eksi sekiz!!
Ailemden ayrı akrabalarımın yanındayım. Ailemden ayrı olmamın sebebi, bır kız. Onlar işleri nedeni ile BURSA ya taşındılar, bense bir kız için akrabalarımın yanında kaldım.
Evet bir kızı sevdim oda beni. Burada o sevginin ne kadarını anlatabilirim ki bilmiyorum. Hani uğrunda ölecek kadar sevdim derler ya işte öyle, hani gece yattığında o vardır aklında, sabah kalktığında hala aklındadır. İşe giderken, yemek yerken, gezerken, eğlenirken, ağlarken, gülerken, sevinçli iken, üzgünken hep o vardır aklında. Nereye baksan oradadır, sağında solunda, önünde arkanda, her yerde ve her zaman onunlasındır. Artık sevmediğin şeyleri o sevdiği için sevmeye başlamışındır, dinlemediğin müziği o dinlediği için dinlemeye başlamışındır, artık sen o sundur. o kadar sevmiştim ki! Ne LEYLA MECNU nu nede FERHAT ŞİRİN i bu kadar sevebilmişti. Bu dünyada bir insanı en çok ben sevmiştim. Mutluydum ve hiç bitmiyecek sanmıştım. Daha doğrusu bitebileceğine ihtimal vermiyordum. Yoksa o kadar sevgi o kadar büyük bir aşk bitebeilirmiydi.
Ama yanılmıştım, bir gün bitti! Zorla başkası ile sözlendirdiler benim o nu o nunda beni sevdiğini bile bile. Şok olmuştum, yıkılmıştım, bu nasıl olabilirdi ki, benim o na olan sevgimin binde birini veremezdi başkası o na.
Zorda olsa ertesi gün o nunla görüştüm, uzun bir konuşmadan sonra kaçmaya karar verdik ve BURSA ya gittik. Ailemin yanına, aile dediğim, öz anne ve üvey babam. Üvey baba bizi istemedi ve evden kovdu. Beş parasız sokakta kalmıştık, ne yapabilirdik. Düşündük, benimle kaçtığını ailesi biliyordu, tabii sözlüsüde. Geri dönersek söz bozolur diye düşündük, annemden yol parası alıp geri döndük. Annemi o günden beri görmüyorum. Tam sekiz yıl oldu. Halada görmek istemem.
İSTANBUL a vardık ve o nu evinin önüne kadar bıraktım. Ertesi gün birdaha görmek istediğimde karşıma sözlüsü çıktı, daha doğrusu çıktılar. Beni dövdüler ve başıma silah dayayıp buraları terketmemi yoksa öldüreceklerini söylediler. Yanında kaldığım akrabalarımıda rahatsız ettiler. ve bende gitmek zorunda kaldım.. Artık bitmişti. O kadar büyük bir sevgi, o kadar büyük bir aşk severken bitmişti. O zaman inanmıştım aşkın beş para etmediğine! . Hiç bir değeri yoktu. bunca aşk, bunca sevgi boşunaymış meğer. Artık sevemez aşık olamazdım. Aşk ve sevgi denen şey yalanmış meğer......
Aradan 8 sene geçti, kimseyi sevmedim, kimseye aşık olmadım. Kimseyi sevmedim, kimseye aşık olmadım çünkü, o kadar büyük bir sevginin ve o kadar büyük bir aşkın üstüne ancak daha büyük bir sevgi daha büyük bir aşk olmalıydı ki, öncekinin izleri kapansın, onu unuttura bilsin. 8 senedir kimseyi sevmemiştim çünkü, öyle biri çıkmamıştı karşıma. Taa ki bir ay öncesine kadar.
Evet, bir ay önce biri girdi hayatıma, ama o farkında değil. Evet hayatıma girip beni alt üst ettiğinin farkında değil. Çünkü, annesi ile birlite bizde kalıyorlar. yani aynı evde yaşıyoruz. Dahada büyük bir problem, o benden yaşça oldukça küçük ben 25 o 17 yaşında. Ben kısa boylu değilim o benim boyuma yakın. Ben yakışıklı değilim o dünyalar güzeli. Japon çizgi filimlerdeki kızlara benzer siması var, sevimli ve şımarık. O kadar genç ve o kadr güzel ki, kendimi o na yakıştıramıyorum bile...
Evet, yaşı küçük, ama ne yapabilirim ki sevdim, sevmek elimizde olan bir şeymi ki, hangimiz severken seçim yaptık söylermisiniz.? Hanginiz ben bunu seveceğim yada sevmeyeceğim diyerek tanıştınız ki.? Sevgi irademiz dışında oluşan bir duygu değilmidir. Ayrıca biz bu dünyada neden varız, sevmek ve sevilmek için değilmi, neden sevdiğim için utanayım, yada korkayım? Sevgi utanılacak bir şeymi, yada kızılacak bir şeymi? Bir insanı sevdiği için yargılayabilirmiyiz, yada yadırgayabilirmiyiz. Sevdim işte ne yapabilirim ki. Ayrıca, biliyorum ki sevdiğim insan beni sevmek zorunda değil, yada beni seveni ben sevmek zorunda değilim, bu herkez için geçerlidir. Kimse kimseyi zorla sevmek zorunda değildir. Beni o anlamda sevmeyebilirde.
Onu sevdiğimden haberi olmamasının bir sebebide, red edilme korkusu. Red edilme korkumun sebebi ise, her gün aynı evde yüz yüze, göz göze gelmelerin, şakalaşmaların. ve benim odama film izlemek için gittiğimizde o film izlerken ondan habersiz büyük bir sevgi ile sadece onu izlemelerimin sona ermesi korkusu. Eğer ben duygularımı söylediğimde olumsuz bir tepki verirse, onunla aynı evde yüz yüze, göz göze gelmek benim için çok acı olacaktır. Bir daha şakalaşırmıyız, bir daha benim odamda o film izlerken ben onu yine büyük bir sevgi ile izleyebilirmiyim, zannetmiyorum. İşte bu red edilme korkuma sebeb olan korkular, ona olan sevgimden ve hislerimden haberi olmamasının başlıca nedenidir...
Elbette böyle yaşamak benim için bir işkence ama, 8 sene sonra birini, öyle yada böyle onun haberi olmasada, tek taraflı bile olsa sevmişken, sevebilmişken bunları nasıl riske atabilim ki...
Söylemelimiyim yoksa söylememelimiyim, işte hayatımı alt üst eden soru bu. Ve ben şimdilik, o nunla daha çok göz göze gelmek daha çok şakalaşmak, daha çok ondan habersiz onu seyretmek, ve onu daha çok sevebilmek için söylememeyi tercih ettim...
Ama nereye kadar. Aynı evde bu şekilde daha ne kadar dayanabilirim ki, bilmiyorum. Belki geç olacak ama, elbet bir gün, en uygunsuz yerde ve en uygunsuz zamanda ona onu sevdiğimi yüksek sesle haykıracağım.. SENİ SEVİYORUM