kaplumbağa
Bir zamanlar bir kaplumbağa yaşarmış bu şehirde. Güler, oynar geçermiş günleri. Gülücükler varmış dudaklarında. Ama kaplumbağa bu işte, öyle sessiz sakinmiş, yavaşmış hayatı. Sonra ormanda bir kadın görmüş. Kadın öyle güzelmiş ki, bizimkisi bir anda kaplumbağa olduğunu unutmuş. Öyle sevdalanmış. Taşımış onu gecelerine, umutlarına. her şeyine biraz ondan katmış. Kadın bu ya, büyülemiş işte gözlerini. Mühürlemiş kalbini. Ama yavaşmış işte bizimkisi. Zaman yavaşmış onun için. Ayak uyduramamış. Hep onla olsun istemiş ama yetişememiş ufak adımları ona. Günler geçmiş aylar geçmiş. Bizimkisi diyememiş. Öyle artık günler eski günler değilmiş. Sabah onla başlar, akşam onla bitermiş. Her şeyde varmış işte biraz. İçtiği suda, yediği yemekte. Sonra kaplumbağa suskunluğa bürünmüş. Çekilmiş kabuğuna...
Günler, geçmiş aylar geçmiş. Kaplumbağa öyle kabuğunda bir başına kalakalmış. Hiç çıkmamış, konuşmamış. Sadece hayal etmek gelmiş elinden. Sadece umut etmiş bir gün gelir belki erkenden. Kadın ormandan gideli çok olmuş oysa. Yeni aşklar bulmuş, yeni çiçekler açmış bağrında. Bizimkisi bi haber Hâlâ beklermiş. Ormandaki arkadaşları dayanamamış, hani birazda anlamışlar yanık olduğunu kaplumbağanın. Demişler biz bu kadını bulalım getirelim, çıkarırız kabuğundan döndürürüz hayata. Gitmişler, aramışlar sormuşlar kadını bulmuşlar.
Demişler bizim kaplumbağa yenik düştü sevdaya. Gel yardım et. Çıkar onu kabuğundan. Kadın bihaber bu olaydan saygı duymuş sevdasına. Gitmiş bir dost gibi yanına, eğilmiş seslenmiş kabuğa. Ben geldim demiş çık artık kabuğundan, güneş, mehtap her şey seni sorar. Kadın düşünmüş düşünmüş sonra bir taş almış eline. Onu kabuğundan çıkarabilmek için, ölebilme ihtimalini göze almış. Ve kadın demiş ki ona "seni bu karanlıktan kurtaracağım. Sen korkma, güzel günler çok yakında. Hâlâ bir umut var yaşamaya." herkes susmuş.
Ve kaplumbağa içerden seslenmiş." senin sevdan hiç yaşatmadı ki beni, vur taşı bitir bu işi." ve kız kabuğa taşı vurmuş. Tabi kabuk kırılmış haliyle. Çirkin bedeni çıkmış gün yüzüne. Kaplumbağa önce ürkmüş, kabuğunu aramış. Gözleri kamaşmış, teninde güneşin sıcaklığını hissetmiş. Sonra kadın bakmış ona hayretler içinde ve kaplumbağa bütün ormanın ortasında haykırmış: ’ben seni çok sevmiştim. Sadece bunu demek istemiştim’. ve güçsüz bedeni cansızlaşmaya başlamış. Yüzü sararmış.
"kabuk kırılmış, her şey ortalığa dökülmüş. Bir aşk işte böyle ölmüş."
—gazi- 25.04.2007 03.25
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.