- 1004 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Tipitip .....
ÇİFTEYLE SAKIZ ALMAK
Öğrencilerden kalır yanı yoktu öğretmenlerin de. Daracık odada bir masa etrafında yirmi civarında öğretmen durmadan konuşuyordu.
Yan yana oturanlar eyse de masada karşılıklı oturanların anlaşması daha zordu o gürültüde.Çünkü öğretmenler odasının kapısı sürekli açık kalıyor ve okulun tüm gürültüsü içeriye doluyordu. O yüzden herkes bağırarak konuşmak zorunda kalıyordu.
-Emel hanım, senin Fatih bu gün gene azgındı. O ilacını almamış mı?
-İlacını alsa da bu günlerde daha haylaz. Durmadan ona yeni iş vermezsem sınıfın huzurunu bozuyor. Ders yaptırmıyor. Bende bir iş bulup dışarıya ve ya yapılacak bir iş varsa idareye gönderiyorum.Veriyorum eline bir proje fotokopisi çabuk bundan kırkbeş tane çektirip getir diyorum fırlıyor yerinden.Koşa koşa gidim çarpıyor kendini müdür muavinlerinin oda kapısına. Kapı gümm..! duvara çarpıyo ve düşüyo bizimki odanın ortasına.
-Ne var?
-Fotokopi. Diyor başka laf söylemiyor.
Bunu biliyorlar ya. Çekip fotokopiyi eline verene kadar dersin yarısı geçmiş oluyor zaten.
-Kapıyı çarpıyor deyince aklıma daha önce öğretmenlik yaptığım köylerden birinde yaşanan bir olay geldi.
Senin öğrenciye benzer tedavilik bir öğrencim vardı Tahsin diye. Köyünde bir bakkalı vardı.
Bakkalın adını yanında olmayınca kimse söylemez hep lakabı olan “serçe”yi kullanırlardı.
Seçe denmesinin nedeni de ufak tefek bir adam olmasıydı her halde.
Bizim Tahsin’in canı sakız istiyor bir gün. Giriyor bakkaldan içeri ve kabadayı kabadayı ”Serçe emmi,bana üç sakız ver bakıyım.” Diyor. Serçe o gün neye kızdıysa “Vay babasının ağzına s….ğım hem para vermiyorsun ,hem de üç tane sakız istiyorsun öyle mi? Bir tane bile değil. Çabuk gözüm görmesin seni, defol şuradan.” Diyerek kovmuş. Buna bozulan Tahsin doğru eve koşmuş. Duvardan babasının çiftesini almış ve koşa koşa geri gelmiş bakkala ve basıp tekmeyi bakkalın kapısına, gümm , sonuna kadar açıp kovboylar gibi doğrultmuş tüfeği Serçe ‘ye. Tüfek dolu mu ,boş mu bilmiyor kimse. Tahsin dolu sanıyor ama.”Serçe emmi, bana iki tipitip, bir cancan ver bakalım . Şöyle masanın üstüne koy sakızları ve iki adım geri çekil bakalım, yoksa vururum seni.” Söylediği laf aynen bu. Sakin sakin ve hiç heyecanlanmadan söylemiş. Tabi Serçe’de şafak atmış. Başlamış yalvarmaya, “Yavrum ,evladım . Ben demin şaka yaptım sana. Kurban olsun sana sakız. Al , aha buraya bırakıyom benim akıllı oğlum. İstersen daha fazla vereyim haa, ister misin?” Tahsin daha fazlasını da istemiyor. “Yok istemem sen benim sakızları oraya bırak ve geri çekil bakalım iki adım.”
Tahsin elinden bir kaza çıkmadan sakızları alıp çıkıyor dükkandan elinde tüfekle. Seninkinin kapı açışı beni nerelere götürdü bak.
Bu sırada zil çalmış koridorlar biraz tenhalaşmıştı. Öğretmenler odasının gürültüsü de azaldı. Öğretmenler çıkmaya başladılar odadan.
Haziran 2008 Ankara