyarak zorla yutmaya çalışırlar lokmalarını
ve sonra karıncalarla paylaşılan açlık..Gaz yağı karne ile satılmaktadır.
Yerel yöneticilerin burjuva aymazlığının acılarını, daha sonraları çok
çekecektir ülkenin başındaki yöneticiler.Bazıları lambasında yakacak
gazyağı bulamazken ,bazıları depolarındaki istiflediği gazyağı tenekelerini
her gün sayarak, kazanacakları parayı hesaplamaktadır satmadığı halde .
Ülkede savaş sonrasının zenginleri türeyecektir daha sonraları.
Tahsin Çavuş ince,uzun boylu,yakışıklı sayılmasa bile, çirkin de sayıl-
mayacak tipte bir adamdı.Askerliğini Çanakkale’de jandarma çavuşu
olarak yapmıştı.Uyanık biriydi.Gözleri çakmak çakmaktı.Çizmeleri
uzun konçlu olduğundan mı neydi,boyunu daha bir uzun gösteriyordu.
Askerde ihtiyat zabiti Cevat Bey teskere bırakmasını çok istemişti.
Ama karısı istemediği için teskere bırakamamıştı.Karısı:
-Bunca malım mülkümle şehirde rezil mi olacağım ,demişti.
Tahsin Çavuş göçmen olarak geldiği köyde , hayatta kızından başka
kimsesi olmayan bir kadına iç güveyi olarak verilmişti köyün ileri gelen-
leri tarafından.Ev ,tarla,bahçe ...Hepsi karısının malıydı.O Çanakkale’-
de askerliğini yaparken, kızı Sabriye gelmişti dünyaya.Kızı olmasa
belkide hiç gelmezdi Çanakkale’den.Uzman çavuş olarak yaşamını
sürdürürdü Aslında karısı kabul etse Çanakkale’ye gelmeyi her şey
çok güzel olacaktı.Maaşıyla geçinip gideceklerdi.Bütün arkadaşları
tezkere bırakmışlardı.Çok da rahatlardı şimdi.Hiçbirinin ekilecek bir
karış toprağı yoktu ama, şimdi Tahsin Çavuş’tan çok daha rahat bir
yaşam sürdürüyorlardı.Kızına kıyamadığından karısını tepip gideme-
mişti Çanakkale’ye. Daha sonraları aklına her geldiğinde, kızına sitem
etmişti:
-Ben sırf senin için çekiyorum bu çileleri.Sen olmasaydın ananı bırakıp
Çanakkale’ye gidecektim.Senin yüzünden gidemedim,derdi.
Zavallı Sabriye babasının söyledikleri yüzünden, kendini hep suçlu
saymıştı.Varlığı babasınına bir engeldi. Ezikti.Daha sonra üç kardeşi
daha oldu .Hüseyin,Mehmet ve Servet adlarında.İki kız,iki oğlan...
Sabriye sekiz yaşına geldiğinde annesi Zeliha hastalanarak , göçüp
gitmişti bu dünyadan.Tahsin Çavuş dört çocukla ortada kalmıştı.Kızı
Sabriye’yi işte bu günlerde almıştı okuldan.Ömrü boyunca ,ambalaj
malzemesi olarak evine giren eski gazeteleri okumaya çalışan Sabriye:
-Babam beni okuldan aldığında bütün harfleri öğrenmiştim.Bak büyük
harfleri, küçük harfleri, hepsini biliyorum.Ama birbirine katıp okuyamı-
yorum,derdi.
Sabriye ondört yaşına kadar kardeşlerine baktı.O sıralarda da babası
evlenmişti.Küçük kardeşlerin,ana bildikleri ablalarını kimseyle paylaşmaya
niyetleri yoktu.Bu yüzden analıklarına ısınamamışlardı bir türlü.Analıkları
da türlü entrikalar çevirerek Sabriye’yi evden uzaklaştırmağa çalışıyordu
ama,Tahsin Çavuş’a kızını sokağa attıracak hali de yoktu.Bir tek çaresi
vardı Sabriye’yi evden uzaklaştırmanın:Evlendirmek....Şöyle kısa zamanda
hayırlı bir kısmet bulmalıydı.Onu da buldu altı ay geçmeden.
...................
İki yıl sonra bir kızı oldu Sabriye’nin.Dünyalar güzeli.Adı Ayşe .Yüzüne
bakmağa kıyamıyordu ama,yoksulluk da peşini bırakmamıştı.Tahsin
Çavuş kızını karısından koruyamadığından mı nedir, içkiye vermişti kendini.
Sabriye de darılmıştı babasına .İşte o günlerde,lambasına koyacak gazyağı
bulamadığı günlerde dünyalar güzeli kızını, karanlıkta el yordamıyla sabaha
kadar ,ateşini düşürmek için ıslak bezlerle örttüğü cansız bedenine sarılarak
bitirdi evliliğini.Kocasını terketti.Analığı eve almayınca da ninesine sığınmıştı.
Çocuk bünyesi taşıyamamıştı bu kadar sorumluluğu.Babası da karısı yüzün-
den sahip çıkamadığı kızını düşündükçe, çekiyordu kafayı.Bir gün analığı da
babasını terketti.Çocuklar sefildi.Sabriye babasına gitti.Kardeşlerinin üstünü,
başını yıkadı o gün akşama kadar.Sonra,yemek pişirmek için ocak başına
geçtiğinde, babasına ilişti gözü.Yattığı yerden şaşkın şaşkın kızına bakıyordu
Tahsin Çavuş .Çaresizliği ile utangaçlığının verdiği eziklikle, bir an gözgöze gel-
mekten korkmuş gibi ayırdı o çakmak çakmak gözlerini kızından .Sonra karar
verdi.Ne olursa olsundu.Suçluydu.Ne olmuştu da kıyamadığı için Çanakkale’ye
bile gidemediği kızını ,bir anda silebilmişti defterinden.Üvey anası kızından daha
mı çok kıymetliydi?Yerinden doğrulurken dudaklarında bir bükülmeylen birlikte
iki damla yaş süzüldü avurtlarından.Hıçkırıklarla sarıldı kızının boynuna.Hiç bir
şey diyemeden ağladı sadece...
Yazan:Osman Eker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.